İdlib'de son iki hafta içerisinde Suriye ordusunun saldırılarından dolayı Türkiye 14 şehit verdi. Ankara-Moskova arasında diplomatik trafik yoğunlaşırken Türkiye, bölgeye asker sevkiyatını artırdı. Sınır hattı da bir yay gibi gerildi. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, AK Parti grup toplantısında bölgedeki gelişmeler hakkında bilgiler verirken “Bu süreçte gözlem noktalarındaki veya diğer yerlerdeki askerlerimize en küçük bir zarar gelmesi halinde bugünden itibaren İdlib ile Soçi muhtırası sınırlarına bağlı kalmadan rejim güçlerini her yerde vuracağımızı buradan ilan ediyorum” dedi. Şimdi biraz geriye gidelim ve Soçi Mutabakatı’nın ne olduğunu kısaca özetleyeyim: Eylül 2018’de Suriye’nin İdlib’e bir operasyon düzenlemesi bekleniyordu. Burada oluşması muhtemel çatışmayı engellemek ise Suriye sahasının en önemli gündem maddesini oluşturuyordu. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, Suriye ordusunun operasyonu öncesi, 17 Eylül 2018'de Rusya'nın Soçi kentinde bir araya geldi. Toplantıda, İdlib'de silahlardan arındırılmış bir bölge kurulması üzerinde anlaşmaya varıldı. 15-20 kilometre derinliğinde ve 250 kilometre uzunluğundaki silahsızlandırma şeridinin silahlı örgütlerin kontrol ettiği bölgeden geçmesi de öngörülüyordu. Suriye ordusu, bir süredir planladığı İdlib operasyonunu bu nedenle erteledi. Türk Silahlı Kuvvetleri zaten daha önce Astana'da Rusya ile vardığı anlaşma kapsamında 12 Ekim 2017'de İdlib gerginliği azaltma bölgesindeki ateşkes rejiminin takibi için gözlem noktaları oluşturmaya başlamıştı. Bu gözlem noktalarının, İdlib'de silahlı örgütlerin kontrolündeki sınır şeridinin silahlardan arındırılmasını denetlemesi planlanıyordu. Fakat sonuçlar çok da beklendiği gibi olmadı. Suriye ordusu ve silahlı örgütlerin çatışması, anlaşmadan sonra bir süre azalsa da ardından artarak devam etti. Silahlardan arındırılmış bölge planı sekteye uğradı. Şimdi ise can alıcı sorumuzu soralım: Türkiye, İdlib’te neden ısrar ediyor? Osmanlı İmparatorluğu, 18. yüzyılın ikinci yarısından itibaren Avrupa devletleriyle ilişkilerinde diplomasiyi, zorunlu olarak sıcak savaşın yerine koydu. Osmanlı’nın bu hamlesi yine de toprak kayıplarının önünü geçemedi. 18. yüzyılda başlayan bu savunma pozisyonu, 1919-1922 arasındaki Milli Mücadele döneminde önemli bir kırılma yaşadı. Misak-ı Milli çerçevesinde Türkiye yayılmacı olmayan savaş verdi. Yeni bir devlet kuruldu. İkinci Dünya Savaşı ile birlikte Türkiye, ikiye bölünen dünyada kendisine yer edinmek için girişimlerde bulundu. Kore’ye asker göndermek de işte bu yer edinme mücadelesinin gerekleriydi. Türkiye, komünizm tehdidine karşı sonunda Batı kulübü ve onun askeri kanadı NATO’ya üye oldu. Devam edecek…

Editör: TE Bilisim