Bu aralar etrafıma şöyle bir bakıyorum herkes tahammülsüz, mutsuz, gergin. Olmamak mümkün mü diye kendime soruyorum yaşanan pandemi hepimizi derinden etkiledi. İnsanı en çok yoran şeylerden biri de belirsizlik. Yaşamımızda her şeyden şikayet ettiğimiz anlarda şu hikayeyi getirin aklınıza “Yaşlı bir köylü torununun sürekli her şeyden şikâyet ettiğini, yaşamındaki her şeyden mutsuz olduğunu görüyor, onun bu durumuna üzülüyordu. Bir gün torununu yanına çağırdı ve mutfaktan bir bardak su ve bir avuç da tuz getirmesini istedi. Delikanlı bunları getirdiğinde, dedesi tuzun yarısını suya karıştırmasını ve sonra da bu tuzlu suyu içmesini söyledi. Delikanlı, tuzlu suyu içer içmez ağzındakileri tükürmeye başladı. Bunun üzerine yaşlı adam: “Tadı nasıl?” diye sordu. Yüzünde sert bir ifade vardı. “Acı” diye cevap verdi torunu. Dede, torununun kolundan tuttu ve onu dışarı çıkardı. Sessizce az ilerdeki gölün kıyısına götürdü. Torununa avucunda kalan tuzu göle atıp, gölden su içmesini söyledi. Delikanlı söyleneni yaptı. Yaşlı adam tekrar sordu: “Tadı nasıl?” “Ferahlatıcı” diye cevap verdi delikanlı. “Tuzun tadını aldın mı?” diye sordu dedesi. “Hayır” diye cevapladı torunu. Bunun üzerine yaşlı adam, suyun yanına diz çökmüş olan torunun yanına oturdu ve şöyle dedi: “Yaşamda bize acı veren şeyler tuz gibidir, ne azdır, ne de çok. Gerçekte ıstırabın miktarı hep aynıdır. Ancak bu ıstırabın acılığı, neyin içine konulduğuna bağlıdır. Istırabın olduğunda yapman gereken tek şey ıstırap veren şeyle ilgili hislerini genişletmektir. Onun için sen de artık bardak olmayı bırak, göl olmaya çalış.”  

Editör: TE Bilisim