Hayatını sokak hayvanlarına adayan ve 2014 yılından beri hayvanlar için mücadele eden Alper Karmış, uzun süredir tartışılan Hayvan Hakları Kanunu’na dikkat çekerek, ‘’ Devletimiz herhangi bir şarta bağlı kalkmaksızın, yarını beklemeden, hapis cezasını düzenlemeye alması gerekiyor’’ dedi. Sokak hayvanları konusunda sadece Ankara’da değil Türkiye genelinde de desteklerde bulunduklarını belirten Karmış, ‘’Çok net ifade etmek isterim ki; sokak hayvanları için mücadele eden hayvan severler olmasaydı, ya bu hayvanlar yok edilirdi ya da kendi kendilerine yok olurlardı’’ diyerek yapılan yardımların önemine bir kez daha dikkat çekti. Alper Bey öncelikle sizi tanıyabilir miyiz? Neler yapıyorsunuz? Adana doğumluyum. 37 yaşındayım. 2005 yılından bu yana Ankara’da ikamet ediyorum. 11 yıl boyunca aralıksız olarak AVM mağazacılığında çalıştım yöneticilik yaptım. Uzun süre aynı sektörde iş aradım ancak ekonomik daralma ve sokak hayvanları ile iç içe olma arzum nedeniyle mesleğimi bıraktım. Şu an ‘’Canlı Satışı Yapmayan’’ Pet Malzemeleri satışı yapan ve sokak hayvanları için fiziksel mücadele veren bir mağazanın çalışanıyım ancak gününüm neredeyse tamamını sokak hayvanları ile ilgili işlerde geçirmekteyim. Hayatımı neredeyse tamamen sokak hayvanlarına adadım ancak bu, yardıma ihtiyacı olan insanları görmezden geliyorum demek değil. Bu yardımları mümkün olduğu kadar sessiz hallediyoruz, gücendirmemek adına. Hayvanlarla ilgili bu tip yardımlara ilk olarak ne zaman ve nasıl başladınız? Birçok hayvan sever gibi ben de ilk hayvanımı maalesef para ile aldım çünkü bilgisizdim. Önüne her zaman ki gibi su ve mama koyduğum bir gün ‘’Peki sokaktakiler?’’ düşüncesi oturdu ve bu beni önce yaşadığım mahalledeki hayvanlar için harekete geçirdi. Tam da o sıralarda bir arkadaşımın gönderdiği bir fotoğraf karesinde perişan görünen yaklaşık 25 köpek vardı ve benden mama alıp söz konusu yere gelmemi istedi. Bu yer artık benim bölgem oldu. 2014 yılından bu yana bir şekilde sokaklarda mücadele ediyorum. Sadece Ankara için değil, Türkiye geneline destek veriyorum. Bu yardımlarınızda tek kişi misiniz yoksa bir ekip halinde mi hareket ediyorsunuz? Ekip üyeleri ile nasıl bir araya geldiniz? Ekip kelimesinin kelime anlamına göre cevap vermem gerekirse ekip değil, bireyselim. Daha geniş anlamda bakacak olursak bir ekip değil, aileyiz diyebiliriz. Bana bir şekilde destek olan, olmaya çalışan onlarca insan var. Bu yüzden yaptığım işleri özellikle sosyal medyada paylaşırken ‘’Ben’’ değil ‘’Biz’’ kelimesini kullanarak paylaşım yaparım. Yaşadığınız sıkıntılardan, olumsuz olaylardan söz eder misiniz? Bu yardımları yaparken ne gibi zorluklarla karşılaşıyorsunuz? En büyük sorunumuz devletimizin hayvanlara hak ettiği şekilde sahip çıkmaması. Bu durum zincirleme bir reaksiyona neden olarak toplumun her kesimini etkilemektedir. Bir diğer sorunumuz yeterince maddi kaynağımızın olmaması. Sokak hayvanları için mücadele yolunda evini bile satan insanlar biliyoruz. Bu iki cümleyi harmanladığımızda, maalesef bazı belediyelerin yetersizlikleri de işimizi daha da zorlaştırıyor. Kiminin tedavi ünitesi dahi yok. Hayvanlar konusunda yapılabileceklerin bir sonu yok ve çok fazla yardıma ihtiyaç var… Sizlerin toplumdan beklentileri nelerdir, sizlere nasıl destek olabilirler? Aslında cevap sorunun içerisinde. ‘’Çok fazla’’ yardıma ihtiyaç var ve bu ülkede 80 milyon civarında vatandaşımız yaşıyor. Aslında biz de çok fazlayız. Dolayısıyla bizim vatandaşlarımızdan ilk beklentimiz evlerinin önüne, gölge yerlere, başka vatandaşları rahatsız etmeyecek şekilde hayvanlara uygun yemekler, mama veya su bırakmaları ve kendilerine şu soru soruyu sormaları; sokakta yaşasaydım, hiç param olmasaydı, ne yazarak ne de anlatarak derdimi ifade edemeseydim, karnımı nasıl doyurabilirdim? Nasıl su bulabilirdim? Bizlere öncelikle bu şekilde destek verebilir. Daha fazlasını yapmak içinse bizlerle iletişime geçebilirler. Türkiye’de hayvanlar ve onların hakları konusunda yapılan çalışmalar hakkında ne düşünüyorsunuz? Çok net ifade etmek isterim ki; sokak hayvanları için mücadele eden hayvan severler olmasaydı, ya bu hayvanlar yok edilirdi ya da kendi kendilerine yok olurlardı. Yeni tanık olduğumuz bir haberde, bir şahıs bir kediyi boğarak öldürmüştü. Maalesef bunun cezası ‘’Kabahat’’ kapsamında değerlendiriliyor, para cezası kesiliyor ve hayatına devam ediyor. Tecavüz edilenler, şok cihazıyla şoklananlar, tekmeyle bayıltıldıktan sonra köprüden aşağı atılanlar, bağlanarak ateşe verilenler ve daha birçok vahşet gördük bu ülkede. Hapis cezası verilmediği için hayvana şiddet uygulamaya hazırlanan şahıs maalesef durmuyor. Hapis cezası olsaydı hepsini engelleyebilir miydik? Mümkün değil. Ancak, bu kadar çok olmayacağı çok açıktır. Şöyle düşünün; bir insanı öldürmenin hapis cezası var. Bunu bilen birçok insan otomatik olarak bu eyleminden hapis korkusu nedeniyle vazgeçiyor. Bir hayvana her türlü eziyeti yapan bir insanın, bir insana neler yapabileceğini hayal etmek çok zor değil. Devletimiz herhangi bir şarta bağlı kalkmaksızın, yarını beklemeden, hapis cezasını düzenlemeye alması gerekiyor. Daha net bir ifadeyle anlatmak gerekirse; hayvan hakları konusunda emekliyoruz. Toplumun hayvanlara yaklaşımı sizce nasıl? Yardımcı olmaya çalışanların, hayvan severlerin sayısını yeterli buluyor musunuz, konu hakkında ne düşünüyorsunuz? Toplumda giderek artan bir farkındalık var. Artık daha çok mama ve su kabı görmek mümkün sokaklarda. Bu noktada belediyeler ve ilgili bakanlık, sokaklara ‘’Yasal Bildirim’’ afişleri asarlarsa çok daha iyi bir noktaya geleceğiz. Ancak unutmamak gerekir ki, olumlu yönde farkındalık ne kadar artıyorsa, gerek cezasızlık gerekse ülkenin içinde bulunduğu özellikle ekonomik sıkıntılar nedeniyle hayvana şiddet de artıyor. Genel olarak tanımlamak gerekirse, sayımız kesinlikle yeterli değil. Bazı vilayetlerde mağdur bir hayvana ulaşabilmek için kimseyi bulamıyoruz. Tahmin edebileceğiniz gibi en çok İstanbul, Ankara gibi büyük şehirlerde sayımız daha yüksek ancak yine de yeterli değil. Bizzat yaşıyoruz. Bir hayvan sever olarak, Türkiye’nin hayvanlara olan tavrını nasıl değerlendiriyorsunuz? İyi ve kötü yönlerden bahseder misiniz? Sokakta yürürken dikkatli bakarsanız, bir sokak köpeğinin başını okşayan insan sayısının sıfıra yakın olduğunu görürsünüz. Bunun temelinde eğitimsizlik, görmezden gelme, hastalık bulaşır gibi unsurlar var. Oysaki bir sokak hayvanının karşılıksız sevgisini dünyada başka bir canlıdan alamazsınız. Ve özellikle belirtmek isterim ki, hayvanlarla iç içe olan insanlar çok daha sağlıklıdır. Hem ruhen hem de fiziksel açıdan. Aksi olsaydı, bizler gibi her gün onlarca hayvana temas eden insanların hastalıktan başlarını kaldıramamaları gerekirdi. Hayvanları katleden bir zihniyet var. Buradan onlara bir mesajınız var mı? Hayvanları katleden zihniyete mesaj verilmez. Onlara ‘’Yargı’’ aracılığıyla ömürlük karşılık verilir. Son olarak hayvan severlere ve onlara yardım etmek isteyenlere neler önerirsiniz? Hayvan severlere bir mesaj iletir misiniz? Size destek olmak isteyenler neler yapabilirler? Hayvan severlere mesajım; pes etmemek için ellerinden geleni yapsınlar, toplumun şikâyetlerini kulak arkası etmesinler, insanları sürekli bilgilendirsinler, bilgilendirmekten bıkmasınlar, yeri geldiğinde yasadan gelen güçlerini kullansınlar, kullanmaktan çekinmesinler. Hayvan severlere yardım etmek isteyenlere mesajım; 5199 numaralı yasaya göre evleri sokak olan hayvanlarının hayatını idame ettirebilmesi için onlara bizzat yardımcı olsunlar, bizzat yardımcı olmak istemiyorlarsa, yardımcı olanlara destek versinler. Bir mahallede sokak hayvanları sürekli olarak insanlara saldırıyorsa, bilin ki o mahallede hayvana şiddet uygulanıyordur, aç bırakılıyordur. Eğer tam tersi oluyorsa, bilin ki o mahallede bir ev sahibi olmak size iyi gelecektir. Bana destek olmak isteyenler ise bana Twitter @DokuzOlmaz veya Instagram DokuzOlmaz hesaplarımdan ulaşabilir, bazı çalışmalarımı amatör bir site olsa da www.sokaktaneve.com web sitesinde görebilirler. Bir sokak hayvanı dediğimizde aklınıza gelen en önemli şeyler nelerdir? Evde bakılan bir köpeğin ortalama 15, sokakta yaşan bir köpeğin ortalama 5 yıl ömrü var. Bu bağlamda hayatlarını en iyi ve en uzun şekilde iademe ettirebilmeleri için, öncelikle besleme çok önem arz ediyor. İkinci aşamada kısırlaştırma ve aşılama geliyor. Kısırlaştırılmamış sadece 1 çift köpeğin yıllar içerisinde yüzlerce, binlerce köpeğin doğumuna doğrudan ve dolaylı olarak etki ettiği bilinmektedir. Son aşama ise barınma ve sahiplendirme. Maalesef ülke olarak ‘’Cins’’ hayvan takıntımız var ancak bilmediğimiz birkaç şey var; cins hayvan daha kuvvetli, daha sağlıklı, daha eğitilebilir demek değildir. Aksine, sokak hayvanlarının çok daha sağlıklı olduğu bilinmektedir. Elbette ki cins hayvanımızda olsun ama mümkünse bir de sokaktan alınma hayvanımız olsun veya öncelik sokak hayvanlarının olsun. Ben de bir sokak kedisi sahibiyim. Barınaklar hakkında olumsuz çok şey duyuyoruz. Siz ne düşünüyorsunuz? Sokak hayvanları için mücadele ediyorsanız muhakkak barınaklara yolunuz düşer. Bu bağlamda söyleyebilirim ki gördüklerim içerisinde işini tam doğru yapan barınak maalesef yok. Hiçbir barınak bunu kabul etmese de hem gözümüzle gördüğümüz hem de sosyal medyadan takip ettiğimiz birçok olaya tanıklık ediyoruz. Barınaklarda hayvan sever gönüllü bulundurulmamasının nedenlerinden biri de budur. Görülmesi istenmeyen her şey içeride kalır bu sayede. Maalesef belediye başkanları, yardımcıları veya ilgili bir müdür ve yardımcıları barınaklara denetleme yapmadığı için yanlışlıklar katlanarak devam ediyor. Onların barınakları ziyaret edeceği gün önceden haber olarak gittiği için her şey önceden düzeltiliyor, düzenleniyor. Buraya bilmeyen vatandaşlarımız için bir mesaj eklemem gerek; barınaklar kalıcı yaşam alanı değildir. Tedavi ve rehabilitasyon merkezleridir. Zira yasada hayvanların sokağa dönmesini emrediyor. Neden dağlarda, ormanlarda onlarca, yüzlerce köpek görüyoruz? Bu sorunun da cevabı sorunun içerisinde saklı. Bazı vatandaşlar mahallesinde köpek görmek istemiyor. Belediyelere baskı yapıyorlar. Belediyeler bu köpekleri barınaklara topluyor. Yasaya rağmen topluyorlar. Toplanan bu köpekleri, sayı da fazla ise, dağlara veya ormanlara, özellikle karanlıkta ve kimsenin göremeyeceği saatlerde terk ediyorlar. ‘’Evet, biz attık’’ diyen belediye de göremezsiniz. Çünkü hem yasal hem de vicdani anlamda büyük suç. Hiçbir köpek, hele ki onlarca köpek, suyun ve yemeğin olmadığı yerde yaşamaz. İçgüdüsel olarak hep arar ve genelde bulduğu yeri terk etmez. Bu vesile ile belediyelere mesaj vermek isterim; bu tür bir atma vakası bana denk geldiğinde görüntü alıp yayınlamaktan asla çekinmem. (Rozita Merve HAMİDİ)  

Editör: TE Bilisim