Önce Türkiye’de daha sonra ise Hollanda’da bestecilik üzerine eğitimler alan ve Türkiye’de müzik üzerine çalışmalarını hızla sürdüren sanatçı Berkay Akçay ile keyifli bir sohbet gerçekleştirdik. Çocukluğundan bu yana sanata olan tutkusunun hep olduğunu söyleyen Akçay, müziğin kendisi için en çok ‘var olabilmeyi’ ifade ettiğini belirtti.

Klasik müzikle elektro-akustik müzik bestelerini ilk olarak Hollanda’da yazmaya başladığını ifade eden Berkay Akçay, “Hayatın zorluklarını müzik ile hafifletebileceğimi anlamaya başladığım dönemlerdi bu dönemler. Zamanla çevremde gördüğüm olayları farklı algılamaya başladığımı fark ettim müzik sayesinde. Ağaca bakardım ve orada ağaçtan farklı şeyler bulurdum” dedi.

Öncelikle kendinizi tanıtabilir misiniz?

1982 yılında İstanbul’da dünyaya geldim. İlkokul eğitimimi Çorum Albayrak İlkokulunda, Ortaokulu eğitimimi Namık Kemal Ortaokulunda, Lise eğitimimi Anıttepe Lisesinde, Üniversite eğitimimi Başkent Üniversitesi Devlet Konservatuvarında ve Rotterdam Konservatuvarında okudum. Üniversitede Kompozisyon (bestecilik) bölümlerini tam ve yarı burslu olarak bitirdim.

Çocukluğumdan bu yana sanata olan tutkum hep vardı. Bir gün Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrasını ailemle birlikte izlemeye gitmiştik. Konser başladığında müziğin tınısından çok etkilenmiştim. O an da içimden bir ses bana müzisyen olmamı söyledi. Bende piyano dersleri almaya başladım. Piyano dersiyle birlikte hem solfej hem de müzik teorisi dersleri alıyordum. Zamanla beste denemeleri yapmaya başladım ve sonra kendimi konservatuvarın içinde buldum. Konservatuvar eğitimim boyunca yoğun bir şekilde eğitim almaya başladım. Birçok beste denemeleri ve doğaçlama yapmaya başlamıştım. Klasik müzik besteleri yapmaya başladım.

Klasik müzik eğitimim dışında caz müzik eğitimi de aldım. Birçok klasik müzik bestesi ve pop müzik bestesi yaptım. Bu dönemde söz yazmaya başlamıştım. Pop müzik şarkılarıma aynı zamanda da sözler yazdım. Başkent Üniversitesi Devlet Konservatuarı’nda eğitimimi tamamladıktan sonra Rotterdam Konservatuvarına girmeye hak kazandım. Bestecilik eğitimime burada devam ettim. Ek olarak elektro-akustik müzik besteciliği almaya başladım. Klasik müzikle elektro-akustik müzik bestelerini ilk olarak Hollanda’da yazmaya başladım. Hayatın zorluklarını müzik ile hafifletebileceğimi anlamaya başladığım dönemlerdi bu dönemler. Zamanla çevremde gördüğüm olayları farklı algılamaya başladığımı fark ettim müzik sayesinde. Ağaca bakardım ve orada ağaçtan farklı şeyler bulurdum. Müzik sanatının algımı bu kadar değiştirmesi beni hep şaşırtmıştır.

Yan sanat dalım ise piyanodur. Klasik müzik bestelerimi piyanomda yapıyorum. Pop müzik bestelerimi ise hem piyanoda hem de gitarda yapıyorum. Ortaya çıkan eserler ise benim benliğimi yansıtıyor. Kısacası beni benden çıkarıp farklı ütopyalara gitmemi sağlıyor müzik bestelemek. Ayrıca bestelerimde bütünlüğü sağlamak için ise Plastik Sanatlarla uğraşmaktayım. Heykeller yapıyorum ve bu çalışmalarımı bestelerimle birleştirerek harmanlıyorum. Hacettepe Üniversitesinde yarım dönem heykel eğitimi gördüm. Akabinde Mustafa Ayaz müzesinde eğitimime devam ettim. Birçok heykel çalışmam bulunmaktadır.

“MÜZİK VAR OLABİLMEYİ İFADE EDİYOR”

Uzun süredir müzikle iç içesiniz ve bu işin eğitimini almış birisiniz. Müzik sizin için neyi ifade ediyor?

Müzik benim için birden fazla şey ifade etmektedir. Bunlardan bazılarını şu şekilde sıralayabilirim.

- Gerçeklerden uzaklaşarak hayal dünyasında gezinmeyi,

- Bakış açımın genişlemesini,

- Yaratıcılığımın artmasını,

- Duygularımın dışavurumunu,

- Canlılarla ilişkilerimin iyileşmesini,

- Üretim ve tüketimi,

- Etkilemeyi ve etkileşmeyi,

- Değer duygusunun genişlemesini,

- Kelimelerin anlam kazanmasını

- Duygulara dokunabilmeyi,

- Sevgiyi anlayabilmeyi,

- Farklılıklarla buluşabilmeyi,

- Değer yargımızın sonsuzluğunu,

- Farkındalığımızın artmasını,

- Anlayışlı olabilmeyi

 Ve

- Var olabilmeyi ifade etmektedir.

Hollanda’da da eğitim aldığınızı belirttiniz. Hem Türkiye’de hem de Hollanda eğitim almış birisi olarak bir karşılaştırma yapabilir misiniz? Ülkemiz müzik eğitiminde sizce nasıl bir noktada bulunuyor?

Aldığım eğitimleri karşılaştırmam gerekirse bunu felsefi ve bilimsel acıdan değerlendirmeyi tercih ederim. Çünkü bu çeşit bir değerlendirmenin her zaman doğru değerlendirmeye bizi ulaştırabileceğini düşünmekteyim. Türkiye ile Hollanda arasında eğitim kalitesi olarak ciddi farklar olduğunu söyleyebilirim. Türkiye’de eğitim aldığım dönemde müzik eğitimimin başlangıcındaydım. Beni belli bir yere getirdi ve bu sayede Hollanda Rotterdam Konservatuvarını kazanmamda belirli bir etkisi olduğunu söyleyebilirim. Ben eğitim alırken en büyük farkın ise eğitim şeklinde ve yetenekli olan insanlara verilen değerle olduğunu fark ettiğimi söylemek isterim. Türkiye’deki eğitimde ne kadar yetenekli olursanız olun mezun olduktan sonra bir kenara atılabiliyorsunuz. Size mesleğinizi en iyi şekilde yapılacak imkanlar verilmiyor. Bestecilik müzik eğitiminin en üst noktasıdır. Ciddi bir çalışma gerektirir. Bu ciddiyette bir çalışma içinde imkan lazımdır. Maalesef Türkiye’de sanat hayatında ciddi sorunlar olduğunu düşünmekteyim. Bana bunu düşündüren en büyük etken mezun olduktan sonra beni yönlendiren profesyonel bir yapının olmamasıdır. Hollanda’da eğitime başladığınız anda kendinizi proje kaynaklı çalışmaların içinde buluyorsunuz. Bu da yeni meslektaş öğrencilerle birlikte çalışmanıza olanak sağlıyor. Hem koordineli çalışmayı öğreniyorsun hem de yeteneklerinizi sergilerken özgür bir durumun içinde buluyorsunuz kendinizi.

Avrupa’da eğitim Türkiye’ye göre farklılıklar gösteriyor. Türkiye’de ağzınızla kuş bile tutsanız maalesef adamınız yoksa bir yere gelemiyorsunuz. Ben Hollanda’da eğitim alırken hocalarım tüm öğrencileri dikkatlice, gizlice izliyorlardı. Eksik olan yönlerimizi bize hissettirmeden öğretiyorlardı ve birçok projenin içine sizi bırakıyorlardı. Size hazır balık vermiyorlardı. Sizi gerçek anlamda balık tutmayı öğretiyorlardı. Bestecilik yaratıcılık gerektiren bir dal olduğu için çok önem veriyorlardı tüm bestecilik okuyan öğrencilere. Gerçek anlamda üstün yetenekli olan öğrencileri profesyonel olan müzisyenlerle buluşturuyorlardı. Buda üreten insanların çok hızlı gelişmesini sağlıyordu. Yani onlar için yetenekli öğrenciler çok değerli. İşini en iyi şekilde yapan insanlara her kapıyı açabiliyorlar.

“YENİ ŞARKILAR YOLDA…”

Müzikle ilgili çalışmalarınız devam ediyor. Yakın zamandaki çalışmalarınızdan bahsedebilir misiniz?

Klasik müziğe ara vermek zorunda kaldım. Çünkü Türkiye’ye döndükten sonra popüler müzik çalışmalarıma ve Plastik Sanatlara yani heykel yapmaya hız verdim. Özel İncek TAM Okullarında ilk sergimi açtım. Ayrıca üç parçalık maxi single albümü çıkardım. Yeni şarkılar da yolda. Yalnızım isimli albümümü tüm müzik portallarında dinleyebilirsiniz.

Tam da bu noktada geleceğe yönelik planlarınızdan bahsedin biraz da…

Planlarımda dünyayla entegre olarak yeteneklerimi mesleklerimle buluşturarak insanlara iletmek var. Onlara kendi duygu ve düşüncelerimi sanat yoluyla anlatmak istiyorum. Ve tabi ki de hak ettiğim değeri görmek istiyorum. Çok çalışıyorum. Durmaksızın çalışmamın arkasında yatan en büyük neden sanata ve dallarına olan tutkumdur. Hayal gücümle gerçek konuları buluşturarak sanata dönüştürüyorum. Hepsi kendi içinde birbirine bağlı olduğu için onları birbirinin içine geçirerek ilerliyorum. Klasik müziğin olduğu yerde heykel sanatı da oluyor. Buna bağlı olarak yapmış olduğum pop bestelerimde onlarla bütünleşerek büyüyor ve hayat buluyor.

Çok yönlü bir sanat anlayışınız var anladığım kadarıyla. Heykel sanatıyla da ilgileniyorsunuz. Heykel sanatı ile tanışmanız nasıl oldu?

Bir gün uyandığımda bir şey beni dürttü. Bu hayal gücümün benden isteğiydi. O kadar yoğunlaşmıştım ki kendimi bir anda Plastik Sanatların içinde buldum.

Önceleri evde kendi imkanlarımla heykeller yapmaya başladım. Sonra evde devam edemeyeceğimi anlayınca atölye araştırmaya başladım. Yaklaşık 10’a yakın heykel çalışmasını kendi imkanlarımla evde tamamladım. Sonrasında bana uygun evime yakın bir atölye buldum. Atölyeyi kendi ruhuma göre dizayn ettim ve sabahlara kadar çalışmaya başladım. Kendime yeni ekipmanlar aldım. Böylece istediğim ve hayal ettiğim heykellere yaklaşmam da hızlanmış oldu. Yakın zamanda vereceğim Plastik Sanatlar Heykel sergimde daha önce yapılmadığını düşündüğüm bir tekniği deneyeceğim. Kör olan bir insanın algılayabilmesini sağlamak için 3 boyutlu yazıcıdan daha önce yapmış olduğum bir heykeli taratarak yazdırtacağım. Böylelikle görme engelli olan bir insanın heykelin klonunu elleyerek hayal gücünde canlandırılmasını deneyeceğim. Bir insanın görmemesi onun üretilen bir eseri algılayamaması anlamına gelmediğini sanatseverlere ve bilim dünyasına göstermeye çalışacağım.

Son olarak eklemek istedikleriniz…

Hiçbir şey imkansız değildir. Yeter ki hayal gücüyle bilim ve felsefeyi buluşturabilen insanlara gereken katkıyı verelim. Fark edilebilen her yetenek bizi biraz daha hızlandıracaktır zamana karşı. Zamana karşı büyük bir savaşın içindeyiz. Bu savaş zor bir savaş. Bizim işimiz bu savaş sırasında sanat aracılığıyla durumumuzu biraz olsun hafifletebilmektir. Sevgili sanatseverler beni https://www.benberkayakcay.com/ adresinden takip edebilirler. Herkese bol sanatlı günler diliyorum.

(Türkan ÇATAL YILDIZ)

Editör: TE Bilisim