Hayat hayal ettiklerimizle yaşadıklarımızın arasında uçurum olan koca bir derya gibi. Her güne bin bir şeyin güzel hayallerini kurarak uyanıyoruz ama yaşadıklarımız bambaşka boyutta olabiliyor. Modern yaşam diye bahsedilen şey bize birkaç şeyi veriyorsa birçok şeyi de bizden alıp götürüyor. Bu da hayatımızı dertler silsilesine çeviriyor. 

Az önce modern yaşamdan bahsetmiştim. Modern yaşam beraberinde tüm günün koşturmacayla geçmesine de neden oluyor. Kimimiz işe koşturuyoruz, kimimiz okula, kimimiz de başka başka şeylere… Sonuç olarak aslında kendimiz için değil çoğunlukla başkaları için yaşıyoruz. En kötü kısmı da burası sanırım.

Anlattıklarımın tek iyi yanı ise sadece biz böyle değiliz. Evrenin tamamı böyle. 

Buna kimisi kapitalist sistemin dayattığı derken kimisi de evren bize olması gerekeni yaşatıyor diyor. Modern yaşam altında bize sunulan açık hapis hayatı, ömrümüzü verdiğimiz anlamsız şeyler… Her birinin sadece bize sunulduğunu düşünüyoruz. Ama öyle değil.

Temel amaç ise hayatta kalabilme isteği. Bunun için de temel ihtiyaçlarını karşılama durumu. Temel ihtiyaçlar noktasında ihtiyacımız olan ise bir iş ya da meslek…

Tüm evrenin bizim gibi olması bizim için bir teselli mi olmalı? Tabi ki hayır. Her koşulda insanca yaşamanın, insan onuru zedelenmeden yaşamanın yollarına bakmak ve bu noktada mücadele etmek durumundayız. 

Tüm bunlar aklımda geçerken internette dertsiz çoban başlıklı bir hikayeye denk geldim. O hikayede de en dertsiz insanın bile derdinin olduğundan dem vuruluyor. Hikayeye bakalım bir:
“Adamın birisi, bir gün, durup dururken kör olmuş. Çaresiz bir şekilde doktor doktor dolaşmaya başlamış. Ancak gittiği tüm doktorlar adamın neden kör olduğunu “Gözlerinde bir hastalık yok ama görmüyorsun, biz senin durumundan bir şey anlayamadık ” diyerek cevap verip adamı tedavi edememişler…
Doktorlardan umudunu kesen adam, derdine çare aramak için dünyayı dolaşmaya başlamış…
Gittiği bir dergahta kör adama; “bak efendi, sen bu derdinden kurtulmak istersen, hayatta hiçbir derdi olmayan bir adam bulacaksın, onun üzerindeki gömleği gözlerini süreceksin, böylece gözlerin tekrar görmeye başlayacak” denmiş.
Bu söz üzerine adam yine yollara düşüp koca dünyada dertsiz birini aramış durmuş…
Günün birinde, bir dağda bir çoban olduğunu ve onunda hiçbir derdinin olmadığını öğrenmiş. Ve hemen söylenen o dağa doğru yol almış. Denildiği gibi dağda çobanı bulmuş, derdini anlatmış, demiş ki: Eey çoban; duydum ki senin bu dünyada hiçbir derdin yokmuş, doğru mu? Çoban mahcup bir sesle ‘yoktur’ diyerek yanıtlamış adamı. ‘Allah’a şükür benim hiçbir derdim yoktur.’ Kör adam sevincinden ne yapacağını şaşırmış, onca zamandır beklediği an gelmiş çatmış, gözlerinin görmesini artık çok az bir zaman kalmış… Kör adam konuşmasına devam etmiş: Çobanım, canım çobanım, gömleğini hele bir çıkarda, çıkarda gömleğini gözlerime süreyim, gözlerime süreyim ki bende görebileyim… Çoban cevap vermiş; iyi ama benim gömleğim yok ki!
Çoban dertsiz olmasına dertsizmiş ama, bir gömleği de yokmuş…”
Görüldüğü üzere ne dertsiz insana rastlamak mümkün ne de mücadeleyi bırakmak… Siz siz olun dertlerinizin gölgesinde erimeyin ve her daim mücadele edin…

Editör: TE Bilisim