Kütüphanenizde yer alan ve bakmaya doyamadığınız kaynak kitaplarınız vardır ya, benimki de Başbakanlık Basın Yayın ve Enformasyon Genel Müdürlüğü’nün (şu an Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı) Çanakkale Savaşı’nın yüzüncü yılında tıpkıbasımını yaptığı “Harp Mecmuası”… Yayınlandığı dönem Genel Müdürlüğe bizzat gidip tüm sayılarını elden almıştım. Bugün internette, kimi kitaplarda gördüğünüz birçok fotoğrafın kaynağı bu mecmua. Keşke benzer eserlerin sayısı artsa! Şimdi size bu eşsiz kaynaktan söz edeyim: Gerek Birinci Dünya Savaşı’nda gerekse Kurtuluş Savaşı sırasında savaşın gidişatına ilişkin çok sayıda dergi ya da kitapçık basıldı. Mesela 1921 yılında basılanlardan ve benim de arşivimde 4. sayısının fotokopisi bulunan kitapçıklardan bir tanesi “Anadolu Hatırası” adını taşıyor. Eski Türkçe ve Fransızca basılan kitapçıkta savaşa ilişkin bilgi verilirken Yunanların Anadolu’da yaptıkları da fotoğraflarla ve makalelerle kamuoyunun bilgisine sunuluyor. Birinci Dünya Savaşı sırasında Harbiye Nezareti tarafından bastırılan Harp Mecmuası ise Osmanlı Devleti’nin propaganda araçlarından biri olarak yayımlanmaya başladı. Görsel açıdan da zengin olan bu mecmua, savaşın cereyan ettiği cephelere ait fotoğraflarla okurlarına cephelerin manzarasını, kahramanlık gösteren askerleri ve düşman esirlerini etkileyici şekilde sunuyordu. Derginin son sayfaları ise “Yaşayan Ölüler” başlığıyla cephelerde şehit düşen subaylara ayrılıyordu. Burada subayların fotoğraflarının altında kısa özgeçmişlerine de yer veriliyordu. Mecmuanın kimi sayılarında, Osmanlı Devleti’nin Birinci Dünya Savaşı’nda müttefiki olan Alman subaylarının da fotoğraflarına rastlanıyordu. Harp Mecmuası’nın ilk sayısı Kasım 1915’te (Teşrin-i Sani 1331) yayımlandı. 15 günde bir yayımlanması planlanan mecmua yaklaşık üç yıl çıkmaya devam etti. İlk sayıları oldukça düzenli yayımlandı ama ilerleyen dönemde birkaç aylık kesintiler yaşandı. Toplam 27 sayı çıkan mecmuanın son sayısı 1918 yılının Haziran ayında yayımlandı. İlk sayısında “Niçin Çıkıyor?” başlıklı makale ile çıkış amacı ilan edildi. Bu yazıda özetle şöyle deniyordu: “Meş’um Balkan Muharebesi’ne devletimiz kuvvetiyle değil zaafıyla atılmıştı. O zaman yabancı gazetelerin Avrupa’dan sürülüşümüzü sevinçli tasvirlerle gösteren yazılarını okur ve resimlerine bakarken avuçlarımız ihtiyatsızca alnımıza kapanır, yüreğimizden saklı bir yarının kanları sızardı. Baktığımız çehrelerden çabucak kaçıp ayrılan nazarlarımız daima içimize çevrilip bağrımızdaki derin yarayı yakından görmek, onun kanlarına boyanmak isterdi. Fakat şimdi bu siyah mazinin yanında güneş gibi parlak nurunu istikbale uzatıp yolumuzu gösteren bir bugün var. Şimdi omuzlarımızın üstünde başımız dik ve yüksek duruyor; alnımız bütün dünyaya karşı aklığını teşhir ediyor. İşte Harp Mecmuası, varlığımızda bu mühim inkılâbı yapan, en büyük ve en kuvvetli düşmanımız karşısında neslinin ve dininin ananesine uygun bir kahramanlık ve fedakârlıkla cenkleşen muazzam ordumuzun altın destanını yazılar ve resimlerle ebedileştirmek, onu bütün dünyanın gözleri önüne sermek için çıkıyor.” Yazımın en başında da belirttiğim gibi, benzer yayınların sayısı keşke artsa. Mesela “Anadolu Hatırası”nın tüm sayılarının tıpkıbasımı 30 Ağustos’un yüzüncü yılı olan 2022’de yeniden basılsa ne müthiş olur.

Editör: TE Bilisim