Harf Devrimi, Türkiye Cumhuriyeti'nin ilk yıllarında Mustafa Kemal Atatürk tarafından ilan edildi. Harf Devrimi, 1 Kasım 1928 tarihinde Yeni Türk harflerinin kabulü ve tatbiki ile ilgili kanunun kabul edilmesi ve Yeni Türk Alfabesinin geliştirilip benimsenmesi sürecidir. Bu yasanın kabulü ile Osmanlı Alfabesinin kullanımı sona erdi. Yerine ise Latin Alfabesi esas alınan Türk Alfabesi kullanılmaya başlandı.

Türk Alfabesinin içeriği Latin harflerini kullanan diğer ülkelerin alfabeleriyle birebir aynı değildir. Türkçe ‘deki ş,ı,i,ğ,ç harflerini tam olarak karşılayamadığı için Türk Alfabesinde bu harfler yer almıştır. Ayrıca Türk alfabesindeki harflerin okunuşu ile Batı dillerindeki harflerin okunuşunu da değişiklik göstermektedir.

10. yüzyılda Türkler İslam dini ile beraber yazı dilinde Arap Alfabesini Türk dilinin özelliklerine göre düzenlemişlerdi. 19. yüzyıla gelindiğinde de yeni alfabe için önerilerde bulunuluyordu. Bu öneriler de Osmanlı Alfabesinin güncellenmesi ve Latin Alfabesinin kabulü olarak ikiye ayrılıyordu. Osmanlı Alfabesinin yenilenmesini isteyenlerin gerekçesi, bu alfabenin Türkçe ‘deki ünlü sesleri ifade etmede yetersiz kalmasıydı. Bundan kaynaklı olarak yazım sorunlarıyla basılan kitapların artmasıyla da daha çok karşılaşıldı. 1870'lerden itibaren Türkçe Sözlük çalışmaları da bu konuları daha çok gündeme getirdi.

Latin harflerinin kullanılması talep edenlerin temeli Batı kültürü hayranlığı ve Avrupa'nın üstünlüğü fikrine dayanıyordu. 1850'li yılların ardından çoğu Türk aydını Fransız dilini iyi biliyordu. Telgraf sisteminin yaygınlaşması ile de Latin Alfabesi ve Fransız yazı sistemi harflerini kullananlar da artıyordu. İkinci Meşrutiyet döneminde, İttihat ve Terakki Cemiyeti aydınları Türk kimliğini İslamiyet'ten bağımsız olarak tanımlamaya çalışıyordu. Bazı kişilere göre Arap Alfabesi, İslam kültürüyle özdeşleşmiş bir yazı sistemiydi. Bu sistemin terk edilmesi aynı zamanda Türk kimliğinin ortaya çıkması ve laik temel kazanması için anlamına gelecekti.

Arap Alfabesindeki harflerin Türkçeyi net bir şekilde ifade edememesi de Harf Devrimi'nin temelini oluşturan bir diğer etkendi. Mustafa Kemal Atatürk, alfabe değişikliği ile Suriye'de bulunduğu 1905 ila 1907 yılları arası ilgilenmeye başladı. 1922 yılında Halide Edib Adıvar ile bu konuyla ilgili görüşmüş ve ciddi önlemlerin alınması gerektiğini belirtmiştir. 1922 yılında Hüseyin Cahit, bir toplantı sırasında Mustafa Kemal Atatürk'e "Neden Latin harflerini kabul etmiyoruz?" sormuş, Atatürk de "Henüz zamanı değil" diye yanıt vermiştir. 1923 yılında İktisat Kongresi'nde tekrar konuyla ilgili olarak bir öneri sunulmuş ama kongre başkanı Kâzım Karabekir, bu öneriyi İslamiyet'in bütünlüğüne zarar verebileceği gerekçesi ile kabul etmemiştir.

Türkiye Büyük Millet Meclisi, 28 Mayıs 1928 tarihinde 1 Haziran'dan itibaren resmi daire ve kuruluşlarda uluslararası rakamların (1,2,3...) kullanılmasına yönelik bir yasa çıkardı. Bu yasa ile Harf Devrimi için de bir komisyonun oluşturulmasına karar verildi. Oluşturulan komisyonun bu kadar ciddi bir değişimin 5 ile 15 yıl alabileceği öngörüsü üzerine Mustafa Kemal Atatürk'ün ''Bu ya üç ayda olur ya da hiç olmaz'' dediği ifade edilir. Alfabe tamamlandıktan sonra 9 Ağustos 1928'de Cumhuriyet Halk Partisi tarafından Gülhane'de düzenlenen galaya katılanlara tanıtıldı. Ağustos ve Eylül aylarında da Mustafa Kemal Atatürk birçok ilde halka tanıttı. Bu esnada alfabede bazı değişiklikler de yapıldı.

8-25 Ekim tarihleri arasında tüm resmî görevliler yeni harflerin kullanımı ile ilgili bir sınavdan geçirildi. 1 Kasım 1928 tarihinde de yeni Türk Alfabesi kabul edilerek Harf Devrimi gerçekleşmiş oldu.

Editör: TE Bilisim