Herkesin kendisine bir doğrusu vardır. Ya da herkes farklı doğrularla hayatını çizmeye çalışır. Doğruluk kavramı çoğu zaman aslına bakarsanız görecelik de gösterebilir. Zaten doğrular çatıştığından dolayı da ilişkilerde hep çatışma yaşanmaz mı? Benim doğrum senin doğrundan daha doğru dendiği için sürekli anlaşmazlık yaşanmaz mı? Doğruluk kavramı insanlığın ilk tarihinden beri hep tartışılagelmiştir. Dönemin filozoflarından tutun günümüzün bilim insanlarına kadar… Tam da bu noktada büyüklerimizden ‘Allah kimseyi doğru yoldan ayırmasın’ duasını duyduğumuzu hatırlatmak isterim. Bunu çoğu kez duyduğumuzdan bir süre sonra sadece duyar geçeriz. Psikolojide bile bu durum anlatılır, tarif edilir. Bir şeyi birçok kez dinlemek, duymak kişiyi o konu için duyarsız hale getirebiliyor. Bu dua da öyle bir şey… Ama anlamı incelendiğinde aslında ne kadar da doğru kavramlar içerdiğini, esasında hayat felsefesi bile olabileceğini düşünebiliyoruz bir süre sonra. Doğru yol nedir sorusunu birçok kez kendi kendimize sorabiliyoruz. Hakikaten kime göre doğru yol ya da doğru yol tam olarak neyi ifade etmektedir. Birçok insanın inandığı şeyler vardır, ona toz kondurmazlar. Oradan hareketle kendilerine bir doğru yol çizerler. Belki de en doğrusu budur deyip, o istikamette hareket ederler. İnanılan şey uğruna kötü denilen kavramla mücadele ederler. İnanılan şeye duyulan saygı o kadar yüksektir ki karşısına çıkan kötülükle bundan dolayı mücadele edilmesi bilinir, asla ona karşı taviz verilmez. Ne güzel bir davranıştır. Tam da bu noktada şu güzel hikâyeyi sizle paylaşmak istiyorum: “Adamın biri kalkmış camiye gitmek üzere temizce giyinmiş yola çıkmış. Giderken yolda düşmüş, kalkıp üstünü silkeleyip evine dönmüş. Elbisesini değiştirip temiz kıyafetlerle tekrar yola çıkmış. Yeniden düşmüş, yeniden eve gidip üstünü değişip yola çıkmış. Yolda giderken elinde lamba ile onun yolunu aydınlatan bir adam görmüş. Beraber mescide doğru ilerlemişler. Düşen adam lambayı tutana namazı kendisinin kıldırmasını söylemiş kabul etmemiş lambayı tutan adam. Düşen adam niçin istekli olmadığını namaz kıldırmayı kabul etmediğini sorunca lamba tutan adam kendisinin şeytan olduğunu söylemiş. Düşen adam şok olmuş ve neden kendine ışık tutup yolunu aydınlattığını sormuş. Şeytan demiş ki; Seni düşüren bendim mescide gitmemen için ve sen birinci defa düştüğünde eve gidip elbiseni değişip tekrar mescide doğru çıkınca Allah senin tüm günahlarını affetti. Ben seni ikinci defa düşürdüm sen tekrar üşenmedin eve gidip elbiseni değiştin tekrar yola çıktın bu defa Allah senin geçmiş ehli beytinin günahlarını bağışladı. Ben korktum ki üçüncü düşmende Allah dünyadaki tüm Müslümanların günahlarını bağışlayacak. O sebeple senin güvenli bir şekilde mescide ulaşman için lambayla yolunu ben aydınlattım…” Görüldüğü üzere kişi inandığı doğrunun peşinden gitmiştir, inandığını takip etmiştir. Etraftan gelen kötülükleri bertaraf etmesini bilmiştir. İşte en doğrusu da budur belki… Siz de doğru yoldan şaşmaya bakın… Sağlıcakla

Editör: TE Bilisim