Yaptığı yazılı açıklama ile kolonya ve dezenfektanların üretiminde kullanılan etil alkole olan ihtiyacın şeker üretiminin ve şeker sanayinin stratejik önemini bir kez daha gösterdiğinin altını çizen Şeker İş Sendikası Genel Başkanı İsa Gök, koronavirüs fırsatçılarına şeker fabrikalarının kalkan olduğunu belirtti. Şeker Fabrikalarının vakit kaybetmeden çalışan-üretici ve kamunun da içinde bulunduğu bir modelle yeniden yapılandırılmasına dikkat çeken Gök, “Geçtiğimiz günlerde Sanayi Bakanlığı’mızın da deklare ettiği gibi, etil alkol üreticisi Tezkim ve Tarkimle birlikle Türkşeker ve Konyaşeker, piyasada oluşan yüksek fiyatlardan indirime gitmiş, milli bir irade göstermiş, karaborsanın panzehiri vazifesi görmüşlerdir. Bu konjonktürde karaborsaya ve stokçuların piyasa fiyatlarını artırarak halkımıza fahiş fiyatlarla sundukları ürünlere geçit vermemişler, sahte üreticilerin zehirli maddelerinin halkımızla buluşmasının önüne geçmişlerdir” dedi. “MİLLİ REÇETE ÇOK GEÇMEDEN DEVREYE GİRMİŞTİR” Gök, “Ülkece yaşadığımız bu zorlu günlerde, yeni tip koronovirüs (Kovid-19) ile mücadele kapsamında yabancı basında “Türkün gizli silahı” benzetmesiyle öne çıkan kolonya ve dezenfektanların ana bileşeni olan etanol (etil alkol) üretimi gereksinimine talebin son derece artması, benzin türlerine etanol harmanlanması zorunluluğunun askıya alınmasına neden olmuş, bu zorlu süreçte ülkemiz şeker fabrikalarından milli çözüm reçetesi çok geçmeden devreye girmiştir. Ülkemiz kamu şeker fabrikaları TÜRKŞEKER ve kooperatif fabrikalarından Konya Şeker ile Amasya Şeker üretim kapasitelerini harekete geçirerek derinden hissedilen arz açığına milli bir girişimle müdahil olmuş, şeker pancarından şeker üretiminin önemi ve şeker sanayinin stratejik bir üretim alanı olduğu bir kez daha gözler önüne serilmiştir” açıklamasında bulundu. “ŞEKER FABRİKALARI SADECE ŞEKER ÜRETİMİ YAPAN YERLER DEĞİL” ‘Ülkemizin sahip olduğu büyük bir fırsat olarak nitelendirilebilecek şeker pancarından, yakıt etanolü için yeterli hammadde potansiyeli ve kurulu kapasitesi mevcuttur’ diyen Gök, “Nitekim ülkemiz bu alanda ürün, yan ürün ve atıkların değerlendirilmesi suretiyle rekabet gücü yüksek entegre (küme) tesislere dönüşebilir bir altyapıya sahiptir. Şeker fabrikalarının salt şeker üretimi yapan tesisler olmadığı, aynı zamanda sosyal işlevleriyle kırsal kalkınmadan, hayvancılıkta kaba yem ihtiyacının giderilmesine, et, süt, kozmetik, maya, taşımacılık ve diğer istihdam olanaklarına kadar geniş bir yelpazede hareket kabiliyeti olan kuruluşlar olduğu tüm dünyanın kabulü olarak stratejik sektörler içerisinde yerini almasına sebep olmuştur. Dahası pancar şekeri sanayinin, endüstriyel ihtiyaçlara uygun ve katma değeri yüksek şeker çeşitleri olan küp şeker, sıvı şeker, invert şeker, ilaç sanayi tarafından ithal edilen şekerlerden, her türlü şekerli mamul üretimine, kojen ve trijen sistemleri ile elektrik üretiminden yakıt etanolü üretimi atığı CO2’in sıvılaştırılarak gıda sanayi ihtiyaçlarına uygun olarak üretilmesine değin ülkemize birçok alanda hizmet etme olanağıyla büyük bir üretim sistemine ev sahipliği yapması, sanayimizin bilinmeyen katma değer sahalarını ortaya koymak bakımından son derece önemli görülmelidir” diye konuştu. “SANAYİNİN ÇÖZÜM BEKLEYEN SORUNLARI MİLLİ ÖNCELİKLERİMİZ DAHİLİNDE NİHAYETE ERDİRİLMELİDİR” Gök açıklamasına şu şekilde devam etti: “Türkiye’de pancar şekeri sanayi güçlendirilmeli, hammaddeyi garanti altına alan “çalışan-üretici ve kamunun da içinde bulunduğu bir yeniden yapılanma modeli” ile birbirini denetleyen bir organizasyon yapısı zaman kaybedilmeden hayata geçirilmeli, imalatçı ve ihracatçılarımızın yerli C şekeri (ihraç şekeri) talepleri karşılanmalı, endüstrimiz dünya ülkeleriyle rekabet edebilmeli, milli menfaatlerimize hizmet etme imkan ve kabiliyetinden mahrum bırakılmamalı, sanayinin çözüm bekleyen sorunları milli önceliklerimiz dahilinde nihayete erdirilmelidir. Nitekim bu zorlu süreçte oldukça önemli bir tespit daha vardır ki, o da son süreçte özelleşen şeker fabrikalarının pancar üretim kültürlerinin bulunmayışı ve birincil amaçlarının kar elde edimi olması nedeniyle takriben 100 bin ton kota altı gerçekleştirdikleri üretim ile şeker açığına meydan veriyor olmalarıdır. Bu durum, hammaddeyi garanti altına almayan bir modelin hayata geçirilmesinin sonuçlarını görmemiz bakımından oldukça önemli olup, gereken kota aktarımının TÜRKŞEKER’e yapılması ve üretimin garanti altına alınmasının sağlanması noktasına işaret etmektedir. Bizler hep birlikte nice sorunların ve felaketlerin üstesinden gelmiş bir millet olarak, üretimden halk sağlığına ve gıda erişimine değin yeter ve gerek her türlü alan ve sektörde milli menfaatlerimizi muhafaza edebilmeyi başarabilecek güçteyiz. Bu vesileyle Kovid-19 salgın riskine karşı başta sağlık emekçilerimiz olmak üzere tüm kurumlarımızın olağanüstü çabaları ve milletimizin katkılarıyla ulusal bir mücadele yürüttüğümüz bu dönemde tüm yetkililerimize minnetlerimizi sunar, Şeker-İş olarak bu zorlu sürece verebileceğimiz tüm katkıları sunmaya devam edeceğimizi bildiririz.” (Kadir GÜRHAN)
Editör: TE Bilisim