Geleneksel el sanatlarımız arasında yer alan sepetçilik yok olmaya yüz tutmuş el sanatlarımız arasında yer alıyor. Avukat, araştırmacı yazar Atilla İnan ise çöplerden toplanan sepetleri onararak tekrar kullanılabilir hale getiriyor. Atilla İnan, avukat kimliğinin yanı sıra 98 kitap yazan ve 6 binden fazla makale yazarak Guinness Rekorlar Kitabı’na girmeye hak kazanan bir isim. Geri dönüşümde çalışan bir ismin kendisine çöpten çıkan sepetleri ulaştırmaya başlaması ile yok olmaya yüz tutmuş olan sepetçiliği tekrar canlandırmaya karar vermiş. Onardığı sepetleri yakın zamanda Ankara Barosu Eğitim Merkezi’nin sergi salonunda Başkentlilerle buluşturan İnan ile sepetçiliğin tarihi üzerine keyifli bir sohbet gerçekleştirdik. “SEPET KONUSUNDA DÜNYADA EN İYİ ÜLKELERDEN BİRİSİYİZ” Kendisinin bir öğretmen çocuğu olduğunu ifade eden Atilla İnan, ilkokuldan sonra Cebeci Ortaokulu ve Gazi Lisesi’nde eğitim aldığını ifade ederek Ankara Üniversitesi’nde Hukuk okuduğunu belirtti. İnan konuşmasını şöyle sürdürdü: “Akademik hayata yönlenince kitap araştırma çalışmalarına girdim. 98 tane yayımlanmış kitabım bulunuyor. Birde yayınlanmış makale açısından da dünya rekoruna sahibim. Yazdığım makaleler 6 bini geçtiğinden Guinness Rekorlar Kitabı’na girmeye hak kazandım.” Türkiye’nin övünecek çok şeyi olduğunu ifade eden İnan, “Örneğin sepet konusunda dünyada en iyi ülkelerden birisiyiz diyebiliriz. Ama sanayileşmenin başlaması ile poşetlerin, diğer plastik malzemelerin taşımada kullanılması dolayısıyla sepet üretimimiz büyük bir darbe yedi. Çok ucuza mal olan ürünlerin karşısında bir el emeği ürünü olan sepet eridi, satılamaz hale geldi. Sepet üreticilerimiz iş yerlerini kapatmak zorunda kalınca bizler sanatsal değerleri olan sepetleri çöplüklerden toplatmaya başladık” dedi. “ROMEN VATANDAŞLARIN SEPETÇİLİĞE KATKISI ÇOK” İnan, “Sepet kültürü açısından Romen vatandaşlarımızın katkısı azımsanacak biçimde değildir” ifadelerini kullanarak konuşmasını şöyle sürdürdü: “Dünya çapında başarımızı biz onlara borçluyuz. Doğu Karadeniz’de, Marmara Bölgesi’nde pek çok farklı kültürden insan boş vakitlerinde sepet yapıyorken, Romen vatandaşlar ise sepet yapma konusunda malileşmişlerdir. Benim 2 günde tamir ettiğim sepeti onlar birkaç dakika içinde yapabilecek maharete sahipler.” Fehmi isimli bir arkadaşının geri dönüşüm işinde çalıştığını söyleyen İnan, “Ben ise sepetleri kendisinden temin ediyorum. Çöpten toplanan sepetleri tamir ediyorum, sonrasında dezenfekte ederek kullanılabilir hale getiriyorum ve sergiliyorum. Tamir edilen sepetler ise günümüzde evlerde saksı altılarında, çöp kovası olarak kullanılabiliyor. Bunun yanında saklama kabı, patates-soğan kabı, çamaşır sepeti gibi de kullanılabiliyor” diye konuştu. İnan ayrıca plastik kapların, poşetlerin daha ucuz olduğunu belirterek şunu ifade etti: “Bundan dolayı insanlar plastiğe yöneliyorlar. Plastik fiyatının 3 katı olan bir sepete o kadar para vermeyi tercih etmiyorlar.” MÜZELERDE SEPETLER DE YER ALACAK Sepetin henüz müzelere girmediğine dikkat çeken İnan, birkaç müzeden teklif aldığını ifade ederek konuşmasını şöyle sürdürdü: “Oysa millet olarak gurur duyacağımız bir alanın kaybolmaması için ileride geliştirilmesi ve bazı eserlerin örnek alınması açısından yararlanılması da bu sayede mümkün olacaktır. Bazı müzelerden teklifler aldık ve onlara eserlerimizi vereceğiz. Böylelikle sepetlerimiz ilk defa müzelere girmiş olacaklar.” İnan, el sanatlarını güzel sanat olarak kabul etmeyen isimlerin olduğuna dikkat çekerek, Sanat Tarihi isimli kitabın yazarı Adnan Turani’nin el sanatlarını güzel sanat olarak kabul etmeyen isimlerden olduğunu ifade etti. Mozaik sanatının sepet sanatı ortaya çıktıktan sonra çıktığına değinen İnan, “Candan Dizdar ise seramik sanatının doğuşunu sepet sanatının ortaya çıkmasından sonrasına bağlar. Yani sepet o kadar basit bir konu değildir, beraberinde birçok sanatı da etkilemiştir. Çünkü taşıma, koruma işlerinin ilk yapıldığı eserlerdir. Mesela çelik işindeki motifler de sepet sanatından sonra gelişmiştir” diyerek el sanatlarının güzel sanatlar kapsamında değerlendirilebileceğini ifade etti. SEPETLER İSLAM TARİHİNDE DE ÖNEMLİ YERE SAHİPTİR Sepetin İslamiyet’teki önemine de değinen İnan, “İslamiyet’te ise sanat eserlerini süs için kullanmayı uygun görmemişlerdir. Kullanılan objenin bir fonksiyonunun olmasını istemişlerdir. Sepetler koruma ve taşıma işlerinde kolaylık sağladığından İslamiyet kültürü açısından da oldukça önemlidir. Şunu da söylemek gerekir ki hasır ve sepet kardeş alanlardır. Aksaray’da Gülağaç ilçesinde hasırotu isimli bir ot yetişmektedir. Gülağaç’ta hasırotundan yapılan sepetler ise dünya çapında isim yapmıştır ve el sanatı olarak üretildiğinden pek çok kimse geçimini bu şekilde sağlamaktadır. Anadolu bu yönden zengin bir bitki örtüsüne ve insan kaynağına sahiptir” ifadelerini kullandı. “SEPETLER DOĞALDIR, İÇİNDE KATKI MADDELERİ YOKTUR” Halk Eğitim Kurslarında vatandaşlara sepetle ilgili kurslar verildiğini de ekleyen İnan, “Fakat sepet satışı olmayınca eğitim alanlar için de bir kıymeti olmayabiliyor” dedi. Son olarak ucuza kullanılan birçok taşıma ve saklama kaplarının zararlı maddeler içerdiğinden insan sağlığı için tehlikeli olduğuna vurgu yapan İnan şunları söyleyerek konuşmasını bitirdi: “Fakat aynısını sepetler için söylemek mümkün değil. Çünkü sepetler doğaldır, içinde katkı maddeleri yoktur. Bunu ise sebzeyi, meyveyi daha uzun süre korumasından da anlamak mümkündür. Plastik kaba konulan patates, soğan daha çabuk çimlenir, bozulur, kokar. Aynısı sepetler için söylenemez. Hem koruma hem taşıma açısında sepetler daha güzel bir yöntemdir. Bunun yanı sıra da estetik yönü de vardır. Görüldüğü gibi sepetin hem tarihi önemi vardır hem de insanın işini kolaylaştıran bir objedir. Benim tek dileğim ise geleneksel el sanatlarımıza hak ettikleri değerin verilecek olmasıdır.” (Türkan ÇATAL YILDIZ)

Editör: TE Bilisim