Sabah işe gelirken gazete bayilerinin stantlarında yer alan gazeteler, akşam eve dönerken aynı bayide ve aynı stantta hiç dokunulmamış şekilde duruyorsa, buradan çıkartılacak tek sonuç kalmıştır: Geleneksel medya miadını doldurmuş demektir. Çıkardığım sonucun çok kesin bir sonuç olduğunu düşünebilirsiniz. Fakat tek gerçeğin bu olduğunu, sabahları deste deste bayilere bırakılan akşamları aynı şekilde toplatılıp gönderilen gazetelere bakarak anlayabilirsiniz. Hala eline gazete alıp okuyan, bakkal amcamız, babamız, dedemiz, kahvecimiz, müdürümüz, fırıncımız ya da manavımız olabilir. Hatta bu yazımı geleneksel medyadan (gazeteden) okuyan okuyucumuz bile olabilir. Olabilir diyorum çünkü bu dönemde bu okuyucuları bulmak zor. Bu duruma gazetenin yerel boyutu da eklendi mi okuyucuyu bulmak imkânsızlaşıyor. Bir dönemin en çok satan gazeteleri olan Şok, Posta, Hürriyet gazete bayilerinde akşama kadar alıcı (okuyucu) bekliyor. Son dönemlerde en çok satılan gazeteler arasında yerini alan Sözcü’yü de satış rakamlarını göz önünde bulundurarak bu kategoriye alabiliriz. Ulusal basına ait bu satış durumu ortadayken, yerel basın nasıl satabilir ki? Elbette ki satamıyor. Gelişen teknolojiyle birlikte geleneksel medya ömrünü tamamlamış oldu ya da tamamlıyor diyelim. Geleneksel medyayı bitirme noktasına getiren ise teknoloji ile birlikte ortaya çıkan yeni medya araçları oldu. Android cep telefonu kullanıcısının yaşı gün geçtikçe düştü. Evin neredeyse en küçük bireyinin elinde bile android telefon bulunuyor. Çocuğumuzu bile android telefon ile kandırarak ağlamasını önlüyoruz. Bebeklerimiz telefona sarıldığında ağlamayı bırakmış oluyor. Gelişen teknoloji beraberinde yeni medya araçlarını (facebook, twitter, periscobe, whatsapp, instagram) getirdi. Her gazete kendi facebook, twitter sayfasını oluşturarak geleneksel medyada yer alan satış kaygısını tıklanma ile gerçekleştirmeye başladı. Gazeteler, bir nevi satıştan elde edecek geliri tıklanmadan kazanmaya başladı. Ortaya çıkan koşullar karşısında geleneksel medya gün geçtikçe erimeye başladı ve yerini yeni medya kanallarına bırakmış oldu. Geleneksel medyanın hatrı sayılır bir okuyucu kitlesi olduğunu elbette ki söylemek isterdim. Fakat yok. Sadece gazete kokusunu alarak, sabah çayı eşliğinde haber takip etmek isteyen birkaç kişiden bahsedebiliriz. Bunların sayıları da oldukça azdır. Onlar da zamanla yok olacaktır. Yapılan bütün araştırmalar pek de okuyan bir toplum olduğumuzu göstermiyor. Haberler okuma konusunda bilmem kaçıncı sırada olduğumuzu yazıyor. Okuma oranı düşük olan bir toplumdan bayiden gazete alıp okumasını bekleyebilir miyiz? Geleneksel medya nasıl varlığını korusun ki? Söyleyebilir misiniz? Artık elimiz de yer alan android telefonlardan haber takibi yapıyoruz. Çoğumuz bir haber sitesini ziyaret edip haber okumayı bile tercih etmiyoruz. Facebok ve Twitter üzerinden karşımıza çıkan haberleri tıklayarak haber takibi yapıyoruz ya da okuyoruz. Yani haber karşımıza çıkmasa haberden haberimiz bile olmayacak. Hatta tıklanmanın bile artık düşük olduğunu düşünen haber siteleri paylaştıkları haberlerin tıklanması için  haberin başlığına şok,şok, şok.. flaş, flaş, flaş.. yakalanan ünlü kim, ünlü oyuncu kiminle birlikte, ünlü gazeteci göz altına alında, o kuruma operasyon vb başlıklar atarak tıklanma kaygısının önüne geçmeye çalışıyor. Okuyucu artık bu tarz haberlerin bile boş olduğunun bilincinde. Dolayısıyla medya ticari kaygısını gidermek için yeni arayışlar peşine düşmüş durumda. Anadolu’da cenaze namazı kılınan kişiyi tanımıyorsak bile imamın cenaze namazından sonra sorduğu "Mevtayı nasıl bilirdiniz? Hakkınızı helal ediyor musunuz?" sorularına "Helal ediyoruz ve iyi bilirdik” deriz. Geleneksel medya ve yeni medyayı bir arada kullanan bir iletişimci olarak geleneksel medyanın ölmek üzere olduğunu, can çekiştiğini söyleyebilirim. Günün birinde geleneksel medyayı nasıl bilirdiniz sorusu ile karşılaşacak olursam, elbette ki iyi bilirdim diyeceğim..

Editör: TE Bilisim