Art arda orman yangını haberleri geliyor. İzmir, Bodrum derken neredeyse her taraf yanıyor. İzmir’in Karabağlar ilçesinde başlayıp Seferihisar, Menderes ve Urla'ya sıçrayarak günlerce süren yangında adeta Türkiye'nin akciğerleri yandı. Sadece Türkiye’de değil Amazon'da başlayan yangın da akıllara neler oluyor sorusunu getirdi. İstatistiklere göre ülkemizde her yıl meydana gelen 4 bin yangında, 10 bin hektar orman yangınlarda zarar görüyor. Son zamanlarda okumuş olduğum bir habere göre ise;  sadece son bir ayda, bin 244 sahası büyüklüğünde ormanımız yok olmuş. Yok olan aslında bizim sonumuz,  nefesimiz, sağlığımız elimiz, kolumuz..  Yanansa ormandan ziyade geleceğimiz.. Dağlarda çiçekler açan şehrin yardıma ihtiyacı var en çok da içindeki canlıların bize ihtiyacı var. Boşuna dememişler '' Bir ağaçtan bir milyon kibrit çıkar, bir kibrit bir milyon ağacı yakar'' diye. Belki görmüşsünüzdür basında yer alan yangın fotoğraflarında uçup kurtulabilecekken yavrularını bırakmayan ve yangının kurbanı olan o kuşu… Sebep olduğumuz sonuçlar hakikaten çok acı! Yangınları sadece ' 'orman yangını' ' diye iki kelimeye sıkıştıramayız. Bir kitapta okumuştum kendinizi yalnız hissettiğinizde veya kötü bir gün geçirdiğinizde yanınızda illa birini aramayın gidin ağaçlara sarılın, gölgesinde oturun, onlarla dertleşin diyordu. Şimdi yangından arda kalan o fotoğraflara baktıkça bir dostumu kaybetmişçesine üzülüyorum. Kendi eliyle geçmişini ve geleceğini yakan başka bir canlı türü var mıdır evrende? Sadece üzülerek ve yakınarak çare bulunamıyor ne yazık ki o halde ne yapılmalı? Bu tarz afetlere yakalanmadan evvel yerel yangın eylem planları oluşturulmalı, yangın başladığı andan itibaren kırmızı alarma geçilmeli ve en ama en önemlisi belediyelerden ve bakanlıklardan ağaç dikimi teşviki olmalı. Gerçi bu teşvikten ziyade insanın biraz da içinde olmalı. Tabiattan ayrılma mutluluktan ayrılmadır zira doğa, dilsiz hayvanlara bile hürriyet vermiştir.
Editör: TE Bilisim