Son günlerde Youtube videoları ile gündemden düşmeyen malum kişi ve eskiden kendi cenahında olan bugün ters düştüğü gazetecilerle arasındaki ilişkiyi anımsatan çok iyi bir film var. Daha doğrusu bu ilişki ağını metaforik biçimde anlatan bir film: Gece Vurgunu.

Filmin baş karakteri Louis geçmişi bilinmeyen, hırsızlık ile geçinen ve bir işe ihtiyacı olan hırslı bir sosyopat. Tesadüfen tanıklık ettiği bir trafik kazası sonrası muhabir olmaya karar verip ekipman alabilmek için hırsızlık yapıyor. Ekipman alınca amatörce kayıtlar yapıp bir haber kanalına görüntülerini satmaya başlıyor. Haber kanalında onu destekleyen ve hırslandıran bir de haber müdürü vardır. Louis gözlem kabiliyeti, fırsatçılığı ve sınırsız özgüveni ile günden günde daha da hırslanıp sansasyonel haberler peşinde koşuyor. Hiçbir etik değer tanımadan…

Louis ve yanında çalışan diğer muhabir bir gece uyuşturucu baronunun evindeki silahlı çatışmayı duyup herkesten önce eve giriyorlar. Evde ölüler var fakat bazı görüntüler televizyonda yayınlanmayacak kadar vahşet dolu. Louis görüntüleri daha da çarpıcı hale getirmek için silahların ölü insanların yerlerini değiştiriyor. Delillerle oynuyor çünkü onun tek derdi vardır ‘iyi’ yani çok para getiren bir haber yapmak.

Lou yanında çalıştırdığı muhabiri bir gece çıktıkları haberde ölüme gönderiyor. Bunu bilinçli olarak yapıyor çünkü o anları yani arkadaşının can çekiştiği anları kayıt altına alıp haber yapma arzusunda. Yabancılaşma ve varoluşçuluk kavramları çerçevesinde meslek ahlakı ve medya etiği devre dışı bırakılıp kapitalist düzende kişinin varoluşu ile ilgili yaşadığı problemler karşısında seçimleri olup olmadığını çarpıcı şekilde sorgulatıyor.

İnsanlığa yabancılaşmış Lou, ilişki içinde olduğu tüm insanları nesneleştirerek tüm insani değerlerin meta değerine sahip olduğunu gösteriyor. Filmin anlatısı oldukça güçlü. İzlerken aktif bir düşünsel eylem içine giriyorsunuz, günümüz dünyasında filmdeki karakterlerin ve eylemlerin karşılığını bulma çabasında buluyorsunuz kendinizi. Üstelik filmi izlerken filmin anti-kahramanına yani Lou’ya ister istemez sempati besliyorsunuz. Bu hikayede Lou’nun gerçekte kim olduğunu yani yazının başında bahsedilen öznelerden hangisine karşılık geldiğini ise anlamak hiç zor değil.

Editör: TE Bilisim