Haber: Kadir Gürhan

Yeni öğretim yılı salgınla ilgili kaygılar, aşı ve test tartışmaları, hijyen ve sosyal mesafe kurallarının sağlanıp sağlanılmadığı,  kalabalık sınıflar, özel-devlet arasındaki uygulama farkları vb. bir dolu sorunun gölgesinde başlıyor. Yeni öğretim yılına 5 gün kala görüştüğümüz Eras Eğitim Kurumlarının sahibi Erhan Aslan, Türkiye’de var olan eğitim sistemine ve yeni eğitim ve öğretim yılı başlamadan soru işaretleri oluşturan birçok konuya ERAS eğitim kurumları olarak açıklık getirdi. 

Eğitimdeki tekelleşmenin tehlikeye neden olabileceğini söyleyen Aslan, ‘marketin zinciri olur, okulun zinciri olmaz’ ifadelerini kullandı. Aslan, “Bugün dünyada herkesin diplomasına sahip olmak istediği Hardvard’ın, Oxford’un, Cambridge’nin zinciri yok. Ülkemiz üzerinde düşünürsek Galatasaray Lisesi’nin zinciri yok. Biliyoruz ki Galatasaray Lisesi isterse bir gecede 81 vilayette şube açar ve tıklım tıklım öğrenci doldurur. Eğitimde zincir olayını ben tehlikeli görüyorum. Bu ülkede FETÖ, öğrencileri eğitim ile kullanarak bir yerlere yerleştirdi ve devleti ele geçirdi. Aynı örgüt tekelleşen eğitim sistemini bir gecede satın alabilir. Bugün Türkiye ekonomik olarak ciddi sıkıntılar yaşıyor. Bu sıkıntının nedenlerinden birisi de bu terör gruplarıdır. Yıllarca bu ülkenin parasını çalıp götürdüler. Afrika’daki çocuklara götürüyoruz dediler, Erzurum’daki, Kars’taki çocuğun eğitim hakkı yok mu?” diye konuştu. 

Eğitimin Türkiye’deki en önemli israf kapısı olduğunu belirten Aslan, “ Eğitim neden israf kapısıdır? Çünkü hem zaman, hem para hem de çocukların hayatı israf ediliyor. Bir çocuğa onlarca saat matematik öğretiyorsunuz ama sınavda sadece bir matematik yapabiliyor. Peki ona sunduğunuz zaman, para, kaynak, hizmet ve emek israf oldu mu? Oldu. Müfredatın biraz daha sadeleşmesi, temel fen bilimlerinin sade ama çocuğun düzeyine göre bir müfredat oluşması gerekir” dedi. 

Sizi tanıyabilir miyiz?

İsmim Erhan Aslan, 1968 Ağrı Eleşkirt Molla Süleyman Köyü’nde doğdum. İlkokulu köyde okudum, daha sonra 1980 yılında Sivas’a gittim ortaokul ve liseyi öğretmen okulunda okudum. 1990 yılında da Gazi Üniversitesi Eğitim Fakültesinden mezun oldum. O günden beri bir fiil eğitimin içerisindeyim. Biz öğretmenliği lisede öğretmen lisesinde öğrendik. Eski Köy Enstitülerinin devamıydı. İyi öğretmenler tarafından yetiştirildik. Biz de onlardan öğrendiklerimizi gelecek nesillere aktarıyoruz. 

“DAHA FAZLA ÇOCUĞA ERİŞMEK, ELİNDEN TUTMAK İSTİYORDUM”

Bir eğitim kurumu açma fikri nasıl doğdu?

Benim hayalimdi. Üniversiteyi bitirince her öğrenci gibi iş kaygısı yaşıyoruz. O telaşla biz de iş aradık. Polis Akademisine girdik. Sonradan benim işimin bu olmadığını anlayarak devam etmedim. Öğretmenliği yapma hevesi hep içimdeydi, atandık ve Muş’ta göreve başladım. 2001 yılına kadar devlette çalıştım fakat şunu gördüm; daha fazla çocuğa erişmek, elinden tutmak istiyordum. O yüzden bunu devlet okulunda başaramayacağımın farkındaydım. Çünkü orada karar verici ben değildim. Herhangi bir okulu okula getirip yazdırma şansım da yoktu. Bu duygu ve düşünce ile 2004 yılında Keçiören’de dershane kurdum. Sokakta dolaşan, pazarda çalışan, telefon kutularına afiş yapıştıran çocukları dershaneye kazandırdım. O çocuklar öğretmen, mühendis oldular ve başka alanlara gittiler. Ben o çocuklara farkında olmadan yeni bir hayat çizdim. Dolayısıyla dershanede edindiğim deneyim beni özel okula yöneltti. Daha fazla çocuğa erişmek ve daha iyi imkanlarda eğitmek düşüncesi ile eğitimin bu ticari boyutuna girmiş olduk. 

“HER YÖNÜYLE EĞİTİM VE ÖĞRETİM YILINA HAZIRIZ”

Pandeminin eğitim hayatına etkilerinden biraz bahseder misiniz? Yeni eğitim ve öğretim yılı için hangi önlemler aldınız?

Okulumuzu 2018 yılında açtık ve birinci sezonun sonunda pandemiye yakalandık. Aslında bugün yaşanan olayları 15 sene önce zamanın Milli Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik’e söyledim. Dedim ki; devlet niye bu kadar okul binası yapıyor ki. Türkiye nüfusu gittikçe doğum hızını kaybediyor. Eğitimin bir kısmını uzaktan bir kısmını da yüz yüze yapabilirsiniz. Mesela coğrafya dersi için yüz yüze ya da uzaktan eğitimin olması çok önemli bir kriter değil. Pandemi aklımda olan bir fikri hızlandırdı. Bütün dersliklerimde elektronik sistem, bütün sınıflarımda akıllı tahta var. Zaten pandemi olmasa da sınıftaki dersi eve götürecek konumdayım. Ben dünyanın değiştiğini görüyorum, zaman değişiyor ve yeni zamana en önce eğitimcilerin uyması gerektiğine inanıyorum. Alınacak önlemlerden bahsedecek olursak; bütün musluklarım sensörlü, çocuk hiçbir yere temas etmiyor. 15 günde bir kurumu ilaçlıyorum, sürekli temizlik yapılıyor, çocukların temas ettiği yerler anında siliniyor, bizim burada sunduğumuz temizlik ve konfor hiçbir evde yoktur. Türk Standartlar Enstitüsü’nden okulun temiz belgesini uzmanların denetimiyle aldık. Milli Eğitim Bakanlığı’nın ‘beyaz bayrak, temiz okul’ belgesini de aldık. Bu noktada velilerin içi rahat olsun, evdeki önlemden fazlası var eksiği yok. Çocukları bilinçlendiriyoruz. Çocuk burada maske takıyor ama evde takmıyor. Suyumuz, sabunumuz, deterjanımız, dezenfektanımız her zaman mevcut. Sınıflarda masalarımız tek kişilik, her çocuğun adını masasına yapıştırıyoruz. Çocuk aynı masa ve sandalyeyi kullanıyor, tablalarımız antibakteriyel malzemeden üretilmiştir. Çocuğun evden çok zamanı burada geçiyor. Dolayısıyla soluduğu havanın da temiz olması gerekir. Herhangi bir iskemleye oturmaması gerekir. İskemlenin ortopedik ve ergonomik olması lazım. Çünkü çocuğun sırtının ağrımaması ve kambur yürümemesi gerekir. Bu gözle bakıyorum. Sınıflar seyreltilmiş, maksimum 14-15 kişiden oluşuyor. Camlarımız açık, çocuklar gelmeden havalandırılıyor. Teneffüslerde sınıfları temizliyor ve derse sonra başlıyoruz. Her yönüyle eğitime hazırız. 

“BEYİN NE KADAR ÖZGÜR DÜŞÜNÜRSE O KADAR ÜRETKEN OLUR”

Pandemiyle birlikte özel okullarda belirsizlikten kaynaklı kayıt sıkıntısı yaşandı, ailelerin bu konu ile ilgili şüpheleri devam ediyor mu?

Eğitim en önemli sermayemizdir. Sizin evinizi, arabanızı sizden alabilirler, bankalarda korunan paralarınızı sizden alabilirler ama aklınızda korunan bilgileri sizden alamazlar. Çocuğa bırakacağımız en büyük miras budur, toplumun bunu kabul etmesi gerekir. Eğitim anayasal bir haktır ve ücretsiz her bireye eşit ulaştırılır. Ama imkanı olan aileler çocuklarını biraz daha iyi ortamda, biraz daha temiz ve ilgili ortamda eğitim almalarını istiyorlar. Bu da büyük bir avantajdır. Veli özelde gördüğü hizmeti devletten de talep etmeli, dolayısıyla bir rekabet oluşturmalı. 

Eras Eğitim Kurumu olarak vizyonunuz ve misyonunuz nedir? Öğrenciye müşteri gözüyle bakan eğitim anlayışı hakkındaki görüşleriniz nelerdir? 

Marketin zinciri olur, okulun zinciri olmaz. Bugün dünyada herkesin diplomasına sahip olmak istediği Hardvard’ın, Oxford’un, Cambridge’nin zinciri yok. Ülkemiz üzerinde düşünürsek Galatasaray Lisesi’nin zinciri yok. Biliyoruz ki Galatasaray Lisesi isterse bir gecede 81 vilayette şube açar ve tıklım tıklım doldurur. Eğitimde zincir olayını ben tehlikeli görüyorum. Bu ülkede FETÖ, öğrencileri eğitim ile kullanarak bir yerlere yerleştirdi ve devleti ele geçirdi. Aynı örgüt tekelleşen eğitim sistemini bir gecede satın alabilir. Bugün Türkiye ekonomik olarak ciddi sıkıntılar yaşıyor. Bu sıkıntının nedenlerinden birisi de bu terör gruplarıdır. Yıllarca bu ülkenin parasını çalıp götürdüler. Afrika’daki çocuklara götürüyoruz dediler, Erzurum’daki, Kars’taki çocuğun eğitim hakkı yok mu? Biz Eras olarak eğitime nasıl bakıyoruz; kendisiyle barışık çocuk olsun istiyoruz, kültürüyle, inancıyla barışık olsun istiyoruz. Öğrenci kendini özgürce ifade etsin istiyoruz ve bunun zeminini de hazırlıyoruz. Hiçbir öğrenci fikrini, kültürünü ve bir konuya bakış açısını söyledi diye incitilmez, dışlanmaz, horlanmaz. Biz şuna inanıyoruz; beyin ne kadar özgür düşünürse o kadar üretken olur. Beynin içindeki sınırlar çoğaldıkça üretkenlik azalır. Duvarları kaldırdıkça üretkenlik çoğalır. Bütün müfredatımızın içeriği de bundan ibarettir. İşaret dili hiçbir okulda yok. Neden bunu istiyoruz? Çocuk başkasını değiştirmek için saatler harcamasın anlamak için dakikalar harcasın istiyoruz. Dayatmacı bir yaşamdan uzak dursun ama onu anlasın. Bu, farklılıklara daha farklı yaklaşmasını sağlıyor. Gelecekte medeni dünyanın önüne olabilecek bir birey istiyoruz biz. Bunun yolunun eğitimden geçtiğini düşünüyoruz. Eras’ın vizyonu budur. 

“AİLELERİN, ÇOCUĞUN EĞİTİMİNDEKİ KATKISI YÜZDE 2’LERDE”

Nasıl bir eğitim istemi ile devam ediyorsunuz? Biraz Türkiye’deki  eğitim sistemine değinir misiniz?

Bizdeki sistem artık tek adam üzerine kurulu bir sistem değil. 10 saat İngilizce var, almanca, drama, müzik, beden eğitimi, resim dersi var. Hepsine branş öğretmeni giriyor. Bizim ortaokul ve lisede, sınav guruplarında gerçekten büyük başarılarımız var. Bunun sayısal örnekleri var. 17 tane sekizinci sınıfta öğrencimiz vardı. Bunlardan 4 kişi fen lisesine yerleşti. X kurumu ilan veriyor, 154 mezunu var 7 çocuk yüzde 1’lik dilimde. Benim 17 çocuktan 4 tanesi yüzde 1’lik dilimde. Bize gelen kitle orta ve üstü, daha çok kamu işçisi, memur kesimidir. Üniversiteyi isteme nedenimiz arzu ve isteğimize göre değil, dünde yoktu bugün de yok, yakın zamanda olur mu bilmiyorum? Nereyi bitirirse çocuğum daha çabuk iş bulur anlayışı hakim. Onun için de iyi puan aldırmak lazım, biz de hem 8’lere hem de 12’lere iyi puan aldırıyoruz. Türk toplumunun sosyolojisi değişti. Çocuk artık eskisi gibi evde eğitilemiyor. Çocuk sosyal medya, youtube ve televizyon üzerinden eğitiliyor. Ailelerin eğitimdeki katkısı yüzde 2’lerde. Çocuğun dinlediği müzikten, yediğinden içtiğinden ailenin haberi yok. Çocuğun evde çalışıp çalışmadığından ailenin bilgisi yok. Buna da el atıyoruz. Sınav gurubundaki öğrencileri çalıştırıyoruz. Ne zaman çalıştırıyorum; saat 4’e kadar normal eğitimimiz devam ediyor. Dörtten sonra ise saat dokuza kadar çocuklara soru çözdürüyorum. Dolayısıyla çocuk eve geçtiğinde ailesine vakit ayırsın, kritik yapsınlar, günü değerlendirsinler, kısacası anne-baba çocuk keyfi yapsın.  Akademik kısmını ben Hallediyorum. 

Eğitim Türkiye’deki en önemli israf kapısıdır. Neden? Hem zaman, hem para hem de çocukların hayatı israf ediliyor. Bir çocuğa onlarca saat matematik öğretiyorsunuz ama sınavda sadece bir matematik yapıyor. Peki ona sunduğunuz zaman, para, kaynak, hizmet ve emek israf oldu mu? Oldu. Müfredatın biraz daha sadeleşmesi, temel fen bilimlerinin sade ama çocuğun düzeyine göre bir müfredat oluşması gerekir. 

“EĞİTİMİN ERİŞİLEBİLİR OLMASI GEREKİR”

Sizce eğitimdeki ücretin pahalılığı, eğitimin kalitesini mi gösteriyor?

Pandemi bütün okulları sıfır noktasına getirdi. Yarış yeni başladı. Çocuktan 100 bin TL alan bir okul, çocuktan 10 bin TL alan bir okuldan pandemi döneminde farklı bir şey yapmadı. Her ikisi de zoom üzerinden ders yaptı. Dolayısıyla 100 bin TL alan bir okul bizim zoomumuz daha iyi bir zoomdur diyemez. Eğitimin erişilebilir olması gerekir. Kayıt için bahsedilen rakamlar çok yüksek ve Türkiye şartlarına da aykırı. Bugün ben başarılıyım diyen bir okulun eğitim ücreti 20-25 bin TL aralığında olmalı. Ama bunun çok çok üstündeki okullar gerçekçi değil. Bir kısım veliyi gerçekten zora sokuyor. Veliler bu şekilde hayatını da yaşamıyor. Çünkü çocuğa hayat sunmaya çalışıyorlar. 

“ÇOCUKLARI YAŞAMA BAĞLAMAK ZORUNDAYIZ”

Son olarak vermek istediğiniz bir mesaj var mı?

Biz eğitim ve öğretim dönemine hazırız. Biz hiçbir zaman ülkemizin geleceği ile ilgili asla ümitsizliğe asla kapılmadık. Çocuklarımızı bu duygu ve düşünce ile yetiştiriyoruz. Çünkü herkesin yarını bugünden daha iyi olacak. Çocukların da yarını bugünden daha iyi olacak. Çünkü şartlar ne kadar kötü olursa olsun biz onlara ümit aşılamak zorundayız, onları yaşama bağlamak zorundayız. Okulumuzda fizik, kimya ve biyoloji laboratuarımız var. Resim atölyesi, konferans salonu, spor salonu, kütüphane ve çok nezih bir yemekhanemiz var. 30’un üzerinde dersliğimiz var ve yaklaşık 600 kontenjanlı bir okuluz, hedefimiz önümüzdeki sene bütün kontenjanımızı doldurmak. Okullarda yemekhaneyi en alt kata koyarlar ben ise en üst kata koydum. Çocuklar yemeğini lezzetle, keyifle yesinler diye. 

Editör: TE Bilisim