İlk defa 7 Haziran genel seçimlerinden sonra ortaya atılan ve tartışma konusu olan ‘Emanet oy’ kavramı, pek fazla dillendirilmese de 2019 yerel seçimlerinin de önemli ve üzerine basılarak dile getirilmesi gerekilen konusudur. 2019 yerel seçimlerinde birçok büyük ilde aday göstermeyerek ‘demokrasi bloğunu’ destekleyeceğini söyleyen HDP; Adana, Mersin,  Antalya, İzmir, İstanbul ve Ankara’da iktidar ve muhalefet adaylarına, kendi tabanın verdiği oyların ne kadar stratejik ve önemli olduğunu gösterdi. Türkiye’de demokrasinin büyük bir ayıbı olan yüzde 10 baraj sistemi, HDP’nin 7 Haziran 2015 genel seçimlerine parti olarak seçime gireceğini açıklamasından sonra tekrar tartışma konusu olmuştu. Selahattin Demirtaş’ın etkisiyle birçok yerde HDP’nin baraj altında kalmaması için ülkenin demokrat ve demokrasiye inanan yurttaşları HDP’ye oy vermişti. Yüzde 3’e yakın olan bu oy oranının geldiği taban ise CHP tabanıydı. Hatta o dönemde HDP yöneticileri (Selahattin Demirtaş ve Sırrı Süreyya Önder) seçimden hemen sonra yaptıkları açıklamalar ile ‘emanet oyların’ bilincinde olduklarını ve onları mahcup etmeyeceklerini söylemişlerdi. Peki, gelinen noktada birçok Büyükşehir Belediyesini Kürt oylarının etkisiyle kazanan Millet İttifakı (CHP-İYİ PARTİ) seçimden sonra ‘emanet oy’ kavramından bahsetti mi? Ya da Kürt oyları için teşekkürü borç olarak gördü mü? Millet İttifakı, (CHP-İYİ PARTİ) ‘Perşembenin gelişi çarşambadan bellidir’ atasözünü aratmayacak şekilde bir aylık seçim süreci boyunca Kürt seçmenini, ne siyaseten gündeme getirdi ne de siyasetin bir aktörü olduğunu gördü. Hatta İyi Parti Iğdır gibi bir ilde HDP seçimi kazanmasın diye MHP lehine adayını çektiğini açıkladı. Kürt seçmeni bu partilerin adaylarına verdiği oylarla siyasetin aktörü olduğunu ve seçimin sonucuna nasıl etki edilebileceğini kendilerine gösterdi. Üstellik yüzde 7’oranına varan bir destekten bahsediyorum. Tıpkı emanet oy öyle değil böyle olur dercesine. Çünkü yüzde 11 ve üstü oy oranına sahip olan HDP’nin yüzde 4’lere kadar düştüğünü, Yüzde 24’lerde olan CHP’nin yüzde 30’lara kadar çıktığını görüyoruz. Şuana kadar CHP Milletvekili Barış Yarkadaş’ın dışında bu oyların bilincinde olan ve Millet İttifakına oy veren Kürt seçmenine teşekkür eden birisi çıkmış değil. İmamoğlu AKP, HDP seçmenini birlikte anarak genel bir teşekkür etti. Sadece İstanbul Küçükçekmece ve Esenyurt’taki artan CHP oylarına bakılarak bu iki partinin birlikte anılarak teşekkür edilmeyeceği bilinmelidir. Kürt seçmeni görmezden gelen Muhalefet partileri bu şekilde İktidar yürüyüşüne başlayabilir mi? Özellikle CHP, Kürt seçmen kitlesini ve bu kitlenin en temel evrensel hakkı olan anadilde eğitim talebini görmeden iktidara doğru yol alamayacağını bilmelidir. İktidar olmanın yolu bu seçmen kitlesini görmekten geçiyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan Güneydoğu’da ve Doğu’da AKP’nin oy oranını artırmasını Kürt seçmenine teşekkür ederek dile getiriyorsa, CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu da batı illerindeki Kürt seçmeninin desteğinden bahsetmelidir. Tıpkı Demirtaş gibi, Önder gibi korkmadan cesurca bahsetmelidir. Ankara ve İstanbul (daha tam belli olmasa da) gibi güçlü ve belirleyici belediyeleri uzun yılların ardından kazanan bir partinin iktidar amacı olduğunu düşünüyorum. Böyle bir amaç Kürt seçmen kitlesi görmezden gelinerek gerçekleştirilemez. Kürt sorununun çözümünü TBMM’de gören ve bu sorunun çözümüne talip olduğunu her seferinde dile getiren CHP, daha cesur adımlarla bu soruna yaklaşmalıdır. Bu cesur adımların ilki de tutuklu bulunan milletvekillerinin bırakılması konusudur. Dokunmazlık fezlekelerini imzalayarak milletvekillerinin hapse gönderilmesinin önünü açan CHP’nin önümüzde ki süreçte bu konu ile ilgili nasıl bir politika izleyeceği ise merak konusu.

Editör: TE Bilisim