Doğal destek ürünleri son dönemde sağlıklı beslenmenin ön koşulu haline geldi. Çörekotu yağı, kişniş yağı, keten tohumu yağı gibi doğal ürünlere son dönemde zerdeçal yağı da eklendi. Tabia Doğal Destek Ürünleri satış mağazası yetkilisi Nurten Eleman ile ürünlerin üretim aşamalarını ve vücuda sağladıkları yararları konuştuk. Eleman, ‘’Dünyadaki en kaliteli çörekotu yağı Türkiye’de üretiliyor, bu nedenle bizim için çok değerli’’ dedi. Doğal destek ürünleri son dönemde sağlıklı beslenmek isteyenlerin başvurduğu en önemli nokta haline geldi. Tabia Doğal Destek Ürünleri satış mağazası yetkilisi Nurten Eleman, ‘’Aydın Söke’de bir fabrikamız var. Süperkritik karbondioksit ekstraksiyon yöntemiyle üretimlerimizi gerçekleştiriyoruz. Bu yöntem sadece bizim fabrikamızda uygulanıyor. Doğal destek anonim şirketi ismiyle Ankara’da satış ve tanıtım noktamızda hizmet veriyoruz. Şu an Menekşe-2 sokak’tayız daha önce de Namık Kemal Mahallesi’ndeydik. Bu ürünleri hem sergiliyoruz hem de satışlarını gerçekleştiriyoruz. Bu ürünlerin özellikleri, Türkiye’de yetişen tohum ve çekirdeklerin yağlarının en üst teknoloji ile çıkarılmasıyla elde edilen bitkisel yağlar. Bunlara örnek verirsek, dünyadaki en kaliteli çörekotu Türkiye ve Mısır’da yetişiyor. Çörekotunun 9 tane türü var. Biz en şifalı olarak nitelendirilen bir türünün yağını çıkarıyoruz. Bu yağı çıkarırken kayıpsız, yani içinde yer alan mineral ve vitaminleri kaybetmeden çıkarıyoruz. İçinde hiçbir yabancı katkı maddesi yok. Bu yağı çıkarırken ısıl işlem uygulamıyoruz. Dolayısıyla çıkan ürün şifalı bir ürün oluyor’’ dedi. ISIL İŞLEM UYGULANMAMALI Çörekotu yağının ısıl işlem uygulanmadan elde edilmesi gerektiğini hatırlatan Eleman, maddenin yapısının ısı ile değiştiğini söyleyerek, ‘’Çörekotuna şifayı veren timokinon maddesidir. Bu da genelde uçucu bir yağ olarak bilinir ve soğuk sıkımda çıkmaz. Soğuk sıkım için en üst teknoloji olarak biliniyor. Soğuk sıkım aslında halk teknolojisi. Nasıl ki merdaneli çamaşır makinelerinden şu an ki makineler arasında büyük farklar var, bu yöntemde de böyle bir teknolojik fark var. Bu nedenle teknoloji gelişiyor. Soğuk sıkım zeytinyağından hatırlarsınız, onun elde edildiği yöntem. Keten tohumu yağı da aynı yöntemle çıkarılıyor. Keten tohumu yağını elde ederken de ısıl işlem uygulanmaması gerekiyor. Örneğin soğuk sıkımda dönen bir makinede yağ elde edilir ve bir süre sonra makine ısınmaya başlar. Evde kendi meyve suyu sıkma makinelerinizi düşünün onları da uzun süre çalıştırdıktan sonra makinenin ısındığını göreceksiniz. Dolayısıyla bu yağları elde ederken de ısıl işlem uygulandığında, maddenin yapısında değişiklikler görülüyor. Örneğin keten tohumu yağı bezir yağına düşür. Maddenin yapısının değişmemesi gerekiyor. Bunun dışında yağ çıkarma işlemi yaparken eritici madde kullanılmaması gerekiyor. Yani bazı yerler alkolün içinde ısıtıp, eritip yağın çıkmasını sağlıyorlar bunun yapılmaması gerekiyor. Bunlar kullanılmayan yöntemler, eskiden zorunluluktan kullanılabiliyordu. Ama şimdi en gelişmiş teknoloji bu. Eğer siz bir yağ içmek istiyorsanız ileri bir teknoloji ile üretileni içmeniz gerekiyor.’’ ifadelerini kullandı. DOĞAL OLMAYAN YAĞLAR SATILIYOR Piyasada doğal içerikli olmayan birçok tohum ve çekirdek yağının satışının yapıldığını belirten Eleman, ‘’Bir de tabi bunların ham maddelerinin laboratuvar ortamında incelenmesi gerekiyor. Çıkan ürünün de aynı şekilde incelenmesi gerekiyor. Mineral ve vitaminleri taşıyıp taşımadığı kontrol edilmeli.  Şu anda en gözde ürünler çörek otu yağı, buğday ruşeym yağı, zerdeçal yağı, nar çekirdeği yağı, kişniş tohumu yağı, sakız kabağı çekirdeği yağı bunların hepsi çok biliniyor ama kaliteli bir şekilde ulaşmamız zor oluyordu. İçinde katkı maddesi olan, kimyasal içeriklere sahip olan birçok ürün piyasada var. Bu ürünlerin üretim tarihleri belli değil. Tohumun ne kadar bekletildiği belli değil. Biz bu soruların hepsine cevap verecek durumdayız. Size üretim tarihini söylüyoruz, üretim kodunu söylüyoruz, bu nedenle de güvenli bir ürün çıkardık. Bunun nedeni de sağlıklı yaşamın bir koşulu olması. Hava kirliliği, sağlıksız gıdalar ve kanserojen maddelerin etkilerinden bu tip doğal yağlarla kurtulabiliyoruz. Çoğu gıda malzemesine raf ömürlerini uzatmak için çok fazla kimyasal kullanıyorlar. Şimdi ki gençler de doğal beslenmeye çalışıyorlar. Ama ne derece etkili olur bilemiyoruz. Bu doğal ürünler bu zararları gidermek için’’ şeklinde konuştu. ECZACILAR KULLANIM MİKTARINIZI BELİRLİYOR Kendi firmalarının 8 kişilik bir eczacı danışman grubuyla çalıştıklarını ve kişilerin belirli miktarlara göre alınması gerektiğine değinen Eleman, ‘’Bizim firmamızın 8 kişilik bir eczacılık fakültesi danışmanları var. Mesela siz çörekotu yağını ya da ruşeym yağını aldığınızda, bu kişiler sizin ne kadar içmeniz gerektiğini belirliyorlar. Bu yağları içmeniz gerekiyor. Bunlar henüz yemekleri konulacak kadar fazla miktarda üretilen yağlar değiller. Mesela ay çekirdeğinden yağ çok fazla çıkıyor ama 1 kilogram çörekotundan 60 gram yağ elde edebiliyorsunuz. Bu nedenle de bunları yemeklerde henüz kullanmıyoruz. Bunu direk olarak aç karnına 1 kaşık içerek tüketiyorsunuz. Kapsül halindeyse bu şekilde tüketiyorsunuz. Zaten şişelerin üzerinde nasıl tüketileceği yazıyor. Bazen, bazı doktorlar,  özellikle onkologlar, dermatologlar, nöroloji uzmanları bu tür ürünleri tavsiye ediyor. Bağışıklık sistemini güçlendirdiği için önerilenler arasında yer alıyorlar. Beslenmeye zaten dikkat edilmesi gerekiyor bunun yanında bu doğal destek ürünleri de tavsiye ediliyor. Özellikle cilt hastaları, kanser hastaları, bağışıklık sistemleri zayıfladığı için bu hastalıklarla baş etmek zorunda kalıyorlar. Bu nedenle bağışıklık sistemini güçlendirmek için mücadele daha kolay hale geliyor’’ dedi. ESKİ SABUNLAR YAĞDAN YAPILIYORDU Doğal ve toz halinde satışa çıkan sabunların hem alerjik hassasiyeti olanlar hem de bebekler için önerildiğinin altını çizen Eleman, ‘’Eskiden sabunlar yağdan yapılıyordu. Şimdi bir kalıp sabunu incelediğinizde içinde yağ bulunmuyor hepsi kimyasal. Bizim sabunlarımız, örneğin ruşeym yağından yapılan sabunumuz var, şeftali çekirdeği yağından yapılan sabunumuz var, fıstık yağından yapılan sabunumuz var. Bu sabunlar tamamen yağdan yapılıyor ve içine sadece katılaşması için kostik isimli bir kimyasal konuluyor. Çok çabuk köpürür ve arınır. Eskiden sabunlar böyleydi. Şimdi sürüyorsunuz ve sabun elinize yapışıp kalıyor. Şampuanlar da aynı şekilde saçınızda kalıyor ve zaman içerisinde zarar vermeye başlıyor. Yani kullandığı şampuandan kanser olanlar bile var. Cilt de bir beslenme yeri. Bu sabun tozu da bebekler ve alerjik hassasiyeti olanlar için. İçinde hiçbir katkı maddesi ya da kimyasal ürün yok. Çok güzel temizliyor ve yumuşacık yapıyor. Yıkadığınız hiçbir şeyin üzerinde sabun kalıntısı kalmıyor. Biz de bu şekilde ürünlerimizi daha da arttırmayı planlıyoruz’’ ifadelerini kullandı. DOĞAL ÜRÜNLERDEN BEBEK MALZEMELERİ ÜRETİLEBİLİR Doğal ürünler ve yağlar konusunda birçok sektörün faydalanabileceğine değinen Eleman, ‘’Bu alan çok geniş bir alan. Hepsinin devamı geliyor. Örneğin bu doğal ürünlerden bebek malzemeleri üretilebilir. Şampuanlar, kremler yapılabilir ve ürün sayısı arttırılabilir. Yani bunun için çiftçiler tarlalarına tohum ve çekirdek için ayrı bir yer ayırıp bunun üretimini arttırabiliriz. Yani toplumsal bir destek ve yardımlaşma ile bunu devam ettirebiliriz. Tohumların toplatılması, kilo karşılığında alınması gibi organize edilebilir. Nasıl ki pamuk alıcı bulduğu zaman çiftçi ekimini yapıyor, bunda da mesela bize kişniş tohumu lazımsa, bir çiftçi tarlasının bir kısmını kişniş tohumuna ayırabilir. Yani böyle bir organizasyon olabilir’’ diye konuştu. RUŞEYM YAĞINDA GLÜTEN BULUNMUYOR Üniversitelerin ziraat ve eczacılık fakültesi öğrencilerinin doğal yağlar üzerinden çalışmalar yürüttüklerini söyleyen eleman, ‘’Bizim ürünlerimizin hiçbirinde zirai bir kalıntı yok. Bunu tesadüfen öğrendik. Kayseri’de Gevher Nesibe Üniversitesi Eczacılık bölümünden bir öğrencinin master tezi olarak bu konu kullanıldı. Tabia ürünlerinde zirai kalıntı olmadığı ortaya çıkmış. Daha doğrusu birçok ürün incelenmiş bir tek bizim ürünlerimiz de zirai kalıntıya rastlanmamış. Hocaları beni arayıp tebrik etti. Böyle bir dayanışma da var. Yeditepe Üniversitesi bizde 4 adet numune ruşeym yağı istedi. Biz de gönderdik. Sonradan bize dediler ki biz onların üzerinde araştırma yaptık. Yani bizden araştırma yapacaklarını söylemeden istediler. Türkiye’de gerçekten araştırmaya ayrı bir para ayrılmadığını düşünüyor herkes. Bu nedenle kendi paralarıyla yağları satın aldılar ve çıkan sonuç ruşeym yağında glüten bulunmadığı yönünde oldu. Buğdayda glüten var ama yağından çıkan özde bulunmuyor. Dolayısıyla da glüten alerjisi olanlar kullanabilir diye bize bir rapor gönderdiler. Böyle bir dayanışma da var’’ ifadelerini kullandı. PAHALI BİR YÖNTEM Doğal destek ürünlerinin diyet ve kilo vermek amacıyla da son dönemde kullanıldığını hatırlatan eleman, ‘’Bunların dışında artık bu doğal destek ürünleri diyetisyenlerin de hastalarına önerdiği besinler arasında yer alıyor. Bir diyetisyen hastalarına tavsiye etmek için buradan yağ aldı. Aslında çok çalışan bir ülkeyiz. Kimse yerinde oturmuyor. Herkes elinden geleni yapmaya çalışıyor. Biz de burada yürütüyoruz çalışmalarımız. Yerimiz bir tek Ankara’da var. Dağıtım firmalarımız bulunuyor ve eczanelere de gönderiyoruz. Fabrikamızdaki makineler Hollanda’dan geldi. Çok gelişmiş bir yöntem olduğu için biraz pahalı bir yöntem. Tohum ve çekirdekler öncelikle yıkanıyor. Daha sonra tek tek ayıklanıyor. Sokaklarda taze çörekotu yağı sıkıp satıyorlar. Bir yandan teknoloji ve titizlikle üretilen çörekotu yağı var bir yandan küreklerle üretilen çörekotu yağı var. Tohumun ve çekirdeklerin nasıl aşamadan geçtiklerini bilmiyorsunuz. İnsanlar bunlara çok büyük ilgi gösteriyorlar. Ben evde bile birisi bir meyve sıktığında yıkayıp yıkamadığına bakıyorum. Önce makineler programlanıyor, ürün en son aşamada yerleştiriliyor ve basınç ayarları yapıldıktan sonra üretim başlıyor. Elde edilen yağ bir süre dinlendiriliyor’’ dedi. YURT DIŞINDA ÇOK YAYGIN Yurt dışında doğal destek ürünlerinin araştırıldığına ve ilginin yoğun olduğuna değinen Eleman, ‘’Yani bu ürünün üst bir teknoloji ile elde edilmesi gerekiyor. Dünya ve Avrupa bu yöntemle bu yağı elde ediyorlar. Koreli bir aile bu sokakta yaşıyor. Onlar burayı hemen fark ettiler. 6 yıldır sürekli bunları Kore’ye götürüyor. Özellikle nar çekirdeği yağı, keten tohumu yağı çok fazla talep görüyor. Şimdi de kişniş yağına yoğun bir ilgi var. Oradaki yumurtalarda yaşanan ilaçlama yönteminden ötürü yumurtalar zehirli hale geldi. Tabi bunu bilmeden bir süre tüketildi. Kanın kirlendiğini düşünüyorlar. Bu nedenle de kandaki ağır metallerin temizlenmesi için kişniş yağı içiyorlar. Yani tüm dünya bunu biliyor. Dünya artık çok küçüldü’’ şeklinde konuştu. SPORCULAR İÇİN BESİN KAYNAĞI Doğal destek ürünlerinin sporcular içinde enerji ve besin kaynağı olduğunu söyleyen Eleman, ‘’Bu yağların ayrıca enerji verme özelliği de bulunuyor. Makedonya’da bir futbol takımı üyeleri buradan toptan yağları alıp ülkelerine götürüyorlar. Çünkü sporcuların yiyeceği olarak geçiyor. Doping değil ama mineral ve vitamin bakımında yüksek veriler içerdiği için yoğun bir talep var. ruşeym yağı zaten hücrelerin oksijen almasını sağladığı için kasları güçlendiriyor. Kasları güçlendiriyor ve kemikleri koruyor. Mesela Dünya Sağlık Örgütü’nün Omega-3 ve Omega-6 oranları bulunuyor. Bu oranlar 1 tane Omega-3, 5 tane Omega-6 olarak belirlendi. Ruşeym yağındaki Omega-3 ve Omega-6 oranları aynı belirlenen bu rakamlar şeklinde. Dolayısıyla da sporcular için ideal bir beslenme. Yani şu anda bütün dünyada bu ürünler için yapılan araştırmalar var. İnceleme yapan heyetler mesela, çörekotu içindeki timokinon maddesini her türde araştırıyor ve hangi türde daha fazla olduğunu araştırıyorlar. Hangi toprakta yetişmeli gibi araştırmalar yapılıyor. Tarım gerçekten inanılmaz bir sektör. Aslında bu tohum ve çekirdekler atık madde olarak geçiyor. Ama bütün canlılar en değerli maddesini çekirdeğinde taşır. Her çekirdeğin içinde tüm mineraller vardır. Dolayısıyla her şeyin kendine has özellikleri vardır. Örneğin zerdeçal karabiberle tüketilmediğinde etkisini göstermiyor. Bunlar hep araştırılmış şeyler. Bizler yeni öğreniyoruz. Biz çok geç kaldık. Maalesef ki çok fazla tarım arazimiz var ama yine de büyük gelişmeler gösteremiyoruz’’ dedi. Haber/Foto: Rozita Merve Hamidi

Editör: TE Bilisim