Mübarek Ramazan ayında bu da soru mu şimdi diyenleriniz olabilir. Vazgeçilmez besin kaynağımız tam da bugünlerde bizi bu soruyla karşı karşıya bırakıyor. Ramazanı hatırlatması ya da pidenin ramazanı hatırlatması. İkisi de başımızın tacıdır. Günümüzden yaklaşık 12.500 yıl önce Ürdün Nehri Vadisi’nde ilk kez pişirilmiş ekmek. İnşallah kokusu burnunuza gelmiyordur! Yine de fırının önünden geçerken taze pişmişiyle arasında kim bilir ne kadar fark vardır. Araştırmacılara göre ekmek, herkesin bir araya geldiği kutlamalarda ya da  ziyafetlerde yapılıp sunuluyormuş. Değerini bir düşünsenize, biz ekmeğe neler yapıyoruz. Allah bizi affetsin. “Ekmek bulamazlarsa pasta yesinler” diyene keşke yukarıdaki bilgiyi verebilseydik. Ders çıkaralım bundan. Gelelim pideye, dünyanın en eski ekmeğinin, bildiğimiz bazlama şeklinde olduğunu ayrıca tadının bugün özellikle tercih ettiğimiz çok tahıllı ekmeklere benzediğini söylüyorlar. Demek ki ağız tadımız yine pideye mi dönüyor ne? İnternette aramak için ‘pide’ yazdığınızda hemen karşınıza bildiğimiz anlamda pide çıkmıyor. Kıymalı, peynirli vs çeşitli katkılı yiyecek çıkıyor. Araba yazınca kamyon çıkmasına benziyor sanırım. Nedir bu gurmecilik? Ekmekten farklı olmasının iki sebebi var: İlk olarak mayalanma aşaması. Pidenin içeriği mayalanma sayesinde zenginleşirmiş. Buğdayın içindeki vücuda alerji oluşturabilecek buğday proteinlerinin ortadan kalkmasını sağlıyormuş. İkincisi de pişirme usulü. Ekmeğin aksine hamur yayılarak hazırlanıp, meşe odunu ateşinde taş fırında yapılmalıymış. Görüyor musunuz aradaki farkı? Bize kızanlar olacaktır, üç beyazı bırakın diyerek. Sadece bir tercih sunmuyoruz. Canan Hoca elinde sopayla kovalamasın sonra. İster iftarda pide, sahurda somun yiyin sağlığınız sizin için. Ekmeğin ucunu, pidenin susamlı kısmını götürün ama kendinize de dikkat edin. Yere bir lokması düşse üç defa öpüp alnımıza koyduğumuz nimetlerin nerelerden, nasıl geldiğini düşünerek cümlemize nokta koyalım.

Editör: TE Bilisim