Korona virüs tedbirleri kapsamında İçişleri Bakanlığı’nın yayımladığı sokak/köy düğünü, sünnet düğünü, kına gecesi, nişan gibi etkinliklerin kısıtlanmasına ilişkin genelgesi beni, 1920 yılı Kasım ayına götürdü. O günlerde salgın yoktu ama başka bir sorun vardı: İsraf… Aslına bakarsak bugünkü düğünlerin de o günlerden farkının kalmadığını, genç çiftlerin altından kalkabilmeleri zor mali yükleri sırtlanmak zorunda kaldıklarını biliyoruz. İfratın alıp başını gittiği bu konuda söylenecek çok söz var ama biz en iyisi bugünü bırakıp eskiye doğru bir yolculuğa çıkalım. Milli Mücadele devam ederken Meclis 11 Kasım 1920’de bir yasa tasarısını ivedilikle ele aldı. 25 Kasım 1920’de Meclis Genel Kurulu’nda kabul edilen tasarı, “Düğünlerde Men’i İsrâfat Kanunu”ydu. Kanun, 28 Mart 1921 tarihinde 55 numara ile yayınlanarak yürürlüğe girdi. Düğünlerde savurganlık yapılmasını yasaklayan kanuna göre, düğünlerde çeyiz gösterilmesi, iki giyimden fazla elbise konulması, düğün boyunca bir günden fazla çalgı çaldırılması ve ziyafet verdirilmesi, köçek oynatılması, nişan töreni, ağırlık, hediyeler verilmesi yasaklandı. Aykırı hareket edenlere 1-6 yıl hapis cezası öngörülüyordu. Ayrıca bu kanunla birlikte derneklerin de masraflı sünnet düğünü yapmaları yasaklanıyordu. Meclis’in böyle bir kanunu çıkarmasındaki öncelikli amaç, Milli Mücadele sürerken milletin maddi varlıklarının çarçur edilmesini engellemekti. Kanun o dönemde kararlı şekilde uygulandı. Ancak zamanla gerek kanun gerekse uygulanmasında yaşanan aksaklıklar tartışılır hale geldi. Bu nedenle de 1967 yılında yürürlükten kaldırıldı. Tabii düğünlerdeki israf sadece genç Türkiye’nin sorunu değildi. Osmanlı’da da kanayan bir yaraydı. Osmanlı’daki sıkıntılar ve buna karşı alınan tedbirler de ilginç. Konuyu merak edenlerin Dr. Feyza Kurnaz Şahin’in, Atatürk Dergisi 2013 2 (1) tarihli sayısındaki “İlk TBMM’nin Tasarruf Tedbirlerine Bir Örnek, Düğünlerde Men’i İsrâfat Kanunu ve Kamuoyundaki Yansımaları” makalesini mutlaka okumasını öneriyorum. Dr. Feyza Kurnaz Şahin’in oldukça kapsamlı ve aydınlatıcı bu makalesinden Osmanlı dönemine ilişkin özetle birkaç alıntı yapayım: “Osmanlı Devleti’nde XIX. yüzyıldan itibaren düğünlerde yapılan israf sosyal bir sorun olarak ortaya çıkmaya başlamıştır. Padişahlar bu soruna hassasiyet göstermişler, düğün israfının ve başlık parasının önlenmesi için fermanlar yayınlamışlardır. Örneğin, evlenme sırasındaki başlık paraları ile ilgili Harput Sancağı’ndan İstanbul’a bir şikâyet dilekçesi yazılmıştır. Bunun üzerine Eylül 1831’de konuyla ilgili bir ferman gönderilmiştir. Fermanda, bölgede şer‘i ve örfî hukuka göre 100-250 kuruş arasında alınıp verilen mihirin arttığı, bunun toplumda sıkıntı yarattığı, bu nedenle miktarı 800-1.500 kuruşu bulan ‘başlık parası’nın alınıp verilmesinin yasaklandığı bildirilmiştir. Mayıs 1844’te Padişah Abdülmecid, düğünlerde yapılan masraflarla ilgili bir ferman yayınlamıştır. Fermanda, bazı bölgelerde başlık paralarının israfa varacak şekilde yüksek tutulduğu, bu durumun gelenek haline geldiği, toplum için zararlı olan bu alışkanlığın terk edilmesi istenmiştir. Sonraki yıllarda da bu sorun devam etmiştir. Bunun üzerine devlet düğünlerde israfın önüne geçmek için kapsamlı bir yasal düzenleme yapmıştır. Nitekim 1872’de ‘İzdivâc ve Tenâküh Maddesi Hakkında Tenbîhatı Hâvî İ’lânnâme’ adlı bir yasa yayınlanmıştır. Yasada, düğünlerde yapılan masrafların israf nedeniyle dinen de uygun olmadığı dile getirilmiştir. Keza, herkesin düğünlerde aynı oranda masraf yapmasının mümkün olmadığı, bu sebepten gençlerin evlenemediği, evlenenlerin ise altından kalkamayacak derecede borca girmeleri nedeniyle sıkıntı yaşadıkları ifade edilmiştir. Düğünlerde ağırlık, çeyiz ve nişan adetlerindeki israf yasaklanmıştır.”

Editör: TE Bilisim