Geçtiğimiz kış hava yağışlarının az olması, birkaç defa da kar yağması uzmanları harekete geçirmişti. Televizyon kanallarına, gazetecilere konuşan uzmanlar yaz mevsiminde Türkiye’yi kuraklığın beklediğinden bahsedip kamuoyuna kötü haberi vermişlerdi. Bu yazıyı yazmamın ve böyle bir giriş yapmamın nedeni de şu sıralarda Türkiye’nin her yerini sellerin, suların götürmesinden dolayı. Uzmanlar yanıldılar mı? Pek sanmıyorum. Çünkü Türkiye hala kuraklık ile karşı karşıya. Sadece Türkiye değil, dünyanın dört bir yanı kuraklıkla burun buruna. Göz ardı edilmemesi gereken bir konu var ki o da şu sıralarda yağan yağışların sadece yağmakla kalmaması birçok şeye de zarar vermesi söz konusu. Hatta ve hatta insanların canını alacak derecede çok yağması. Sel felaketinden dolayı evini sel basan amcanın ağlayışlarını televizyonda izlediğimizde eminim birçoğumuz duygulandık, üzüldük. Ya da yağan dolunun sebzeleri, meyveleri vurduğunu okuduğumuzda, izlediğimizde çoğumuz gelecek zamların üzüntüsünü yaşadık. Mesele bu kadarla kalsa iyi. İlkbaharı yaşamadan kış mevsimini bitirip yaz mevsimine geçmiş olmamızın sebeplerini düşündük mü acaba hiç. Ya da yağmayıp yağmayıp yağdığında insanların canını alacak şekilde yağmur yağmasında insanların rolünü hesaba kattık mı ki? Yaşanan doğa olaylarının hepsinde hepimizin payı var. Ama en çok da dünya ekonomisini ya da ülke ekonomisini yöneten güçlerin etkisi var. Dünyada her şeyin dengesini bozduğumuz gibi ne yazık ki doğanın da dengesini bozduk. Bir takım insanların ekonomik hırsları yüzünden sağımız, solumuz, her yanımız betonlarla örülü. Nefes alacağımız, hemen kenarında gölgeleneceğimiz bir ağacımız bile yok. Çocuklarımıza bak bu çınar ağacı diyip arkasından hikayesini anlatacağımız bir çınar ağacımız bile yok. Kısacası şu dünyada bir dikili ağacımız bile yok. Televizyonlarda gördüğümüz ve çok sık rastlanamayan sel felaketlerinin ya da uzun süre yağmayan yağmurun, karın sebebi bizleriz. Biz insanlar… O beton yığınları dikilirken sadece izleyen ve buna ses çıkarmayan hepimizin payı var. Sermayedarlar servetlerine servet katarken doğanın da canına okudular. Her yandan yükselen gökdelenlerin güneşimizi keseceğini, doğaya bir damla dahi olsa yağmur yağdırmayacağını bile bile aldırış etmediler. Bizlerse sadece izledik, birkaç tane çevre örgütlerinin konunun üstüne gitmesini sadece medyadan takip ettik. Sonuç ne mi? Sonuç, şuan doğa bizi cezalandırıyor o kadar…
Editör: TE Bilisim