Güçlü Anadolu Gazetesi köşe yazarlarından Sinan Onuş, Cemal Kaşıkçı cinayetinin bilinmeyen birçok noktasını ele alan kitabından bahsetti. Gazeteci Sinan Onuş ve Mehmet Akif Ersoy’un kaleme aldığı, “Hatice Cengiz Anlatıyor: Cemal Kaşıkçı Hayatı-Mücadelesi-Sırları” isimli kitap, Kopernik Kitap tarafından yayımlandı. Sinan Onuş, kitabın “birinci tanık” olan nişanlısı Hatice Cengiz’in aktardıklarından oluşmasından kaynaklı önemli olduğunu ve Kaçıkçı cinayetini yazan diğer kitaplardan bu noktada ayrıldığını söyledi. Onuş, kitabın sadece bu anlatımlarla yetinmediğini, ikilinin Türkiye’de beraber geçirdiği zamanlarda yanlarında olan dostları ile ABD’deki dostlarının aktardıklarına da yer verildiğini ifade etti. “Hatice Cengiz Anlatıyor: Cemal Kaşıkçı /Hayatı-Mücadelesi-Sırları” isimli kitapta Hatice Cengiz’in aktardıkları dışında, günlükleri de ayrı bir bölüm olarak yer alıyor. “BİLİNMEYEN BİRÇOK BİLGİ YER ALIYOR” Kitap, sadece bu anlatımlarla yetinmiyor. İkilinin Türkiye’de birlikte geçirdiği zamanlarda yanlarında olan arkadaşları ile ABD’deki dostlarının özel paylaşımlarına da yer veriliyor. Ayrıca bugüne kadar hiçbir yerde yayımlanmamış, Cemal Kaşıkçı’nın planları, dostlarıyla sohbet ederken neden gözyaşlarına hâkim olamadığı, Suudi yönetiminin hangi uygulamasına güvenerek konsolosluğa gittiği, Hatice Cengiz’i babasından isterken neler yaşandığı, odasında asılı fotoğraf gibi birçok bilgi yer alıyor. “WHATSAPP MESAJLARININ EKRAN GÖRÜNTÜLERİ” Bilgiler, cinayet sonrası Hatice Cengiz’in Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’la bir saat baş başa görüşmesinde konuşulanlar, Cemal Kaşıkçı’nın evlendiklerinde İstanbul’da oturacakları eve aldıkları eşyaların kolilerini taşırken çekilmiş fotoğrafları gibi belge değerinde unsurlarla destekleniyor. Kitapta, Kaşıkçı’nın öldürüldüğü gün olan 2 Ekim’de, Hatice Cengiz’e Whatsapp’tan gönderdiği mesajların ekran görüntüsü de paylaşılıyor. Mesajlar, Cemal Kaşıkçı ve Hatice Cengiz arasındaki duygusal bağın da kanıtı niteliğinde. “KAŞIKÇININ RUH HALİ” Son aylarında en yakınındaki isim olan Hatice Cengiz’in ağzından Kaşıkçı’nın ruh hali de aktarılıyor. Hatice Cengiz, Cemal Kaşıkçı’nın sinirli ya da çok üzgünken kendi içine çekildiğini, bir müddet sessiz kalmayı tercih ettiğini söylüyor. Her ilişkide olduğu gibi zaman zaman küçük dargınlıklar yaşanıyor. Bu anlardan birinde Hatice Cengiz, Kaşıkçı’nın yazdığı “özür” mesajına yanıt vermiyor. Cengiz’in aktardığına göre, Kaşıkçı hemen “Bir şeyler söyle / Seviyorum de / Nefret ediyorum de / Ama yeter ki bir şey de” sözlerinden oluşan Arapça bir şarkı gönderiyor. 4 AY GEÇTİ, CESEDİ HÂLÂ YOK Suudi gazeteci Cemal Kaşıkçı, evlilik işlemleri için 2 Ekim 2018'de Suudi Arabistan'ın İstanbul Başkonsolosluğu’na girdi ve bir daha kendisinden haber alınamadı. Türkiye’nin elindeki ses kayıtlarından, Kaşıkçı’nın organize bir şekilde katledildiği ortaya çıktı. Ancak aradan 4 ayı aşkın zaman geçmesine rağmen cesedi hâlâ bulunamadı. Orta Doğu'nun en etkin gazetecilerinden, Washington Post yazarı Cemal Kaşıkçı'nın öldürülmesi ve sonrasında yaşananlar, dünya kamuoyunun gündemindeki yerini korumaya devam ediyor.  Bu kapsamda, Birleşmiş Milletler (BM) Yargısız ve Keyfi İnfazlar Özel Raportörü Agnes Callamard, cinayete yönelik uluslararası soruşturma için Ocak ayı sonunda Türkiye’ye geldi. Çeşitli incelemelerde bulunan ve Türk yetkililerle görüşen Callamard ve beraberindekiler konsolosluk binasına alınmadı. BM Raportörü incelemelerini tamamladıktan sonra Hatice Cengiz’le de 2,5 saati aşan bir görüşme gerçekleştirerek, 2 Şubat'ta Türkiye’den ayrıldı. Sinan Onuş ve Mehmet Akif Ersoy’un kaleme aldığı kitabın dikkat çeken birkaç bölümünü siz değerli okuyucularla paylaşmak istiyoruz. Cemal Kaşıkçı’nın Son WhatsApp Mesajı… (s. 228) Cemal, 1 Ekim Pazartesi’ni 2 Ekim Salı’ya bağlayan gece yarısı Londra’dan İstanbul’a seyahat ediyorken Hatice’ye “Şu an uçaktayım, sana geliyorum. Seven, âşık ve tutkulu” diye mesaj gönderdi. Birkaç saat sonra İstanbul’a vardığında ise “Ulaştım, hâlâ uçaktayım. Şu an seni daha çok seviyorum” diye yazdı, sonuna da kalpli öpücük emojisi iliştirerek. Hatice onu karşılamayı planlıyordu fakat uçak erken indiği için sürprizini gerçekleştiremedi. Bu duygu ile Cemal’in ilerideki seyahatlerinden dönüşünde onu havalimanında karşılama umudu taşıdığını “Karşılamalı sabahlar” mesajı ile belli etti. Cemal havalimanından taksi ile ayrıldı, eve geçti. Temizlenmiş evi, Hatice’nin o yokken aldığı birkaç küçük eşyayı ve çeyizinden parçaları gördü. Sevinçle hemen Hatice’ye bir mesaj daha gönderdi: “Ev Harika... Aynı sahibi gibi.” “El Ele Yürüyen Çiftler Sevgiyle Bağlıdır” (s. 116-118) Cemal Kaşıkçı, Hatice ile el ele dolaşmaktan ayrı bir keyif alıyordu. Hemen her fırsatta Hatice’nin ellerini kavrıyor, göz göze geldiklerinde elini sıkarak ona yanında olduğunu hissettiriyordu. Kimi zaman da elini Hatice'nin omzuna koyuyordu. Hatice o anlarda kendini o kadar iyi ve huzurlu hissediyordu ki yüzüne dokunan rüzgâr bile Cemal’in nefesi gibi geliyordu. Tabii elleri hemen kavuşmamıştı. Bir gün yan yana yürürlerken Cemal birden “Hep ellerini tutarak yürümek istiyorum senin” demişti. Hatice cevap vermemişti ama ellerini ürkekçe yaklaştırıp yanında yürüyen “sevgilisi, dostu, yoldaşı”nın elleriyle buluşturmuştu. Cemal’in “elleri hep sıcaktı.” Hatice, o ellerle her buluştuğunda kendisini daha huzurlu hissediyordu. Hatice bir defasında Arap kültüründe el ele dolaşmanın çok yaygın olmadığını söylemiş, “Eşler arasında bile el ele gezen pek çift bulamazsın” diye eklemişti. Arapların el ele gezmemesinin nedenini merak ediyordu. Cemal gülümsedi: “Çünkü çoğu mecburen evlenmiştir. Sevmezler, sevmedikleri halde, farklı nedenlerden ötürü bir arada yaşamak zorunda olduklarını hissederler. El ele yürüyen çiftler, sevgiyle bağlıdır. Kalpleri de elleri gibi sevgiyle bağlıdır birbirlerine.” Cemal İstanbul’a her gelişinde ayrı bir heyecana kapılıyordu. Yalnızlığını giderdiği, yüzünün güldüğü anlardı bunlar. En son, eylülde Londra’dan dönerken Hatice’ye şöyle bir mesaj göndermişti: “İnsanın senin gibi sevdiği olursa, üç gün bile uzun geliyor Hatice. Zaman uzuyor, vakit geçmek bilmiyor. Senin beni beklediğini bilmek… Senin, benim için orada bir şeyler yaptığını bilmek… Ne kadar güzel bir şey.” Hatice her fırsatta, onu kendisine bağışlayan, kavuşturan Rabb’ine şükrediyordu. Bir gün Cemal’in gözlerine baktı, “Seni tanımlayan üç sıfat nedir diye sorsam, ne dersin” dedi. Bu soruyu sorarken karşısında kırk sene ülkesine hizmet etmiş, altmış yaşında gurbete mecbur bırakılmış bir adam olduğunu biliyordu. Vurdumduymaz ve rahat görünmesi onun acısıyla baş etme yöntemiydi. Hemen hiçbir yerde ayrıntıları atlamazdı. Tüm yerleri dikkatle inceler; uzun süre sessizce düşünürdü. Hatice Cengiz, o anlarda neler düşündüğünü hep merak ederdi. Sessizliği Cemal’in bozmasını bekler fakat genelde ilk soruyu yine kendisi sorardı: “Cemal, ne düşünüyorsun? Yine ne geldi aklına?” Cemal bu soruların bir kısmında derinden gülümser, “Çok dikkatlisin, gözünden hiçbir şey kaçmıyor Hatice” derdi. Kaşıkçı, Hatice’nin sorusuna bu kez uzun düşünmeden yanıt verdi: “1-Cömert, 2- İyi, 3- Sessiz, sakin…” Hatice onu hep can kulağıyla dinlerdi, baş üstünde tutardı. Bu kez nefes almadan konuşmaya başladı: “Cemal senin için bir şey yapmak istiyorum. Sana daha fazla şey yapmak istiyorum ama nasıl? Sana elimden geldiği kadar hizmet etmek istiyorum.” Cemal, Hatice’nin yüzüne her baktığında gülümsediği gibi yine gülümsedi: “Varlığın, hayatımda en güzel şey, en güzel hizmet. Ben hayatımda bundan daha güzel hizmet almamıştım; bundan daha güzel insanlık, ilgi görmedim. Sen benim için Allah’tan en güzel hediyesin. Allah’ın beni sevdiğini, bana seni vermesinden anlıyorum.” “Washington Post Arapça” Projesi (s. 89) Cemal Kaşıkçı’nın zihnini sürekli meşgul eden ve ABD’de yapmayı planladığı en önemli projelerinden biri de çalıştığı gazeteye yönelikti. Dünyaca ünlü böyle bir gazetede yazıyor olmanın avantajıyla çok önemli bir şeyi de hayata geçirmek ve insanlara yine “sıra dışı bir hizmette bulunmak, buna öncü olmak” istiyordu. Uzun vadede Washington Post’u Arapça çıkarmak en büyük hayaliydi. Bunun için gazete yönetimiyle birkaç kez ciddi toplantılar yapmıştı. Bu fikir, gazete yönetimi için orta ve uzun vadede gerçekleştirilemeyecek bir proje değildi. Cemal, yeşil ışık yaktıklarını söylüyor ama çok yavaş karar alındığından yakınıyordu. Washington Post’u Arapça çıkarma fikri çok parlak bir fikir olmakla birlikte oldukça zor ve meşakkatli bir işti. Ancak Cemal, Hatice’ye projesini anlatırken bile heyecanlanıyor, bu da ses tonuna yansıyordu. Gazete yönetimine, bu iş için bir sene boyunca ücretsiz çalışmayı bile teklif etmişti. Hatice bunu duyunca, “Bir sene ücretsiz çalışmak mı” dercesine gözlerini açınca da “Neden, çok mu şaşırdın” diye sormuştu, gülümseyerek. (Kadir GÜRHAN)

Editör: TE Bilisim