Her sabah işe gelip gittiğim yollar şu aralar bomboş… Ne kadar bu durum hoşuma gitse de okulların tatile girmesiyle birlikte Ankara iyice memur şehrine büründü. Eski günlerimi şöyle bir düşünüyorum da karne sabahı nasıl farklı atardı kalbim, karneler alınmadan 1 hafta öncesinden tatlı bir heyecan sarardı bedenimizi uzun uzadıya hesaplamalar başlardı ki sormayın acaba takdir mi teşekkür mü(!) Çocukken en büyük heyecanımızdı hayat daha komplex olmadığı için heyecanlandığımız konularda böyle masumca olurdu. İlkokul hocamız, yarıyıl tatillerinde günlük tutmamızı isterdi şimdi düşünüyorum da bana çocukluğumdan kalan tek anı o ilkokul yıllarında karaladığım iki üç satır olmuş. Bazen o defteri aralıyorum 1998 senesine gidiyorum, tam canlandıramasam da kafamda o yılları, az biraz hatırlıyorum yüzümde bıraktığım tebessümle. 9 Yaşında kaleme aldıklarım 27 yaşımda tebessüm, mutluluk ve özlem olarak geri dönüyor bana. Mutlu olmaya ve mutlu etmeye iki üç satırda kafi geliyormuş meğer… Zamanla anlıyor insan kendisi için en faydalı olanı. Üzerinde emeği, hakkı bulunan hocalarımın hiçbirisi yarıyıl tatillerinde sayfalarca dolusu ödev vermezdi onun yerine daha sosyo- kültürel becerilerimin gelişeceği, tüm bunları geliştirirken de hayatın içinde olduğumu hatırlamama yardımcı olacak etkinlikler verirlerdi. Ders, elbet bir şekilde öğreniliyor ister 1 -2 saatte ister 1- 2 ayda ama yanımıza kar kalan insani ve sosyal yanımızın güç kazanması oluyor. Bu anlamda geçenlerde Milli Eğitim Bakanımız Sayın Ziya Selçuk’un Twitter hesabından ilettiği tatil mesajına denk geldim, ne yalan söyleyeyim yeniden öğrenci olasım geldi. Öğrenci olmaya da gerek yok Milli Eğitim Bakanının bu mesajı tüm insanlığa ders niteliğinde. İşte o mesajın alıntısı; ‘’ Mola denince sıklıkla dinlenmek algılanır. Oysa denizciler ‘mola’ dediklerinde hareket ederler. Halatların bağlandıkları yerden fora edilmesine, çözülmesine denizciler ‘mola’ diyorlar. Yani hareket ondan sonra başlıyor. Bugün biz de bütün öğrenciler için hep beraber ‘mola’ dedik. Bizim verdiğimiz bir ödev yok, ama sizin yapacak çok şeyiniz var. Yeni hayaller kurun, yeni birilerini tanıyın, görmediğiniz yerler görün, bilmediğiniz şeyler öğrenin, kendinizi dinleyin, kendi sesinizi duyun...Bunlardan daha anlamlı 15 tatil ödevi düşünemiyorum. Evet halatlar çözüldü.... Şimdi bütün denizler sizin, yol sizin, yolculuk sizin.” İnanın Bakan Ziya Selçuk’un vermiş olduğu bu mesajla anladım ki öğrencilik hayatım devam ediyor tek fark yarıyıl tatilimin olmaması. Yeni hayaller kurmak, bilmediğim şeyleri öğrenmek, en önemlisi de kendi sesimi duymak. Ne güzel bir mesajdır ‘’kendi sesinizi duyun’’ demek. Çünkü insan kendi sesini duymadığı yerde sağır, dilsiz olur. Herkese, her yönlendirmeye, her sese açık ama kendine kapalı olur, kendi emeğini, kendi potansiyelini eliyle yok eden, kendi yolunu çizemeyen olur bu yüzdendir ki insan en çok kendini duymalı, kendi sesini dinlemeli ve kendi sesi olmalı. Eğitim hayatını tamamlamış ama yaşamında ve iş hayatında öğrenecek çok şeyi olan biri olarak kendi adıma Milli Eğitim Bakanı Sayın Ziya Selçuk’un bu tweeti benim de daha gidecek çok yolumun olduğunu gösterdi. O Halde; Deniz uccsuz bucaksız ve derin Yol uzun, yolculuk bizim.

Editör: TE Bilisim