Tüm dünya yeni tip korona virüsünün ortaya çıkardığı dehşeti yaşarken böyle bir salgının anlatıldığı filmler ve bu konudaki komplo teorileri yeniden popülerlik kazandı. Ancak şöyle bir durup düşününce gelecekte de benzer bir salgının ya da salgınların olacağını üç aşağı beş yukarı tahmin etmek veya buna yönelik bir film yapmak, kitaplar yazmak için kâhin olmaya gerek yok. Çünkü yaşadığımız çağ, küresel bir sağlık kaosunun ortaya çıkması için biçilmiş kaftan. Bugünün dünyasında her şey ama her şey baş döndürücü bir trafikle her dakika kıtalar arası yer değiştiriyor. Belki hiç karşılaşmayacağımız bir virüs, binlerce kilometre öteden bir TIR’ın tekerinde sokağımıza kadar gelebiliyor. Bu da küresel salgına net biçimde davetiye çıkarıyor. Bugün size, 2008 yılında Destek Yayınları’ndan çıkan bir kitaptan söz edeceğim. Bu kitap, Andrew Nikiforuk tarafından 2006’da kaleme alınan “21. Yüzyılın Belası: Tabağımızdaki Şeytan”… Ancak hemen belirteyim, konunun uzmanı gazeteci Nikiforuk’un yazdığı bu kitap, bir komplo teorisi kitabı değil. Titiz bir araştırmaya dayanan ve çok iyi kaleme alınmış “adeta bir dehşet kataloğu.” Öte yandan komplo teorilerine meraklı olanları da hayal kırıklığına uğratmayayım. Kitabın “Son Söz” bölümü, ABD hükümetinin Denver’da sahneye koyduğu sahte bir biyolojik saldırının ayrıntılarını anlatarak başlıyor. Yazar bunun acil durum uygulamaları ve tıbbi planların yeterliliğini test etmek için hükümetin yaptığı ve 3 milyon dolara mal olan bir tatbikat olduğu belirtiyor. Garip ama ilerleyen dönemde Denver’da benzeri iki tatbikat daha yapılıyor. Kitapta kuş gribi, canlı hayvan salgınları, kolera benzeri çok sayıda salgın derinlemesine inceleniyor. Ayrıca kitap bize, kapımızı her an çalabilecek küresel bir felaketin geri dönülmez noktasına doğru hızla yaklaştığımızı haber veriyor. İşte o felaket bugün belki de Covid-19 olarak kapımızı çaldı. Ya da Covid-19 bir haberci ve aslında felaket başka isimle gelecek. Sanki 14 yıl önce değil de bugün kaleme alınan “21. Yüzyılın Belası: Tabağımızdaki Şeytan” kitabının “Bir Sonraki Salgın” başlıklı bölümünde önceki salgınların deneyiminden yola çıkan ilginç senaryo yer alıyor: “Ölümler; en az 100.000 virüs partikülünü, bir uçak kabininin bir ucundan diğerine saatte 128 kilometre hızla taşıyacak olan dikkatsiz bir hapşırıkla başlayacak. Virüs bir mobil tüccar ya da bronz tenli bir turistin boğazına, belki de akciğerlerine girecek ve sonra daha fazla istilacı virüs üretmek için hücreleri rehin alacak. 2-7 gün sonra enfekte olan kişi, kendini grip olmuş gibi hissedecek. Eğer bir insan sadece iki kişiyi enfekte ederse o zaman bir enfeksiyon 30 gün içinde 1024 enfeksiyon haline gelecek. İstilacı, kendine süper dağıtıcılar bulacak ve 3’ten daha büyük bir üretim oranına ulaşarak tarihi değiştirecek.” Bugünlerde özellikle TV kanallarında uzmanlar Covid-19’a karşı bir aşının ne zaman geliştirileceğini tartışıyor. “21. Yüzyılın Belası: Tabağımızdaki Şeytan” kitabında da yukarıdaki senaryodan sonra 294. sayfada aşı meselesi irdeleniyor. Yazar Nikiforuk şöyle diyor: “Medyayı, ilaçlar ve aşılar hakkındaki tartışmalar meşgul edecek ama bunlar hiçbir işe yaramayacak. Bilim insanları, etkili bir antivirütik aşı geliştirmenin büyük ihtimalle 4-6 ay süreceğini düşünüyorlar.” Evet, kitabın sayfalarında ilerledikçe çok çok ilginç bir noktaya geldik. Bizi dehşete sevk edecek kısmı ise bir sonraki yazıma bıraktım.
Editör: TE Bilisim