İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener, partisinin grup toplantısında gündeme dair değerlendirmelerde bulundu. Konuşmasına İdlib'de şehit olan askerleri anarak başlayan Akşener,  Bu millet, cumhuriyetini şehitlerine borçludur” dedi. İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener, partisinin grup toplantısındaki konuşmasında İdlib saldırısına ilişkin değerlendirmelerde bulundu. Şehit olan askerlerin ismini tek tek sayan Akşener, “Bu millet, şehitlerine olan borcunu gelişmeyle, refahla, geleceğe duyduğu umutla ödemiştir. Şimdi aynı başarıları, Cizre’de, Afrin’de, Elbab’da, İdlib’de verdiğimiz şehitlere de borçluyuz" şeklinde konuştu. Akşener: "37 yiğit, 37 can, 37 yarım kalan öykü, mahşerde buluşuncaya kadar yüreklerimizde olacaklar. 37 yiğit.. Mahşerde buluşuncaya kadar yüreklerimizde olacaklar. Ruhları şad, mekanları Cennet olsun. Peygamber efendimize komşu olsunlar inşallah.” “ŞEHİTLERİMİZ TÜRKİYE VAR OLSUN DİYE SÖNEN BİRER ATEŞTİ” Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın "birkaç tane şehit" açıklamasını eleştiren Akşener, şu ifadelere yer verdi: "Nitekim 'birkaç tane şehit' dedikten birkaç gün sonra, 36 rakamını duyduğunda da, böyle yaptı Sayın Erdoğan. Güldü, güldürdü, o gülerken biz düşündük. O gülerken, biz kahrolduk. Yüreğimiz yandı, ruhumuz kavruldu. O güldükçe, güldürdükçe bu ülkeyi yönetme iddiasındakilerin, akıllarını, vicdanlarını çoktan rafa kaldırdığını gördük. 36 oğlumuzu toprağa verdik, 1 oğlumuzu da bugün veriyoruz. Şehidimize rakam deyip geçemezsin. Onlar, oğuldu, eşti, babaydı, dosttu, sevgiliydi, kardeşti. Onlar, sen rahat uyu diye canını ortaya koyan, Türkiye var olsun diye sönen birer ateşti. Geride, vatan sağ olsun diyen babalar var. Geride, evlat hasretiyle yanan analar var. Geride, sevdiklerini kaybetmiş eşler, nişanlılar, sevgililer var. Geride, bir daha babasını göremeyecek evlatlar var.” Şehitlerimizi onurlandırmanın yolu bu olamaz ifadesini kullanan Akşener, "Şehitlerimiz, bundan çok daha fazlasını hak ediyor. Bu millet, cumhuriyetini şehitlerine borçludur. Ama Cumhuriyetimiz, her alanda öyle bir gelişme göstermiştir ki, şehitlerimizin adları da, bunun mimarları olarak tarihe altın harflerle yazılmıştır. İşte bu millet, şehitlerine olan borcunu gelişmeyle, refahla, geleceğe duyduğu umutla ödemiştir. Şimdi aynı başarıları, Cizre’de, Afrin’de, Elbab’da, İdlib’de verdiğimiz şehitlere de borçluyuz" dedi. “ACININ, YOKLUĞUN NE OLDUĞUNU BİLİRİZ” “Bizler, bu toprakların çocukları; anaları, babaları, evlatları, kadınları ve erkekleri, devletimizi sever, devletimizi sayar, devletimizi biliriz. Bayrağımızı yere düşürmez, düştüğü yerden kaldırır, düşürenlerden hesap sorarız. İnancımız da budur, fikrimiz de budur, zikrimiz de budur. Bizler, bu toprakların çocukları; acının, yokluğun ne olduğunu biliriz. Acı çekene, yokluk çekene, biz çekmiş gibi davranır, yarasını sarar, ekmeğimizi böleriz.” “Bizler, bu toprakların çocukları; gerekirse bayrak nöbetinde, başına yağan bombalardan ölürüz. Vatanı, bayrağı, inancı beklediğimiz müddetçe, 'vatan sağ olsun' deriz, bağrımıza taş basar, yüce mevladan sabır, inayet dileriz. 'Devletimiz var olsun' deriz. Biz, bu toprakların çocukları; 'Şahsî menfaatlerini, müstevlilerin siyasî emelleriyle tevhit edenlerden', hesap sorduğumuz gibi; şahsi menfaatlerini, memleketin menfaatleriyle bir tutanlardan da, hesap sorarız” "Biz, meseleye şahsi hesaplarla bakmıyoruz. Biz meseleye, ülkemizin ve milletimizin menfaatleri üzerinden bakıyoruz. Bizim önceliğimiz akıldır. 'Sahaya da, masaya da devlet aklı hakim olmalı' diyoruz. Biliyoruz ki, akılsız başın ceremesini millet çeker. “ “Bayram Teğmen. 2 ay önce babasını kaybetmişti. Cenazeden sonra gittiği berber arkadaşına demişti ki; “Arkadaşlarım orada çarpışıyor. Ben de döneceğim. Belki bu son traşım olur. Öyle oldu. Mesela Batuhan Onbaşı. Şehit torunuydu. Daha 6 ay önce nişanlanmıştı. Yuva kuracaktı, çoluğa çocuğa karışacaktı. Şimdi karışamayacak. Mesela Birhan Onbaşı. "Biz 7 yaşında yağmurun altında, soğuktan titreyerek, 'Varlığım Türk Varlığına Armağan Olsun' derken şaka yapmıyorduk." diyen, koca yürekli bir yiğit… O kendi varlığını Türk varlığına armağan etti, mesela Mehmet Astsubay. Henüz 21 yaşındaydı. Göreve başlayalı daha 1 ay olmuştu. Toprağa düştü. Burkay Onbaşı. Bir kızı sevmişti, evleneceklerdi. Ölüm onları ayırdı. Mesela, Selman Çavuş. Bir buçuk yaşındaki Uygur’un babasıydı. O, oğlunu büyürken göremeyecek. Mesela,  Ahmet Onbaşı. 23 yaşındaydı. Anası-babası her aradığında, ateş çemberindeyken bile, “İyiyim, merak etmeyin.” diyordu. Artık telefonu açamayacak. Mesela, Nihat Onbaşı. Lüleburgaz’dan İdlib’e gönüllü gitmişti. Geriye cenazesi geldi. Mesela, Emre Onbaşı. 20 Nisan’da düğünü vardı. Olamadı… Mesela Süleyman Yüzbaşı. Arkasında iki küçücük çocuk bıraktı. Onlar babasız büyüyecek.” “Herkes bilsin ki, İYİ Parti siyasette aklın ve vicdanının sesidir. İYİ Parti kutuplaşmayı sona erdirmek için, milletin çağrısı üzerine oluşmuş bir siyasi harekettir. Biz alınan her karara, milletin çıkarları penceresinden bakarız. “ “SAHAYA DA, MASAYA DA DEVLET AKLI HAKİM OLMALI.” “Biz meseleye, ülkemizin ve milletimizin menfaatleri üzerinden bakıyoruz. Bizim önceliğimiz akıldır. “Sahaya da, masaya da devlet aklı hakim olmalı.” diyoruz. Biliyoruz ki, akılsız başın ceremesini millet çeker” (Eren GÜVENDİK)        

Editör: TE Bilisim