Dünya Çevre Günü vesilesiyle TMMOB Çevre Mühendisleri Odası Türkiye’nin çevre durumu raporuna dair basın açıklaması yaptı. Çevre Mühendisleri Odası Genel Başkanı Baran Bozoğlu’nun sunduğu raporda daha önce açıklanmamış veriler yer aldı. Bozoğlu, açıkladığı sayısal veriler ile Dünya çapında yılda 500 milyar market poşeti kullanıldığını, bunun ise dakikada 1 milyon poşet veya kişi başı yılda 150 poşet tüketiliyor anlamına geldiğini ifade etti. 5 Haziran Dünya Çevre Günü’nde TMMOB Çevre Mühendisleri Odası Başkanı Baran Bozoğlu tarafından sunulan Türkiye Çevre Durum raporunun basın toplantısında Türkiye’deki çevre kirliliğinin güncel durumu ortaya koyuldu. Bu yıl teması “plastik kirlilik ile mücadele” olan Dünya Çevre Günü’nde Türkiye’deki plastik gerçeğine de ışık tutan rapor, Türkiye’de tüketilen plastik ambalajın yalnızca yüzde 21’inin toplanabildiğini ortaya koydu. Rapora göre, Türkiye’de farklı sektörlerde toplam 8 milyon 612 bin ton plastik tüketiliyor; 1 milyon 800 bin ton plastik ambalaj piyasa sürülüyorken bunun sadece 384 bininin toplandığı belirtildi. Raporda ayrıca Türkiye’de atık olarak beyan edilen plastik atık miktarının ise 179 bin ton olduğu belirtilerek, Türkiye’nin plastik atık kaydını tutamadığı ifade edildi. 2018 TEMASI: PLASTİK KİRLİLİKLE MÜCADELE Çevre Mühendisleri Odası Genel Başkanı Baran Bozoğlu, 2018 yılı Dünya Çevre Günü Temasının, ‘Plastik Kirlilik ile Mücadele’ olarak belirlendiğini ifade etti. 1 milyon 800 bin ton plastik ambalajın piyasaya sürüldüğüne değinen Bozoğlu, “Bunun sadece 384 bin tonu toplanmaktadır. Plastik Atık ithalatı 2017 yılında 205 bin tondu. 2018’in ilk iki ayında ise 2017’nin 3’te 1’i kadar olmuş durumda” dedi. Plastiklerin toprakta, derede, denizlerde birikerek canlı yaşamına zarar verdiğini vurgulayan Bozoğlu, “Son 10 yılda Dünyaca üretilen plastik miktarı bir önceki yüz yıldan daha fazla durumda. Plastiklerin yaklaşık yarısı 1 kez kullanılıp atılıyor. Bununla birlikte Dünya çapında yılda 500 milyar market poşeti kullanıyoruz ve bu dakikada 1 milyon poşet veya kişi başı yılda 150 poşet tüketiliyor anlamına gelmektedir.” Plastik atıklar hakkında açıklamalarına devam eden Bozoğlu, “Kentsel dönüşüm ve kentleşmenin artmasıyla çok fazla inşaat ve yıkım atığı oluşmaktadır. Bu atıklar genelde vahşi depolanmaktadır ve bu yüzden oluşan atık miktarı hakkında net bilgi sahibi olunamamaktadır. Buna ek olarak atık plastik ithalatı ve cari açık artmıştır. Hem çevresel hem de ekonomik anlamda ülkemize zarar vermektedir. Bu durum nedeniyle toplanması gereken plastik toplanmamakta, plastik atıklarımızın geri dönüşüme gönderilme oranları azalmaktadır” diye konuştu. 2,1 MİLYAR İNSAN İÇME SUYUNDAN YOKSUN Dünya’da yaklaşık 2,1 milyar insanın içme suyu hizmetinden yoksun olduğunu ifade eden Bozoğlu, hızlı nüfus artışıyla 2050 yılında küresel su ihtiyacı bugün ki su ihtiyacının yüzde 30’dan fazla olacağı, 1,9 milyar insan kıtlık bölgesinde yaşadığı ve 2050 yılında 3 milyar kişinin kıtlık bölgesinde yaşayacağını belirtti. Atıksuların yüzde 80’inden fazlasının arıtılmadığı ve yaklaşık 1,8 milyar insanın arıtım görmemiş suyu içme suyu olarak tükettiğine dikkat çeken Bozoğlu, 1127 evsel atıksu arıtma tesisinin bulunduğunu ifade ederek, 522 evsel atıksu arıtma tesisi sağlıklı arıtım yapamadığını, arıtılmış evsel atıksuların yeniden kullanım oranının ise %1’den az olduğunu söyledi. “TATLI SU KAYNAKLARININ YÜZDE 79’U KİRLENMİŞ DURUMDA” Türkiye Çevre Durumu Raporu, özellikle Büyük Menderes, Kızılırmak, Sakarya, Susurluk, Küçük Menderes, Gediz, Bakırçayı, Ergene nehirlerinin durumlarının çok kötü olduğunu ortaya koyuyor. Türkiye’deki yüzey sularının, derelerin ve göllerin yüzde 79’unun kirlemiş durumda olduğunu belirten Baran Bozoğlu basın toplantısında şöyle dedi: “Türkiye’deki tatlı su kaynaklarımız ciddi bir tehdit altında. Bu rakamın yaklaşık yüzde 60’ı, içme suyu kaynağı olarak kullanılamayacak nitelikte suyu temsil ediyor. Bahsi geçen nehirler açık kanalizasyona dönmüş durumda, arıtarak yeniden kullanma potansiyeli olan sularımızın ise yüzde 99’unu kullanmıyoruz ve başta Muğla, Mersin, İstanbul ve İzmir olmak üzere denizlerimizdeki kirlilik artıyor”. Raporda ayrıca 186 Organize Sanayi Bölgesi’nin yarısından fazlasında (yüzde 56) atıksu arıtma tesisi bulunmadığı belirtiliyor ve yenilerinin var olanlardaki işletme sıkıntıları göz önüne alınarak planlaması gerektiğine dikkat çekiliyor. EN FAZLA DENİZ KİRLİLİĞİ OLAN İLLER Haziran 2017 –Haziran 2018 ayları arasında en fazla deniz kirliliğinin Muğla, Mersin, İstanbul ve İzmir’de yaşandığını belirten Bozoğlu, denizlerin kirlenme nedenleri ile şunları aktardı: “Akdeniz, deniz ve göl taşımacılığı, tarımda fazla ilaç ve gübre kullanımından; Ege Denizi, deniz ve göl taşımacılığı, evsel katı atıklardan; Karadeniz, tarımda fazla ilaç ve gübre kullanımı, evsel katı atıklardan; Marmara Denizi ise deniz ve göl taşımacılığı, tarımda fazla ilaç ve gübre kullanımından dolayı kirlenmektedir.” “HAVA VE TOPRAK KİRLİLİĞİ SAĞLIĞIMIZI TEHDİT EDİYOR” Rapora göre, Türkiye, iç ve dış ortam hava kirliliğine bağlı ölümlerde yüz bin kişide 47 ölüm oranı ile Avrupa’da hava kirliliğine bağlı ölümlerin en çok yaşandığı 22.ülke. Hava kirliliğinin en çok etkilediği iller arasında ise Ankara, İstanbul, Adana, Amasya, Bursa yer alıyor. Türkiye’deki hava kirliliğinin başlıca nedenlerini evsel ısınma, araç kullanımı, termik santraller, maden ve sanayi işletmeleri olarak belirten raporda toprak kirliliğine de dikkat çekiliyor ve Türkiye’de 24 bin adet toprak kirliliği konusunda şüpheli saha bulunduğu ortaya koyuluyor. Dünya Sağlık Örgütü (WHO), her yıl üç milyondan fazla kişinin pestisit zehirlenmesinden dolayı hastaneye kaldırıldığı tahmin ediyor ve milyonlarca kişinin erken ölümü ile sonuçlandığını belirtiyor. Bozoğlu’nun sunumuna göre, Türkiye’de satılan pestisit miktarı biliniyor, fakat; hangi arazide ne kadar kullanıldığı bilinmiyor. “İKLİM DEĞİŞİKLİĞİNE BAĞLI DOĞAL AFETLER ARTIYOR” Türkiye Çevre Durumu Raporu, Türkiye’de 1940’lardan 2016 yılına kadar doğal afetlerde çok ciddi bir artış eğilimi olduğunu ortaya koyuyor. Sera gazı emisyonlarının tetiklediği iklim değişikliği kaynaklı bu artış Türkiye’de kendini en çok şiddetli ve düzensiz yağış ve sel, fırtına, dolu, kar, yüksek sıcaklık ve kuraklık olarak kendini gösteriyor. Afetlerden en çok etkilenen bölge ise Karadeniz. Rapor, Türkiye genelinde 2016 yılında 134 sel felaketi yaşandığını belirtiyor. Bozoğlu iklim değişikliğinin şu anda yaşanıyor olduğunu söyledi ve bir iklim eylem planı hazırlamanın aciliyetinden bahsetti: “Ülkemizde özellikle son yıllarda yaşanan dolu ve sel felaketleriyle iklim değişikliğinin etkilerini çok yakından hissetmeye başladık. İklim değişikliği ne yazık ki doğal kaynakları da kısıtlıyor; sera gazlarının artışıyla birlikte azalan su kaynakları tarımsal üretime etki ediyor ve biyolojik çeşitliliği de azaltıyor. İklim değişikliğiyle mücadelede önemli bir kilometre taşı olan Paris Anlaşması’nın onaylanması ulusal ölçekteki çalışmaların hız kazanmasını sağlayıp, tüm paydaşların katılımı ile gerçekleştirilmesi gereken azaltım ve uyum faaliyetlerinin uygulanmasını da hızlandıracaktır” “SU KANUNU ACİLEN GÜNCELLENEREK KANUNLAŞTIRILMALIDIR” Türkiye’deki gürültü kirliliği ve atık sorunu gibi farklı çevre kirliliği konularına da değinen rapor Türkiye’nin güncel çevre durumunun fotoğrafını çekerek, karar vericilere de önerilerde bulunuyor. Toplantıda Bozoğlu ülkemizde çevre yönetimi alanında yaşanan güzel gelişmelere de yer vererek: “Türkiye’de bir yandan düzenli atık depolama sahalarının, atıksu arıtma tesislerinin sayısı artıyor, alt yapı güçlendiriliyor ve ağaçlandırma faaliyetleri yapılıyor. Ancak, bu gelişmelerin yanında, çevre kirliliği halen artıyor; derelerimiz, havamız ve toprağımız kirlenmeye devam ediyor. Cumhuriyetin ilk yıllarında 44 milyon hektarla ülke yüzölçümünün yüzde yüzde 56’sını oluşturan mera ve çayır alanları, 2014 yılı verilerine göre 14,6 milyon hektara inerek yüzde 19’a gerilemiştir. Ülkemizde, entegre çevre yönetimi yaklaşımı uygulanmalıdır. Yatırım yapan ile denetleyen, izin veren aynı kurum olmamalıdır. Sularımızın kirlenmesi engellemek için ülkemizde ekosistem odaklı atıksu yönetimine odaklanılmalıdır ve Su Kanunu acilen güncellenerek kanunlaştırılmalıdır. İklim değişikliğine karşı kentlerimizin ve kırsal alanların hazırlıklı olması için uyum faaliyetlerine başlanmalıdır” dedi ve sözlerini noktaladı. (Türkan ÇATAL YILDIZ)

Editör: TE Bilisim