CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, partisinin Meclis Grup Toplantısı'nda konuştu. Türk Ocakları İstanbul Şube Başkanı'nın görevden alınmasına ilişkin konuşan Kılıçdaroğlu, “Bizim konuşmaya ihtiyacımız var, kavgaya değil, bizim birbirimizi dinlemeye ihtiyacımız var kavgaya değil. Gerçekten anlamakta zorlanıyorum. Adalet olsun diyorsunuz tahammül edemiyorlar.” dedi.

Çayın stratejik bir ürün diyen Kılıçdaroğlu, “Neymiş Ulusal Çay Konseyi kuracaklarmış, yükü sırtlarından atacaklar. AK Parti iktidarı döneminde her yıl 20 bin ton ithal ediyor Türkiye. Bugüne kadar 183 bin ton çay ithal edildi, 434 milyon dolar ödendi. Biz 434 milyon doları Rize, Trabzon, Artvin'e versen ne olurdu? Bu iktidar size değil, yabancı çay üreticilerine çalışıyor. Kaçak çayla nasıl mücadele edilir göreceksin, Rize meydanında kaçak çayları yakacağım” dedi.

Kılıçdaroğlu’nun konuşmasından satır başları şöyle:

“İslam dünyasının sorunları var ve Türkiye bu konuda bütün İslam dünyasına örnek olmak zorundadır. İnsanların inancına nasıl saygı duyulduğunu bütün dünyaya göstermek zorunda. Adalet vurgusu yaptım, adaletin ne kadar önemli bir kavram olduğunu, İslam açısından da ifade ettim. İstanbul il yönetimi görevden alınmış. Ne söyleyeyim şimdi arkadaşlar. Bizim konuşmaya ihtiyacımız var, kavgaya değil, bizim birbirimizi dinlemeye ihtiyacımız var kavgaya değil. Gerçekten anlamakta zorlanıyorum. Adalet olsun diyorsunuz tahammül edemiyorlar. Birbirlerini öldürenler İslam dünyasında. Birbirlerine silah çekiyorlar. İslam dünyasında kan durmasın mı, güzellik olmasın mı, demokrasi, adalet olmasın mı? Adalet istiyorsunuz tahammül edemiyorlar. Adaleti biz getireceğiz.

“İNTİKAM, ÖÇ ALMA DUYGUSUYLA DEVLET YÖNETİLMEZ”

Devlette görev yapan ve zamanı geldiğinde emekli olan insanların adaletsizlik gördüğünde itiraz etme hakları vardır. Belki kamu görevlisi olarak rahat konuşamaz ama ayrıldıktan sonra rahat konuşabilir. Düşüncesini rahatlıkla açıklayabilir. Sabri Uzun ve Hanefi Avcı'dan söz ediyorum. Sabri Uzun, Canan Kaftancıoğlu'nun haksız yere görevden alınması üzerine bir tweet attı. Vay sen misin bunu söyleyen. Arkasından Hanefi Avcı, Selahattin Demirtaş'la ilgili AİHM kararı uygulanması gerektiğini söylüyor. Vay sen misin bunu diyen. İkisinin de rütbeleri sökülecek. Gerekçe ise, FETÖ terör örgütü ile iltisaklı. Bunların ikisi de yazdıkları kitaplarla yaptığınız hataları sizin yüzünüze vurdular. Az kaldı, gelecek zaten sandık. Onlar da biliyor geliyor gelmekte olan. Onların sökülen rütbelerini aynen iade edeceğiz.

İntikam, öç alma duygusuyla devlet yönetilmez. TSK'nın 80-90 yaşındaki generallerini hapse atıyorsunuz. Bazıları hapiste olduklarını bile bilmiyor. Böyle devlet yönetimi olur mu? Böyle devlet yönetimi olmaz. KHK ile görevine son verilen akademisyenler, harp okulu öğrenciler, boşuna yatan siyasetçiler. Bazen insanlar bedel öderler, haksız yere ödenen her beden onun şerefidir.

Ekonomik olarak da yönetemiyorlar. Şekerde hiçbir sıkıntımız yoktu, IMF'in talimatına uydular. Kotayı uyguladılar, şeker üretimimiz düştü. Sattılar şeker fabrikalarını. 10 fabrikayı 680 milyon dolara sattılar, bugünün parasıyla 11 milyar liraya. Sadece nisan ayında ödenen faiz 19 milyar lira. 24 yıl sonra Türkiye şeker ithal etmek zorunda kaldı. Yönetemiyorlar, devlet böyle yönetilmez. Şeker fabrikaları neden özelleştirilmez; zaten bunlar 3-4 ay çalışıyorlar. Bu yükü özel sektör kaldıramaz.

“RİZE MEYDANINDA KAÇAK ÇAYLARI YAKACAĞIM”

Çayda da benzer bir olaya doğru gidiyoruz. Çayda da öyle yapacaklar. Çay stratejik üründür. Neymiş Ulusal Çay Konseyi kuracaklarmış, yükü sırtlarından atacaklar. AK Parti iktidarı döneminde her yıl 20 bin ton ithal ediyor Türkiye. Bugüne kadar 183 bin ton çay ithal edildi, 434 milyon dolar ödendi. Biz 434 milyon doları Rize, Trabzon, Artvin'e versen ne olurdu? Bu iktidar size değil, yabancı çay üreticilerine çalışıyor. Kaçak çayla nasıl mücadele edilir göreceksin, Rize meydanında kaçak çayları yakacağım.

Biz oy peşinde koşan kısır bir siyaset yapmıyoruz. Bizim için her şeyden önemli insanların refahı, mutluluğudur. Bu millet artık uyandı, Milletin sesi var artık.

Adalar silahlandırılırken gıkı bile çıkmadı. İşgal edilen adalarla ilgili cümle kur diyorum, cümle bile kuramıyor. Şimdi Yunanistan'a 'Beni kızdırmayın gelirim', ‘Suriye'ye yok operasyon yapacağım’ diyor. Yapıyorsan yap kardeşim, ne bağırıp duruyorsun. Yapamayacağını biliyoruz.

“YANGINI ÜÇ GÜN SÖNDÜREMEDİLER”

Bahçeli 'sen orman yangınlarının olacağını nereden biliyorsun?' diyor. Bütün dünya biliyor, anladığım kadarıyla iklim değişikliğiyle ilgili tek bir makale bile okumamış. BM'nin dünya kadar yayını var. Allah akıl, fikir versin. Yangın çıktı, gittik oraya. Üç gün söndüremediler. Gece görüşlü helikopter yok, ihale yapılmış ancak 4 Temmuz'da gelecekmiş. Bu yangının çıkacağını bir yıl önceden bütün dünya söyledi. Gittim söyledim. Beşli çete olunca 10 dakikada ihale sonuçlanıyor. Ormanları korumak için açtığı ihale 4 Temmuz'u bekleyecek. Ben bunu söyledim diye kıyameti koparıyorlar. Ne söylerseniz söyleyin ben haklıyım.

Çıkmış açıklama yapıyor Erdoğan, 'Muğla'da Büyükşehir Belediyesi sende' diyor. Bir kere şunu söyleyeyim ben senin gibi değilim. Muğla Büyükşehir belediyesi bende değil Muğla halkınındır. Senin anlayışınla devleti biz yönetmeyiz. Devlet ayrıdır siyaset ayrıdır. 'Acaba ne yaptınız ne gibi bir çalışmayı ortaya koydunuz. Büyükşehir belediyelerinin itfaiyesi yok mu? Ama bizler burası CHP belediyesidir demedik bakanlarımızla tüm ekibimizle buraya indik atılması gereken tüm adımları attık' Vallahi de billahi de devletin ne olduğunu ve nasıl yönetildiğini bilmiyor. Marmaris Belediyesi 328 personel görevlendirdi. 156 araçla yangına müdahale ettiler. Bunları vali biliyor. Su takviyesi yapıldı ayrıca. Veteriner ekipleri görevlendirdiler. Bunu da Muğla Büyükşehir Yaptı. Yiyecek, içecek sağlandı. Araçlar bozulursa diye mobil tamir ekipleri görevlendirdiler. Sadece Muğla değil, Ankara, İzmir, Aydın, Eskişehir, Antalya ve Burdur belediyeleri de doğrudan doğruya yardım gönderdiler. Bu adam devleti yönetmeyi bilmiyor. Sen ben ayrımı yapıyor. Ya orman yanıyor kardeşim o orman hem senin hem benim. Bunu söylemesi bile kafasındaki ayrımcılığın ne kadar derin olduğunu gösteriyor.

Bakanlar ne yapıyor Allah aşkına? Fırsat buldular geldiler bir eğlenceye katıldılar. Prens mi gelmişti buraya? Onunla beraber sofraya oturdular orada ağaçlar yanarken. Senin görevin o. Senin görevin katilin sofrasına oturmak değil. (Türkan ÇATAL YILDIZ)

Editör: TE Bilisim