Yeni yıla gireli tam 38 gün oldu fakat yaşadığımız olaylar neredeyse 365 güne bedel. Çin’de yaşanan koronavirüsü salgını, dünya ve Türkiye genelinde yaşanan depremler, Van’da yaşadığımız çığ faciası ve çarşamba günü hepimizi derinden etkileyen o uçak kazası.. Muhabirliğe başlayalı iki yıla yakın oldu, gündemin bu kadar yoğun ve tatsız olayların bu kadar ard arda yaşandığı bir döneme denk gelmemiştim. Oldukça üzücü.. 2020; global olarak doğa olaylarının zirveye vurduğu bir yılmış gibi geliyor hepimize Sadece Türkiye’yle sınırlamak yanlış olur. Avustralya'daki orman yangınları, Endonezya’da yaşanan sel felaketi, dünya genelinde yaşanan depremler. Şöyle bir düşünce doğa olaylarının bu kadar artmasını, bir nevi doğanın insanoğluna çıkardığı fatura olarak nitelendiriyorum. En basiti her sabah işe gelirken bile şöyle bir etrafıma bakıyorum, içtiği sigaranın izmaritini, çiğnediği sakızın kalıntısını yere atanlar mı dersiniz,bitkilere, ağaç dallarına zarar verenler mi dersiniz ne ararsanız var. Aynı şey kendi evinde, kendi bahçesinde olsa kıyameti koparacak tonla insan varken bu kadar benmerkezci yaşamak çok nezaketsizce ve kaba geliyor elindeki çöpten bir an evvel kurtulup rahatlama arzusuyla harmanlanmış bir bencillik… Yaşadığı evi son derece benimsemesine benimsemiştir ama yaşadığı kenti, soluk aldığı dünyayı halen benimseyememiştir. Ev onundur, fakat kendi yaşadığı sokak onun değildir, yerleşik yaşam kültürüne geçememiş ‘’biz’’ olmayı becerememiştir… Çevre bilinci de bana göre bir kültür. Ya ailenden ediniyorsun ya almış olduğun eğitimde ya da kendi özünde, mayanda oluyor. Yaş, meslek, cinsiyet, dil, din, ırk, gözetmiyor. Çevremizi ne yazık ki göz göre göre tüketiyoruz, ihmal ediyoruz.. Çoğumuz yaşama ve doğaya değil kazanmaya ve metaya odaklanıyoruz. Çoğu zaman düşünüyorum insanın yanına kar kalacak olan nedir diye? Yanına ne 6 taksitle aldığın koltuk takımı, ne bütün maaşını harcadığın televizyon ünitesi ne de tüm birikimini, varını, yoğunu koyduğun koyduğun evin kalıyor. Yanına kar kalan, insanların arkandan iyi insandı, itibarlıydı, saygılıydı demeleri oluyor. Maddi açıdan sahip olduğun zenginlik yerine manevi açıdan insanlarda bıraktığın sıfatlar kar kalıyor. Pir Sultan Abdal ne güzel özetlemiş aslında her şeyi,” Dünya benim diye göğsünü germe. Dünya kadar malın olsa ne fayda. Söyleyen dillerin söylemez olur. Bülbül gibi dilin olsa ne fayda”

Editör: TE Bilisim