Özel Haber: Ekin Hazal DOĞRUYUSEVER

Mustafa Kemal Atatürk’ün kahvecisi olarak bilinen Gül Kahve, Ankara’nın ilk kuru kahvecisi olması sebebiyle ziyaret edilen mekanlardan.  Ulus’ta 99 yıldır hizmet veren Gül Kahve işletmecisi  Ahmet Hamdi İncegül, dede mesleği olan kahveciliği dört kuşaktır devam ettirenlerden..

Köklü bir geçmişe sahip olan Gül Kahve,1890 yılında İstanbul Kasımpaşa’da başlayan yolculuğuna 1922 yılından bu yana Ankara’da devam ediyor. Gazetemize özel açıklamalarda bulunan işletme sahibi Ahmet Hamdi İncegül,  “Ben bu mesleği İncegül soy adımızla dördüncü kuşak olarak devam ettiriyorum. Bir kahvenin kırk yıl hatırı vardır düşüncesiyle hareket ederek gelen insanlara müşteri değil misafir gözüyle bakıyoruz’’ açıklamasında bulundu.

NOSTALJİK HAVASI MÜŞTERİLERİ GEÇMİŞE SÜRÜKLÜYOR

Tam 99 yıldır Başkent Ankara’da hizmet veren Gül Kahve'nin tarihçesi 1800'lü yıllara dayanmakta. 1890 yılında Erzincanlı İnce Mehmet İstanbul Kasımpaşa'da üst katı ev, alt katı dükkan olan mülkünde Gül Kahve'yi hayata geçirmiş.. O zaman kahveler ocaklarda kavrulur, dibeklerde dövülür, eleklerde elenir ve müşteriye öyle satılırdı. Osmanlı İmparatorluğu her ne kadar son zamanlarını yaşıyorduysa da devletin ileri gelenlerinin Gül Kahve’nin  müşterisi  olduğu bilinmektedir.

1922 yılında İnce Mehmet'in oğlu Ahmet İncegül Ankara'ya gelerek Ulus Karaoğlan Çarşısında Ankara'nın ilk kurukahveci dükkanını açıp 1923 yılında Ankara'nın başkent olmasıyla tekrar ileri gelenlere kurukahvesinin satışını yapıyor.

ATATÜRK'ÜN KURUKAHVECİSİ

İşletme sahibi Ahmet Hamdi İncegül, işletmenin köklü bir tarihi geçmişe sahip olduğunu belirterek; Cumhuriyetin ilk zamanlarında Millet Meclisi'ne, Anadolu Kulübü’ne, Merkez Bankası'na, Ziraat Bankası'na ve İş Bankası'na kahve sattığını, aynı zamanda Atatürk’ün de kurukahvecisi olduğunu hatırlatıyor.

“KAHVE ÇEKİRDEĞİMİZİ BREZİLYA'DAN GETİRİYORUZ”

 Yaklaşık olarak 30 yıldır kahveyi brezilyadan getirdiklerini aktaran İncegül,   Kahve çekirdeğimizi Brezilya'dan Uni Cafe adlı organizasyondan direkt ithalat yapan İzmir'deki Aydoğanlar firması aracılığı ile alıyoruz. Kahvemizin cinsi Mountain (Dağ Kahvesi) olup Rio 3 Arabica tipidir. Araştırmalarımız sonucu Türk damak tadına en uygun cins olduğunu tespit ederek sadece bu cinsi kullanmaktayız. Oldukça özel bir kahve ve Brezilyada’ki Uni Cafe bunu herkese veremiyor.  Bu ara Brezilya’da bulunan kahve ağaçlarında da bir sıkıntı var fakat yine de kahve temininde bir sorun yaşayacağımızı düşünmüyorum” açıklamasında bulundu.

Kahvenin ortaya çıkış aşamasını gazetemiz okurlarına aktaran İncegül,  “Kahve ilk defa Habeşistan Kaffa'da keçi otlatan "Khaldi" adında bir kız tarafından bulunmuştur. Çoban, keçilerin kahve ağacından yemiş yedikten sonra hareketlerinde bir farklılık ve enerji olduğunu gözlemlemiştir. Bunu köyüne gelince köy halkına anlatmıştır. Köy halkı da kahve çekirdeklerini toplayıp değişik şekillerde kullanmaya başlamışlardır.

“AVRUPA’NIN KAHVE İLE TANIŞMASI TÜRKLER SAYESİNDE OLDU’

Osmanlı Devleti'nde ise 16. yüzyılda Yemen Valisi Özdemir Paşa, padişaha kahve göndermiştir. Böylelikle Türkler kahve ile tanışmıştır. Avrupalıların kahve ile tanışması da 16. Yüzyılda Kanuni Sultan Süleyman'ın Viyanayı kuşatması ile olmuştur. Kuşatmanın başarısız olması ile Osmanlı ordusu geri çekilmiş ve 500 çuval kahve Viyana önlerinde kalmıştır. Kimi çuvallar Tuna Nehrine dökülmüş, kimileri ise yakılmıştır. Yakılan çuvallardan yayılan kokuyu tanıyan bir devlet çalışanı kahveyi Viyanalılara tanıtmıştır.

Brezilya kahve plantasyonlarına gelince İngiliz bir kadın iki kahve fidesini alıp Güney Amerika'ya götürmüştür. Biri yolda kuruken diğer fideyi kendi içme suyu ile canlı tutarak Güney Amerika kıtasını kahve ile tanıştırmış, kahve üretimine başlanmasını sağlamıştır.
Kahve ekvatorun kuzey ve güneyinde, sıcak ve bol yağışlı iklimde yetişmektedir. Hava değişiklikleri,don olayları bitkiyi olumsuz etkilemekte ve bir daha meyve vermesini engellemektedir. Dolayısı ile tropik iklim dışında başka bir ortamda yetiştirilememektedir. Kahvenin ilk vatanı Habeşistan ve Yemen olarak bilinmektedir ancak şu anda Güney Amerika'da Java ve Sumatra adalarında, Paraguay, Arjantin, Kolombiya, Meksika, Venezuella, Peru, Bolivya gibi ülkelerde yetiştirilmekte ve dünyaya satılmaktadır. Dünyada kahve en çok Brezilya'da yetişmekte ve Brezilya kahvesinin kalitesi bilinmektedir.”

“PANDEMİ HALA SON BULMADI BU YÜZDEN OLDUKÇA TEDBİRLİ OLMAKTA FAYDA VAR”

Pandeminin herkesi etkilediği gibi kendilerini de etkiledğini dile getiren Gül Kahve’nin işletmecisi Ahmet Hamdi İncegül, Salgının başladığı zamanlarda dükkanımız kapalı kaldı. Kapalı olduğumuz sürelerde paket ve kargo ile işlerimizi sürdürmeye devam ettik. Bizzat kendimiz bile müşteriye sipraişini götürdük. Yavaş yavaş pandeminin verdiği durumu üstümüzden atmaya çalışıyoruz şu an için hareketlilik oldukça yoğun. Pandemi hala son bulmadı bu yüzden oldukça tedbirli olup maske, mesafe ve hijyen kurallarına dikkat etmeliyiz’’dedi.

“BİZ DE KÖPÜKLÜ KAHVE İSTEĞİ ÇOKTUR AMA KAHVE TİRYAKİLERİ KÖPÜKSÜZ KAHVE İSTER”

 Kendi kültürümüze dair tespitlerde bulunan İncegül; Millet olarak çoğunlukla ne az kavrulmuş ne çok kavrulmuş, orta kıvamda olan kahveyi tercih ediyoruz. Biz de köpüklü kahve isteği çoktur ama kahve tiryakileri köpüksüz kahve ister. Çünkü kaynadıkça kahvenin özü suyla bütünleşir, tadını daha iyi alırlar.

Kahvede 4 unsur olduğunu vurgulayan İncegül, “İyi bir kahvede, güzel bir tür kahve kullanan kahveci bulmak gerekiyor. Kahvede 4 önemli unsur bulunmaktadır. Birincisi öncelikle kahvenin çekirdeği  güzel olacak. İkincisi  kavurma aşaması çok güzel olacak. Üçüncüsü çekme aşamasın da gayet güzel bir şekilde çekilecek ve dördüncü olarak pişirme aşaması var. Pişiren de bunu özen ile pişirilirse gayet güzel bir kahve ortaya çıkacaktır.” dedi.

Editör: TE Bilisim