İnsan olmanın kaynağı bir bilince sahip olmaktan geliyor. Örneğin bir sağlık sorununda ölümden bir sonraki korkutucu durum bilinç kaybıdır. Çünkü insanın bilinci bir kapandı mı bir daha ne zaman açılır bunu kimse bilemez. Bilinç, kendimize, hayatımıza, çevremizde olup bitenlere, çevremizdeki insanlara karşı yaşadığımız farkındalık durumudur. Yani kendimizi bilmemizdir. Kendimizi bildiğimiz sürece etrafımızda yaşanan durumlara tepkiler verebiliriz ve hayatta kalmayı başarabiliriz. Bilincimizi kontrol etmek çok önemlidir. Bu şekilde yaşadığımız sorunlara çözümler bulabilir ya da sorun yaşamamak için en azından ne yapmamız gerektiğini biliriz. Bilincimizi eğitmenin en iyi yolu karşısına çıkan problemleri iyi analiz edebilmektir. Çünkü çok fazla problem çok fazla çözüm önerisi ve kurtuluş yolu aramak demektir. Bu yeteneğimizi geliştirdiğimiz zaman bilincimizi en üste çekmeye başlayabiliriz. Bilinç konusunun en önemli kısmı ismi bizim göremediğimiz, farkında olmadığımız şeylerin bilinçaltımız tarafından fark edilmesidir. Yani duyduğunuz bir sesin farkındasınızdır ama bilinçaltınız çok daha başka şeylere odaklanabilir. Duyduğunuz bir müzik sizin için hiçbir şey ifade etmeyebilir ama bilinçaltınız o müziği duyduğunda çok farklı hisleri, anıları ortaya çıkarabilir. Beynimiz aslında bilinçaltı tarafından yönlendirilmekte ve yönetilmektedir. Siz uyursunuz ama bilinçaltınız hiçbir zaman uyumaz. Görme, duyma, koku alma, tat alma ve hissetme eylemlerimizi beş duyumuz aracılığıyla gerçekleştiriyoruz. Biz bu eylemleri gerçekleştirirken bilinçaltı çoktan bilgiyi analiz etmiş oluyor. Bilincimiz konuyu anlamaya çalışırken bilinçaltı çözümü bile bulmuş oluyor bazen. Örneğin bir kokuyu alıp bunun bizi mutlu edip etmediğine bilinçaltımız karar veriyor. Bilinç yalnızca o kokuyu beyne iletiyor. Ama ince işler bilinçaltı aracılığıyla gerçekleşiyor. Sigmund Freud bilinçaltını günlük yaşamda gözlemleyebileceğimiz bir konudan bahsediyor. Bu da gün için unuttuğumuz kelimeler ve dil sürçmeleri. Bir kelimeyi düşündüğümüz bir kelimenin yerine kullandığımızda aslında hata yapmıyormuşuz. Bu bilinçaltımızın dışa vurumu ile alakalı bir durum imiş. Yani o kelime aslında bilinçaltımızda o şekilde yer aldığı için günlük bir konuşmada da o yüzden yanlış bir şekilde çıkıyor. Birbirine benzeyen adları özellikle bize daha yakın olanlarla karıştırıyoruz. Yani aslında söylemek istediğimiz şey ortaya çıkıyor. Kısacası, tüm davranışlarımızın aslında çok önceden bilinçaltımıza yerleşmiş duygularımız tarafından belirlendiğini, bizlerinse sadece birer figüran olduğunu söylüyor Freud.
Editör: TE Bilisim