İnsan ilişkilerini ve kişinin kendi psikolojisini olumsuz yönde etkileyen bir durum var; yalan. Bir psikiyatri sitesi olan www.e-psikiyatri.com isimli siteden öğrendiğim bilgilere göre yalan şu şekilde anlatılıyor: Yalanın yalan olması için öncelikle yalan söyleyenin gerçek dışı ifadelerde bulunması ve karşısındakini yanlışa yönlendirmesi gerekir. Yalan söyleyen kişinin bunu bilmesi çok önemlidir. Karşısındakini düşüncelerinden farklı bir boyuta sürüklemesi ve niyeti yalanda hep tartışılan bir konu olmuştur. İyi niyet varsa beyaz yalan, kötü niyet varsa kötü yalan diye ayrımlar yapılmış, yalan söyleyenleri de bu kategorilere göre değerlendirmişlerdir. Burada yalan söyleyenin amacı ve ne tür bir hedefi olduğu tamamen sübjektif bir değerlendirme olarak düşünülmelidir. Çünkü kime göre iyi ve doğru, kime göre kötü ve yanlış olduğu tartışma konusu olabilecek, bakış açısına göre ayrı değerlendirme yapılabilecek bir durum olarak değerlendirilir. Oysa yalan yalandır. İyi niyette olsa bunu sıklıkla hayatında kullanan, karşısındaki kişiyi incitmemek için yalan söylediğini düşünen ve bunu misyon haline getirmiş kişiler bir süre sonra kendi yalan dünyalarında kendilerini hapsederler ve çevrelerinde yalan bir hayal dünyası yaratırlar. Bu dünya içinde ilişkilerinde bir dolu gerçek dışı olaylar dönmekte ve kandırmaca devam etmektedir. Genellikle böyle durumlar mutlu olma psikolojisi, pembe dünya oluşturma amacını yaratmıştır. Beyaz yalanla ilgili şöyle bir hikayeyi de paylaşmak istiyorum; Padişahın biri: ''Bana yalan söyleyebilene bir küp dolusu altın vereceğim!" demiş. Yalancılar hemen saraya koşuşturup başlamışlar yalanlara. Birisi: ''Bir kuş aslanı kapıp yuvasına götürdü." demiş. Padişah: Bunun neresi yalan? Kuş kartaldır, aslan da kuzu kadar minik bir yavru. Kaptı mı götürür tabii!" Diğeri: Komşu ülkede bir eşeği kral yaptılar!" demiş. Padişah: Ülkenin kralı pencereden aşağı bakınırken tacını düşürmüş. Taç da pencerenin altındaki eşeğin başına geçmiş. Tabi ki taç kimin başında ise kral odur." demiş. Başkası: Padişahim ben gökyüzüne bir ok attım. Altı ay sonra geri geldi!" demiş. Padişah: Senin ok bir ağacın üstüne düşmüştür. Ağaç sonbaharda yapraklarını dökünce takılacak yer kalmayınca yere düşmüştür. Böylece, padişah her yalana gerçek bir bahane bulmuş ve kimse padişaha bu yalandır dedirtememiş. Ama bir gün bir Kayserili gelmiş: Padişahim sen benim babamdan borç olarak bir küp dolusu altın almıştın. Onu şimdi geri almaya geldim. Yalandır dersen ödülümü ver, ''Yalan değil dersen borcunu öde!" İHA
Editör: TE Bilisim