Öncelikle herkesin Ramazan Bayramını kutlayarak başlamak istiyorum sözlerime. Ve sözlerimi ‘ah ah nerede o eski bayramlar’ diye devam ettirmeyeceğimi de belirtmek istiyorum. Ama tabi biraz sitem de olacak. Çünkü bayramlar esas amacından çıkıp başka yönlere gidiyor vaziyette. Çok çok ufakken arife gününün gecesinde annem kardeşlerimin ve benim ellerimize boydan boya kına yakardı. Sonra da ellerimizi bir güzel evdeki eski kumaşlarla sarar, sabaha kadar o şekilde uyurduk. Zaten bayramlıklarımız da ellerimize kınanın yakıldığı gün çarşıya çıkılıp alınmış, hazır bir vaziyette yatağımızın baş ucunda giyilmek için beklerdi. Elbisenin heyecanından öte ellerimize yakılan kınalar bile bizi nasıl heyecanlandırırdı. Şimdi ise o günleri sadece özlemle hatırlıyor, arada bir de o günlerden çekilen fotoğraflara bakarak duygulanıyoruz. O zamanlar yaşanan heyecan çocukluğun getirdiği ve bir daha yaşanması mümkün olmayan heyecanlar. Her şey gerçekten de zamanında yaşanınca güzelmiş. Şuan ise sadece özlemle o günleri hatırlayabiliyoruz. Bu günlere gelecek olursak her birimizin hayatı koşturmacalarla geçiyor. Sabah evden çıkıp akşam evimize dönene kadar sayısız kişiyle muhatap oluyor, kimi zaman öfkeleniyor, kimi zaman günün yoğunluğundan bunalıyoruz. Tüm bunlar olunca haliyle de her birimizin gözü ‘acaba bayram tatili kaç gün olacak’ sorusu ile dalgalanıyor. Haksız mıyız? Tabi ki hayır. Günlük koşturmacalarımızın bizi haliyle yorması ve haftada kullandığımız 1 ya da 2 günlük izinlerin yetmiyor olması bayramları artık sadece birer tatil günleri olarak görmemize neden oluyor. Aylar öncesinden tatil planları yapılıyor, kalacak yerler rezerve ediliyor ve dahası… Bu durumun yaşanmasının nedenine az önce değindim. Ve bu konuda haklı olduğumuzu da ifade ettim. Fakat bu durum bayramların esas amacının da unutulmasına neden oluyor. İnsanların bir araya gelmesini, yakınlarıyla hasbihal etmesini, dostluk ilişkilerinin canlanmasını da erteliyor. Çünkü bayram vakitlerinde neredeyse herkes ya Didim’de oluyor ya da başka bir tatil merkezinde. Çoğu bayramda hatta annemizle, babamızla telefondan bayramlaşmak durumunda kalıyoruz. Ola ki bu bayramda yaşadığımız kenti terk etmediysek ve çok da yapacak bir şeyimiz yoksa işe sevdiklerimizi ziyaret ederek başlayabiliriz. Özellikle anne, babalarımızı ihmal etmeyerek devam edebiliriz. Zaten şu yoğunlukta onlara ne kadar vakit ayırabiliyoruz ki? Aile ziyaretlerini bitirdiysek sırada neden bir huzur evini ziyaret etmek olmasın ki? Çünkü onlar kendilerini her bayram çok yalnız hissediyorlar. Tanıyın ya da tanımayın sizi bayramlaşmak için karşılarında gördüklerinde kim bilir ne kadar mutlu olacaklar. Eğer ki birinin gözlerinin içine bakarak mutluluğun ne demek olduğunu anlamak istiyorsanız bu bayramınızın bir gününü bir huzur evine ayırarak görebilirsiniz… Şeker tadında bir bayram geçirmeniz dileğiyle…
Editör: TE Bilisim