Değerli Okurlarım; Bu haftaki yazımda savaşların kentler üzerindeki etkisi ve kentlerde “Barış Kültürü”nü değerlendireceğim. Şöyle ki; tarih boyunca savaşların hep dağlarda, ovalarda ve denizlerde olurdu. O savaşları kazanan taraflar kentlere de hakim olurlardı. Böylece kentler savaşların yıkıcı etkilerinden pek etkilenmezlerdi. 2. Dünya savaşı ile birlikte içlerinde okulları, ibadethaneleri, kütüphaneleri, vb insanoğlunun ortak mirası olan değerleri de barındıran kentlerimiz yakılıp yıkılmaya başlandı. Prag halkının kentlerini Faşist Almanya’nın yıkımından kurtarmak için kenti kendi elleriyle Hitler’e teslim ettiklerini hepimiz biliriz.  Prag halkının O davranışı O dönemlerde “teslimiyetin” ve korkaklığın sembolü olmuşsa da Prag halkının barışçı felsefesi ancak son yıllarda dünya halkları tarafından anlaşılabilmiştir. Değerli Okurlarım; Savaşlar kentleri sadece fiziki olarak yakıp yıkmazlar. Ya da sadece savaşların cephesi olan kentler savaşların kurbanı olmazlar. Savaşların çok uzağındaki kentler de savaşların yıkıcı ve yok edici etkilerini yaşarlar. Yaklaşık 8 yıl önce Suriye’de yaşanan savaş, sadece Suriye’de ki tarih ve kültür değerlerini yok etmedi ya da sadece Suriye kentlerindeki insanların yaşamlarını yitirmelerine, yaralanmalarına ve yuvalarını terk etmelerine sebep olmadı. Suriye savaşı başta Türkiye kentleri olmak üzere tüm Avrupa kentlerinde de kentsel/sosyal problem olarak ortaya çıktı. Şöyle ki; yurtlarını ve evlerini terk eden masum insanlar kentlerimize sığınarak kent yönetimlerimiz tarafından ancak kent sakinlerine yetecek düzeyde planlanan kentsel altyapılarımızdan (trafik, kanalizasyon, su, vb) faydalanarak fiziki olarak, hem yoksulluk içinde yaşamları nedeniyle hırsızlık ve gasp gibi yasadışı yolara başvurarak kentlerimizde güvende dolaşmamızı engelleyerek psikolojimizi bozmaktalar hem de onların yaşadıkları sefaletleri kentimizin hemen hemen her noktasında görerek vicdanen rahatsız olmaktayız. Kış aylarına girdiğimiz içinde bulunduğumuz günlerde Ankara’da hissedilir derecede yaşanan hava kirliliğinin bir sebebi de yine Suriyeli misafirlerimiz… Şöyle ki; genelde metruk binalarda yaşayan bu insanlar ısınmak için ya sorumsuz kurumların dağıttıkları düşük  kalorili/çok dumanlı yakıtları ya da cadde ve sokakta ne bulurlarsa evlerinde ısınma amaçlı yakarak havamızı da kirletmektedirler. Değerli Okurlarım; Suriyeli göçmenlerin ülkemizde oluşlarından ben de sizler gibi rahatsızım ama O insanların çaresizliğini de vicdanında yaşadığım için yine siler gibi sessizliği tercih ediyorum. Ancak; caddede sokakta ve hatta televiziyonlarda eğlence yerlerinde gördüğümüz ve adeta “taşı sıksalar suyunu çıkaracak” kadar sağlıklı olan Suriyelileri de görünce dededen kalan kılıçlarıyla vatanımızdan işgalcileri kovan Kuva-i Milliye kahramanlarını rahmetle anıyorum. Değerli Okurlarım; Gerek Suriyeli, Afganistanlı ve Iraklı misafirlerimizle ve gerekse birbirimizle aynı kentte barış içinde yaşamak zorundayız. Bu bilinçte olan Ankara Büyükşehir Belediyesi’nin yeni yönetimi; “kentiyle, kentlisiyle ve kendiyle barışık kentçilik” anlayışıyla siyasal düşüncesine ya da kime oy verdiğine bakmaksızın tüm Ankara halkında eşit hizmet vermektedir. Bu eşitlik, kentimizde bir barış kültürünün oluşumuna büyük katkı sağlamakla birlikte Ankara Büyükşehir Belediye Meclisi’nin CHPli ve İYİ Partili üyeleri olarak bizler de bu anlayışın gelişmesine büyük katkılar sağlamaktayız. Şöyle ki; geçtiğimiz 25 yıl içinde Belediyede sadece bir siyasal parti mensupları işgüçlerine ihtiyaç olsun olmasın istihdam edilmişler. Bu çerçevede Ankara Belediyesinde binlerce insan çalışmadan maaş almış. Bu kötü örnek yıllardan beri hak ettiği halde sadece bir siyasal partiye ya da dini cemaate mensup olmadıkları için işe alınmayan binlerce işsiz insanımız 31 Mart’tan sonra Belediyemize gelerek özgeçmilerini bıraktılar. Ankara Büyükşehir Belediyesindeki aşrı istihdam nedeniyle bir işe girip evlerine ekmek götürme amacında olan bu insanlarımızın istihdam edilmelerine olanak vermiyor. Her gün yüzlerce vatandaşımızın gönlünü elimizden geldiğince hoş tutarak evlerine geri gönderiyoruz. Yıllardır onurlarından taviz vermeyerek işsizliğe be hatta açlığa boyun eğen O “gidenlerin” giderken vicdanımızda bıraktıkları acıyı hissettiklerini bilmemiz tek tesellimiz L. Sevgiyle kalın değerli okurlarım….