Geçenlerde sosyal medyada birkaç komik kedi videosu izleyip, “ biz böle giyinsek deli derler; kadına fashion blogger diyorlar” fotosuna bakıyordum ki karşıma bir video çıktı. Elinde su dolu bir bardak olan profesör, sınıfa bardağın ağırlığının tahminen ne kadar olduğunu soruyordu. Her sınıfta olan hemen cevap vereyim de hocanın gözüne gireyim öğrencisi (ki bu öğrenci tipi geri kalanı geri zekâlıymış gibi gösterdiği için hocanın gözüne gireceğim derken arkadaşlarının gözünden düşen bir tiptir ) muhtemel bir bardak su ağırlığı olan 200 ml cevabını veriyor. Alternatif cevaplar da geliyor; “ama hoca bu durur mu, ya tutarsa diye” devam etmiyor tabii hikaye. Hocamız yani profesörümüz şunu anlatmaya çalışıyor. İçi dolu bir bardağı iki dakika tutarsanız ağırlığının bir önemi yoktur; yarım saat tutarsanız biraz daha ağırlığını hissedersiniz; çok daha uzun süre tutarsanız bardağı artık öyle ağır bir hale gelir ki ağrıdan, acıdan bir lokmacık su olan bardağı taşıyamazsınız diyor. Bardağın içindeki suyun sıkıntılarımızı temsil ettiğini biz zeki öğrenciler hemen anlıyoruz. Hepinizin sıkıntıları var. Yeni terkedilmiş olabilirsiniz; Black Friday de almak istediğiniz bluzun bedeni kalmamış olabilir; siz çok sevmişsinizdir karşınızdaki sizi arkadaşı olarak görmüştür; Cuma olarak yaşadığınız günün ortasında o günün aslında Salı olduğunu öğrenmiş olabilirsiniz; koyduğunuz son resim sosyal medyada az like almış olabilir… Bunun gibi sıkıntılarınız vardır. Ya da daha gerçek ve sizi üzen sıkıntılarınız.. Bu sıkıntıları kısa bir süre düşünüp bardağı yere bırakırsanız çok üzülmemiş olursunuz. Eğer bu sıkıntıları elinizde tutup evire çevire düşünürseniz canınız daha fazla sıkılacaktır. Abartıp boylu boyunca düşünürseniz, saatlerce kurarsanız derin bir acı çekmeye başlar bir bardak suda boğulursunuz. Aslında küçük bir sıkıntı gereğinden fazla üstünde durduğunuz için kocaman olmuştur. Hiçbir şeye gereğinden fazla üzülmeden bardağı yere bırakmanız, bir bardak suda boğulmadan dalgalarla özgürce yüzmeniz dileğiyle..

Editör: TE Bilisim