Memur-Sen Konfederasyonu Kadınlar Komisyonu, son dönemlerde sıkça tartışılan “İstanbul Sözleşmesi” konusunda hazırladığı ‘iki değer, iki risk’ başlıklı Odak Analiz raporunu düzenlediği basın toplantısı ile paylaştı. Düzenlenen basın toplantısında konuşan Memur-Sen Kadın Komisyonu Başkanı Sıdıka Aydın, İstanbul Sözleşmesi’nin demokratik tartışmaya kapalı, düşünsel planda kendisine şerh düşülmesine izin vermeyen, dini anlayışları marjinalleştiren, geleneksel değerleri hor gören, dayatmacı, üstenci ve kazuistik bir metin olduğunu savundu. Tek bir cinsiyeti merkeze alarak sorun tespiti yapan ve çözüm önerileri getiren yaklaşımın terk edilmesi gerektiğini savunan Aydın, “Bunun yerine insan bir değer olarak merkeze alınmalıdır. Memur-Sen Kadınlar Komisyonu olarak son yıllarda ülkemizde yoğun tartışmaların odağında olan İstanbul Sözleşmesi’ne dair yaptığımız odak analizi, takdirinize sunmak için toplanmış bulunuyoruz. Odak Analize konu ettiğimiz İstanbul Sözleşmesi’ne dair tartışma zemini, şiddeti önlemeye dair uzlaşı ve çözüm üretmekten gün geçtikçe uzaklaşmaktadır. Lehte tavır takınanların Sözleşme olmadan, kadınların korunamayacağını iddia etmeleri ne kadar uç bir düşünce ise, Sözleşme’den çekilmekle aile ve toplumsal yapımızın tehdit ve sorunlardan tümüyle arınacağını düşünmek de o kadar uçtur. Şiddetin gözardı edilmesinin mümkün olmadığı noktasında, mutabakat halindeyiz. Fakat şiddetle mücadelenin parametreleri noktasında, ayrışmaktayız. Bu bağlamda, İstanbul Sözleşmesi’nin şiddetle mücadelede ön kabullerinden parametrelerine değin birçok hususta sorun çözmek yerine, yeni sorunların üretme potansiyelini belirtmemiz gerekiyor” açıklamasında bulundu. “MEVZUATA DAİR KURUMSAL GÖRÜŞLERİMİZİ, ÇEŞİTLİ PLATFORMLARDA DİLLENDİRDİK” ‘Aile kurumuna ve dolayısıyla toplumsal yapımıza zarar veren birçok etkenden birisi de sosyal kültürel dokumuzla uyuşmayan yasal düzenlemelerdir’ diyen Aydın, “Bu düzenlemelerden biri de son 8 yıldır hayatımıza etki eden İstanbul Sözleşmesi ve 6284 sayılı Kanun’dur. Aile ve toplumsal yapımızı temel değer olarak gören Memur-Sen Kadınlar Komisyonu olarak, yürütülen tartışmalara katkı sunacak, yanı sıra siyasi karar vericilere yol gösterici olabilecek, meseleyi detaylı bir şekilde analiz eden bir çalışma yapma ihtiyacı duyduk. Nitekim, Memur-Sen olarak, uzun zamandır bu konudaki net tavrımızı, çok yönlü çalışmalarla ortaya koyduk koymaya da devam ediyoruz. İlgili mevzuata dair kurumsal görüşlerimizi, çeşitli platformlarda dillendirdik” diye konuştu. “6284 SAYILI KANUN’UN İNSAFLI BİR SOSYOLOJİK OKUMAYA DAYANMIYOR” Sözleşme ve Kanun’un şiddetle mücadelede etkisiz kaldığını savunan Aydın, “Sözleşme’nin uygulanmasını izleyen, Avrupa Konseyi bünyesindeki GREVIO’ya aktardığımız görüşlerimizde, toplumsal cinsiyet ideolojisinin kabul edilemez bir paradigma olduğunu, cinsiyetler arası çatışmayı körüklediğini, sapkın eğilimleri akredite ettiğini belirttik. İnancın, örfün, geleneğin dışlanmasının ve ideolojik içerikler taşıyan, kültürümüze yabancı uluslararası metinler aracılığıyla, hukukun manipüle edilmesinin hem içerik hem de yöntem olarak yanlış olduğu ikazında bulunduk. Bu bağlamdaki çaba ve çalışmalarımızın en son halkası şu an ilginize sunduğumuz odak analizimizdir. Bu çalışmamızda, İstanbul Sözleşmesi ve 6284 sayılı Kanun; tarihsel süreci, alt metinleri, toplumsal boyutu, hukuk sistemimize yansıması ve şiddeti önlemedeki etkisiyle analize tabi tutulmuştur. Analizde, sadece tespitler yapmakla yetinilmemekte, yol gösterici öneriler de yer almaktadır. 6284 sayılı Kanun’a itirazımız, Sözleşme’nin din, gelenek, aile, cinsiyet gibi pek çok konuda marjinal görüşlerin etkisinde olması ve alternatif görüşleri baskılamak için kullanılması, 6284 sayılı Kanun’un insaflı bir sosyolojik okumaya dayanmaması. Mevcut sosyal yapıları ıslah etmek şöyle dursun, tahrip etmesi. Sözleşme ve Kanun’un şiddetle mücadelede etkisiz kalması, bilakis şiddeti körükleyici etkilerinin olması ve Sözleşme’nin parametrelerinden olan toplumsal cinsiyet ve cinsel yönelim gibi kavramların kültürel altyapıya empoze edilmesi şeklinde özetlenebilir” ifadelerini kullandı. “ŞİDDETLE TOPYEKÛN MÜCADELEYİ ESAS ALAN POLİTİKALAR GELİŞTİRİLMELİ”               Tek bir cinsiyeti merkez alan yaklaşımların terk edilmesi gerektiğini savunan Aydın, “İstanbul Sözleşmesi; demokratik tartışmaya kapalı, düşünsel planda kendisine şerh düşülmesine izin vermeyen, dini anlayışları marjinalleştiren, geleneksel değerleri hor gören, dayatmacı, üstenci ve kazuistik bir metindir. Taraf ülkelere, kültürel esneme alanı bırakmamaktadır. Bu yönüyle sözleşme, kültür emperyalizmi aparatı, toplum mühendisliği projesidir. Ailenin korunması ve geliştirilmesi hususunda çok yönlü ve çok katmanlı çalışmalar yapılmalı ve bu bir devlet politikası olarak kabul edilmelidir. Aileyi, şiddetle özdeşleştirecek dil ve yaklaşımdan kaçınılmalı, her türlü olumsuz etkiden koruyacak tedbirler alınmalıdır. Tek bir cinsiyeti merkeze alarak sorun tespiti yapan ve çözüm önerileri getiren yaklaşım terk edilmeli, bunun yerine insan bir değer olarak merkeze alınmalıdır. Sosyal diyalog mekanizması işletilerek, şiddetle topyekun mücadeleyi esas alan politikalar geliştirilmeli; ideolojik yönlendirmelere kapılmayan, kadın-erkek çatışmalarını körüklemeyen, kadını, erkeği ve çocukları her tür istismardan ve şiddetten koruyan, bütüncül bir şiddetle mücadele yasası yapılmalı, kadına yönelik şiddet de bunun bir parçası olarak değerlendirilmelidir” şeklinde konuştu. Merve ŞEN    

Editör: TE Bilisim