2020-2021 yılı İl Milli Eğitim Müdürlükleri verilerine göre öğretmen ihtiyacı 109 bin 616 öğretmen olurken, bu ihtiyacın 69 bin 326 ücretli öğretmen görevlendirmesi ile İl Milli Eğitim Müdürlüklerince kapatıldığı görülüyor.

Türk Eğitim-Sen araştırma sonucuna göre ise Hakkâri, Bolu, Bayburt ve Giresun hariç 77 ilden alınan veriler ışığında ülkemizde norm kadro açığının 115 bin 93 olduğu ifade ediliyor. Dolayısıyla 85 bin 513 ücretli öğretmen görevlendirmesine rağmen ücretli öğretmen sayısının norm kadro ihtiyacının altında kaldığı görülüyor. Buna göre; İstanbul’da norm kadro ihtiyacı 31 bin 244 iken ücretli öğretmen sayısı 25 bin 469.

Bir yanda 110 binlerde öğretmen açığı diğer yanda ise 70 binden fazla ücretli olarak çalıştırılan öğretmen sayısı. Rakamlar bize gösteriyor ki açık var ama alım yok. Yok, çünkü kadrolu öğretmen ile ücretli çalışan öğretmen arasında çok ciddi bir maaş farkı var.

Şöyle ki; kadrolu en düşük öğretmen maaşı 6 bin 448 TL, ücretli çalışan bir öğretmenin maaşı haftada 30 saat derse girerse ayda 3 bin 360 TL. Tabi bu en yüksek maaşı alabilmek için öğretmenin ayda 132 saat derse girmesi, eşinin çalışmaması ve 3 ve üstü çocuğunun olması lazım.

Türkiye Cumhuriyeti Devleti hiçbir yer kalmamış gibi öğretmenler üzerinden tasarruf yapıyor. Eğitim gibi olmazsa olmaz bir konuda kemerleri sıkıyor. Hem de bunu öğretmenlerin maaşı üzerinden yapıyor.

Koskoca Milli Eğitim Bakanlığı böyle bir sistemin nelere mal olabileceğini öngöremiyor.

Mesela en yüksek ücretli öğretmen maaşını ele alalım. 3 bin 360 TL TL ile geçinmeye çalışan hatta geçinemeyen bir öğretmen nasıl bir ruh halinde olur sizce?

Büründüğü bu ruh haliyle çocuklara ne kadar fayda sağlayabilir?

Bu öğretmenin eğitiminden geçmiş bir çocuğun altyapısı ne kadar sağlam olabilir?

Tüm bu soruların cevabı hüsran.... Ebetteki geçim derdine düşmüş bir öğretmen kendini iyi hissedemez. Ciddi bir özgüven kaybı yaşar en basitinden. İdealistlik kavramının en çok yakıştığı meslek olan öğretmenlik görevini düşünecek dermanı kalmaz. Tabi öğrencinin böyle bir ortamda aldığı eğitimi ve sonraki hayatındaki etkilerini düşünmek bile istemiyorum.

Eğitim sistemimizin durumu ortada. Her Bakan döneminde değişen, belli bir sistemi ve bir ideali olmayan bir eğitim düzenimiz var. Dünya sıralamalarındaki halimiz içler acısı.

Hal böyleyken bir ülkenin en önemli meslek gurubu üzerinden hesaplamalar yapmak eğitim vizyonumuzun halini maalesef ki ortaya koyuyor.

Gelişmişlik düzeyinin en belirleyici unsuru olan eğitime bakış açımız gidebileceğimiz son noktayı bizlere gösteriyor. Eğer bu anlayış değişmezse bırakın büyük adımlar atmayı, var olan kazanımlarımızı bile bir çırpıda kaybedebiliriz.

Mustafa Kemal Atatürk boşuna dememiş, ‘’Vekil maaşları öğretmen maaşlarını geçmeyecek’’ diye.

Editör: TE Bilisim