Geçtiğimiz gün Öğretmenler Günü’ydü. Bu kutsal gün kimi öğretmen için neşe içinde geçerken, yıllarca atanamayan, atanmayı bekleyen öğretmenler için ise buruktu.
2020 yılı ÖSYM verilerine göre atanmayı bekleyen öğretmen sayısı 460 bin dolaylarında. Bu çok yüksek bir sayı…
Atanamama sadece öğretmenlerin sorunu değil ne yazık ki.
Atanamayan sağlıkçılar, atanamayan öğretmenler, atanamayan iletişimciler, atanamayan mühendisler, atanamayan ziraatçılar…
O kadar uzun ki bu liste sayfalar dolusu yazabilirim. Ülkemiz gençlerinin en büyük problemi ATANAMAMA meselesi desek abartmış olmayız herhâlde!
Keşke böyle bir sorunumuz hiç olmasa. Peki, neden böyle bir sorun yaşıyoruz?
Bu soruya sağlıklı bir cevap verebilmek için herhâlde eğitim sisteminin ve istihdam yöntemlerinin büyük resmine bakmak lazım.
Ülkemizde maalesef ki yarım yamalak bir eğitimden geçen öğrencilerin çoğu üniversiteye girmek ile istediği ya da yapabileceği bir bölümün olduğu üniversiteye girmek arasındaki farkı bilmiyorlar.
Yani lise eğitimini tamamlamış bir öğrenci sistemin de vermiş olduğu bir belirsizlikle ‘Ne olursa olsun ama bir üniversite olsun’ mantığıyla hareket ettikleri için rastgele yaptıkları tercihler sonucunda rastgele bir üniversiteye giriş hakkı kazanıyorlar.
Sonrasında ise öylesine girilen okul öylesine bitiriliyor. Kendini hiçbir alanda geliştirmeyen, geleceğe dair hiçbir amacı olmayan bir birey olarak hayatın zorlu sahnesine çıkılıyor.
Diğer sorun ise, eğitim politikalarında uygulanan yanlışlar. Üniversite eğitimlerinde nitelikten ziyade nicelik anlayışı  gözetlendiği için ülkenin neredeyse her köşesine yeni üniversiteler kuruldu.
Akla gelebilecek her bölüm ise neredeyse kurulan her üniversiteye açıldı. Hal böyle olunca da Türkiye’de kocaman bir üniversiteli ordusu yaratıldı.
Fakat unutulan bir şey oldu ki kurulan her bir üniversite yeni bir işsizler ordusu yarattı. Birçok bölümde yığılmalar oldu. Hâlihazırdaki mezun işsizler yetmiyormuş gibi bölümlerden her yıl çıkan yeni mezunlar oldu.
Yapılan bir araştırmada özellikle bazı bölümlerde bu sorunun sayısal verileri göze çarpıyor.
Birçok genç, pandemiyi de düşünecek olursak işsiz olarak evlerinde vakit geçiriyor. Şu süreçte iş bulmak ise bir hayli zor… Bu noktada ise en büyük sorumluluk devlete düşüyor.
Umuyoruz ki yeni istihdam programlarıyla her gence yeni bir iş kapısı aralanır ve gençlikleri ellerinden gitmeden kendi ekmeklerini kazanmanın ne demek olduğunu bizzat tecrübe ederler.

Editör: TE Bilisim