Haber: Kadir GÜRHAN Birçok sektörü olumsuz etkileyen koronavirüsü pandemisinin en fazla vurduğu sektörlerden biri de eğitim sektörü oldu. Bu süreçte salgına karşı önlemler kapsamında birçok okul kapandı, uzaktan eğitim ön plana çıktı. Uzaktan eğitimin öğrencileri eğitim hayatından kopardığına dikkat çeken Eras Eğitim Kurumları Yönetim Kurulu Başkanı eğitimci Erhan Aslan, yüz yüze eğitimin bir seçenek değil, mecburiyet olduğunu söyledi. Pandemideki hapis hayatının öğrencinin davranışları ve psikolojisi üzerine olumsuz etki yaptığının altını çizen Aslan, bazı çocukların kendini sosyalleşmeye ve iletişime kapattığını belirtti. Her çocuğun başlı başına bir birey olduğunun atını çizen Aslan anne ve babalara şu tavsiyelerde bulundu: “Kendi yaşamımızı ve bakış açımızı çocuğa dikte etmemeliyiz. Meslek tercihi bir süreçtir zamanla ortaya çıkacak bir şeydir, sabırlı olmak gerekir. Çocuğun zamanla ortaya çıkan yeteneğine göre çocuğa destek verilmeli. Çocuğu fazla sıkboğaz etmeyerek kendisine katkı sunmalıyız.” Pandeminin çocukları eğitimden soğuttuğunu da ifade eden Aslan, “Öğrenci okula gelmek istemiyor. Kimseyle sorunu olmamasına rağmen gelmek istemiyor. Bu süreçte örgün eğitimden büyük bir kaçış yaşandı. Açık liseye geçen çocukların oranına bakılırsa bu durum daha net anlaşılır. Bu durum gelecek için tehlikeli ve kötü. Aile, çocuğun internetteki durumunu bile takip edemiyor ya da etmiyor. Bu takipsizlik ciddi tehlikeleri de beraberinde getiriyor” dedi. “EĞİTİMDE ÖZEL OKUL DEVLET OKUL AYRIMINA KARŞIYIM” Eğitimde özel okul ve devlet okulu ayrımına karşı olduğunu dile getiren Aslan, “Çocuk yetişsin de hangi şekilde yetişiyorsa yetişsin. Sonuçta bize hizmet edecek. Son iki yıldır her sektör ciddi sıkıntılar yaşıyor. Bazı sektörler bunu fırsata çevirdi bazıları da olumsuz etkilendi. Eğitim sektörü de olumsuz etkilenen sektörlerdendir. En önemli eksikliğimiz ve sıkıntımız pandemideki hapis hayatı ciddi sıkıntılara neden oldu. Bazı çocuklarımız kendini iletişime kapatmış, sosyalleşmeye kapatmış. Bunun etkilerini okulda şu an çok net görüyoruz. Bu durum da herkesin dediği olmak bu mümkün değil. Gerçek yaşam öyle değil. Çocuk kuralı ben koyarım diyor ama diğer çocukta onun gibi o da oyun oynamak istiyor. Oyun kuralında anlaşamayan çocuklar yarınki iş hayatında nasıl anlaşabilirler ki? Bu süreç çocukların bireysel gelişimini oldukça olumsuz etkiledi” şeklinde konuştu. “YÜZ YÜZE EĞİTİMİN ÖNEMİNDE ISRARCIYIZ” Yüz yüze eğitimin bir seçenek değil bir mecburiyet olduğunu dile getiren Aslan, “Bunun başka türlü telafisi yok, olamaz. Çocuk için en güvenli ortam okul. Okul evden daha güvenlidir. Çocuk okuldan mahrum kalınca evde sosyal medyaya yöneldi. Olmaması gereken küfürleri öğrendi. Ama okulda olsa onu yapamaz. Çünkü kendisini güzel bir dille uyarıyoruz. Bunun yanlış olduğunu öğretiyoruz. Akademik eğitimi telafi etmek daha kolay. Ama davranışların telafisi olmaz. Davranış belirli bir yaşta şekillenir ama bunu o yaşlarda veremediğiniz zaman ipin ucu kaçmış oluyor. Bu da ciddi sorunları beraberinde getiriyor. Çocuk, pandemide uzanarak öğrendiği öğrenim şeklini okula başladığında da yapmak istiyor. Sıraya uzanarak ders dinlemeye çalışıyor bu da mümkün olmuyor. Pandemi bütün bu gelişmelere neden olan şeydir. Bu yüzden yüz yüze eğitimin öneminde ısrarcıyız. Öğrencilerin büyük bir kesiminde olmayan sorunlar baş gösterdi. Örneğin çocuk ayakkabı bağcığını bağlayamıyor. Çünkü çocuk dışarı çıkmadı ve ayakkabı giymedi. Dediğimiz gibi davranış yaşanarak öğrenilir. Ayakkabı bağcığı da öyle” diye konuştu. “AİLELER DE MESLEK SEÇİMİNE İŞ KAYGISI AÇISINDAN YAKLAŞIYORLAR” Aslan, “Çocuklar okuldan soğudu. Öğrenci okula gelmek istemiyor. Kimseyle sorunu olmamasına rağmen gelmek istemiyor. Bu süreçte örgün eğitimden büyük bir kaçış yaşandı. Açık liseye geçen çocukların oranına bakılırsa bu durum daha net anlaşılır. Bu durum gelecek için tehlikeli ve kötü. Aile, çocuğun internetteki durumunu takip edemiyor ya da etmiyor. Bu takipsizlik ciddi tehlikeleri de beraberinde getiriyor. Örneğin sağlık çalışanlarının riskini gören çocuklar, sağlık alanına yönelmekten vazgeçti. Yani pandemi ile birlikte işin böyle olmadığını gördüler. Bu da gelecek açısından sorun teşkil ediyor. Süreçle daha az sağlık çalışanı ile sağlığı kontrol etmek zorunda kalacağız. Çocuklar pandemi ile teknolojik ve yazılımsal mesleklere ve oturarak para kazanmaya yöneldiler. Bu meslek dalındakiler de zamanla psikolojik sorunlarla karşılaşıyorlar. Kısacası yalnızlaşıp yok oluyorlar. Biz mesleklerin olumlu olumsuz yanlarını anlatıyoruz. Son karar kendilerinin ve ailelerinin oluyor. Aileler de meslek seçimine iş kaygısı açısından yaklaşıyorlar” dedi. “KIRK YILDIR ÇALIŞAN ÖĞRETMENİ NEDEN SINAVA TABİ TUTUYORSUNUZ?” ‘Sözleşmeli öğretmenlerin diğer kadrolu arkadaşlarla aynı hakları alması doğru yerinde bir karardır’ diyen Aslan, “Bu baştan yanlıştı zaten. Okullarda ihtiyaç varsa atama yapılmalı. Öğretmenin saygın konumunda olması gerekir. Saygın konumunda olandan bir şeyler öğrenilir. Öğretmen hayatını sınavla geçiriyor. Onu aynı şekilde öğretmenlikte yükselmesi için sınava koymanız iğrete bir durum ve haksızlıktır. Bu iş deneyim ile olmalı. Kırk yıldır çalışan öğretmeni neden sınava tabi tutuyorsunuz? Buradan kendisine güven yoktur anlamı çıkarılıyor. Bu iş kesinlikle meslekte tecrübeye yönelik olarak yapılmalı. Yoksa sınav ile bu işin yürütülmesi haksızlıktır. Çünkü öğretmenler odasının havasını öğretmenler bilir” ifadelerini kullandı. “BURSLULUK SINAVI İLE DEZAVANTAJLI AİLELERİMİZE YARDIMCI OLMAYA ÇALIŞIYORUZ” Her çocuğun çantasında kolonya, dezenfektan ve mendil olduğunu belirten Aslan konuşmasına şu şekilde devam etti: “Çocuklar kafalarına göre hareket ediyorlar. Bu ürünleri bilgisiz bir şekilde kullanıyorlar. Oysaki suyun olmadığı yerde dezenfektan devreye girmeli. Çocuk her gelip gittiğinde dezenfektan sıkarsa ellerinde tahrişe hastalıklara neden oluyor. Sudan daha sağlıklı hiçbir şey yok. En iyi temizlik su ile yapılır. Bu şekilde bir özendirme yapmalıyız. Biz, ekonomik olarak dezavantajlı olan aileler için 25-26 Aralık’ta bursluluk sınavı yapacağız. Çocuğun yeteneği ve ilgisi varsa ve bu sınavdan iyi bir not alırsa bizim okulda ücretsiz eğitimden yararlanabilecek. Bizim yapabileceğimiz de ancak budur.” “Her çocuk bir bireydir. Kendi yaşamımızı ve bakış açımızı çocuğa dikte etmemeliyiz. Meslek seçimi bir süreçtir zamanla ortaya çıkacak bir şey sabırlı olmak gerekir. Zamanla ortaya çıkan yeteneğe göre çocuğa destek verilmeli. Çocuğu fazla sıkboğaz etmeyerek katkı sunmalıyız.  Amacımız Türkiye’nin yarınlarını değiştirecek gelecekler yetiştirmektir. Cenneti aramaya gerek yok yaşadığımız yeri cennete çevirmeyi öğretiyoruz. Herkes yurtdışana gidebilir ama bu ülkeye bir borçları olduğunu her seferinde kendilerine hatırlatıyoruz. Sorumluluk sadece anne ve babanın değil hepimizindir.
Editör: TE Bilisim