Aşk, dünyadaki en güzel duygulardan belki de. Sadece iki insan arasında olan aşktan bahsetmiyorum burada. İki ayrı şeyin birbirine karşı bağlanma duygusu ve sevgisi ya da sadece bir tarafın diğer tarafa duyduğu bağlılıktan bahsediyorum.
Âşık olmak kelimesi çift arasında çok sık kullanılan bir cümledir. Aşkın insan üzerinde bazen de olumsuz etkileri olur.
Aşkı tanımlarken ‘iki şeyin birbirine karşı duyduğu’ diye tanımladım. Çünkü bu her zaman bir kadının erkeğe ya da bir erkeğin bir kadına duyduğu ilişki olarak kalamayabiliyor. Kimi zaman yaratana, kimi zaman anneye babaya, kimi zaman ise tanımlanamayan bir şeye de olabiliyor…
Artık her ne şekilde olursa olsun aşk kimi zaman mutlu ediyorken kimi zaman ise hüzün katabiliyor ya da bireyi mutsuz edebiliyor.
Yani her zaman aynı etkiyi vermeyebiliyor.
Çünkü aşk deyince beraberinde ayrılığı, aldatmayı ya da karşılıksız olmasını da düşünebiliriz.
Özetle aşk her zaman güldürmüyor. Ama en nihayetinde daha çok zamana bırakılan bir kavram olarak karşımıza çıkıyor…
Hemen şu hikayeye bir göz atalım:
Bir zamanlar, bütün duyguların üzerinde yaşadığı bir ada varmış: Mutluluk, Üzüntü, Bilgi ve tüm diğerleri, Aşk dahil.
Bir gün, adanın batmakta olduğu, duygulara haber verilmiş. Bunun üzerine hepsi, adayı terk etmek için sandallarını hazırlamışlar. Aşk, adada en sona kalan duygu olmuş. Çünkü mümkün olan en son ana kadar beklemek istemiş. Ada neredeyse battığı zaman, Aşk, yardım istemeye karar vermiş. Zenginlik, çok büyük bir teknenin içinde geçmekteymiş. Aşk, “Zenginlik, beni de yanına alır mısın?” diye sormuş. Zenginlik, “Hayır, alamam. Teknemde çok fazla altın ve gümüş var, senin için yer yok.” demiş. Aşk, çok güzel bir yelkenlinin içindeki Kibir’den yardım istemiş. “Kibir, lütfen bana yardım et!” “Sana yardım edemem Aşk. Sırılsıklamsın ve yelkenlimi mahvedebilirsin.” diye cevap vermiş Kibir. Üzüntü yakınlardaymış ve Aşk, yardım istemiş: “Üzüntü, seninle geleyim…” “Of, Aşk, o kadar üzgünüm ki, yalnız kalmaya ihtiyacım var.” Mutluluk da Aşk’ın yanından geçmiş ama o kadar mutluymuş ki, Aşk’ın çağrısını duymamış. Aşk, birden bir ses duymuş: “Gel Aşk! Seni yanıma alacağım…” Bu Aşk’tan daha yaşlıca birisiymiş. Aşk o kadar şanslı ve mutlu hissetmiş ki kendini onu yanına alanın kim olduğunu öğrenmeyi akıl edememiş.
Yeni bir kara parçasına vardıklarında, Aşk’a yardım eden, yoluna devam etmiş. Ona ne kadar borçlu olduğunu fark eden
Aşk, Bilgi’ye sormuş: “Bana yardım eden kimdi?” “O, Zaman’dı” diye cevap vermiş Bilgi. “Zaman mı? Neden bana yardım etti ki?” diye sormuş Aşk. Bilgi gülümsemiş: “Çünkü sadece Zaman Aşk’ın ne kadar büyük olduğunu anlayabilir…”
Aşk özetle böyle tanımlanabilir. Her insanın hayatından en az bir kerede olsa başına gelebiliyor. Gelsin de zaten… Hayatın en güzel duygularından biri. Yaşanmalı, tatmalı ama beraberinde başka başka duyguları da getirdiği bilinmelidir, o bilinçle birisine bağlanılmalıdır.
En iyi ilacı ise zamandır…

Editör: TE Bilisim