Ankara’nın merkezindeki Yüksel Caddesi’nde, belediye zabıtalarının çekildiği gece geç saatlerde eskici pazarı kurulur ve yere serilen örtüler üzerinde ikinci el eşyalar satılır. Bu pazarın esnaflarından bazıları, mülteci olarak Türkiye’de bulunan İranlılardır. Tamamına yakını, ABD veya Almanya Büyükelçiliklerine iltica başvurusunda bulunan Fars kökenlilerdir. Türk kökenli İranlılar ise çoğunlukla Türkiye’de kalmanın yollarını ararlar. Her birinde ülkelerindeki konsolosluklardan alınan ve Türkiye’deki hayatlarını kolaylaştıran ‘Türk Soylu’ belgesi vardır. Enteresan değil mi? Durun daha bitmedi. Bununla ilgili ayrıntıları Strateji Uzmanı Özer Çetinkaya’dan dinleyelim: “ABD’ye yapılan iltica başvurularında, Tahran rejiminin dini ve sosyal baskıları gerekçe gösterilir. Almanya’ya başvurularda ise Farsların, aryan ırktan geldikleri vurgulanarak, etnik köken gerekçe olarak büyükelçiliğe sunulur. Başvuru sonuçları bazı durumlarda birkaç yıl sürer ve sonuçlandığında İranlılar ilk uçakla yeni vatanlarına götürülürler. Hatta bir kısmı, bekleme sürelerinde din değiştirip Türkiye’deki Hristiyan misyoner kiliselerine kaydolurlar. Hristiyanlığı seçenlerin tamamına yakını Fars kökenlidir. Kiliseye üye olmak, iltica başvurularında önemli bir referans kaynağıdır. Yeni misyonerler, Farsça basılan İncilleri gurbetteki vatandaşları arasında dağıtarak onları da yeni dinlerine davet ederler. Renkli gözlü, beyaz tenli ve rahat tavırlı bu gençlerin, ilk bakışta bir Orta Doğu ülkesinden geldiklerine kimse inanmayabilir. Çünkü bu farkı anlamak için antik çağa kadar gitmek gerekir. Zira Büyük İskender’in Asya seferi sırasında İran’da bıraktığı generalleri, 2 bin 500 yıllık İran kültürünü ve daha önemlisi bugünlere ulaşan devlet yapısını şekillendirmiştir. Hazinesi boşalmış ve borç içindeki Makedonya için doğu seferi, Makedon birliğinin sağlanmasının yanı sıra zengin Pers hazinesini ele geçirmek anlamı taşıyordu. Büyük İskender’in İ.Ö 334’te Perslere karşı düzenlediği Asya seferinde Anadolu kilit önemdeydi. Çanakkale Boğazı’nı aşan Makedon ordusu, bugünkü Kara Biga yakınlarındaki Granikos’ta III. Darius komutasındaki Pers ordusunu yenerek ilk zaferini kazandı. İskender, Batı Anadolu’yu kuzeyden güneye fethederek ilerledi ve Ankara üzerinden Torosları aşarak İskenderun’da Pers ordusunu bir kez daha yenilgiye uğrattı. Mısır’ı ele geçirip Perslerin elinde kalan son deniz üssünü de alarak Perslerin Akdeniz’le bağlantısını kesti. Tekrar doğuya yönelen İskender’in ordusu, Mezopotamya’da üçüncü meydan savaşını da kazandı ve Perslerin başkenti Persepolis’i yaktı. İskender, Asya kralı ilan edildi ve Makedon birliğini sağladığı için ordusundaki Makedon asıllıları terhis etti. İskender’in fethettiği ülkelerde kurduğu 70’e yakın kent, hem birer askeri üs hem de Makedon kültürünün yayılması için birer merkez olarak kullanıldı. İskender’e göre kurduğu devasa imparatorluk, azınlıktaki Makedonlar tarafından yönetilemezdi ve Doğuyla Batı’nın birleştirilmesi gerekiyordu. İskender önce ülkeyi eyaletlere böldü, merkezi para ve vergi sistemi kurdu. Daha sonra Doğu-Batı birliğinin nişanesi olarak Pers Kralı Darius’un kızıyla evlendi. Kendisiyle birlikte 80 soyluyu ve 10 bin askerini İranlı kadınlarla evlendirdi. Hepsi Pers topraklarına yerleşerek ortak kültürün ilk tohumlarını attılar. Bugün Ankara sokaklarındaki eskici pazarında çalışan İranlı gençlerin, aryan ırktan geldiklerini öne sürerek Batı’ya gitme yolları aramalarının arka planında yatan antik çağ gerçeği budur.”  

Editör: TE Bilisim