Pandemi tüm hızıyla etkisini sürdürmeye devam ediyor. Hafta sonu, sokağa çıkma yasağı kısıtlamasının geri kalan kısmını evde geçirerek kendimize kaliteli bir zaman dilimi yaratabiliriz. Şahsen ben kitap okuyarak uzaklaşıyorum sıkıntılardan. Bu hafta sonu edebiyat dünyamızın önemli isimlerinden biri olan yazar-şair Orhan Veli Kanık’ın şiirleriyle baş başa kaldım. Şairin hayat öyküsü de çok önemli benim için..
İnternette okuduğum kadarıyla da şu bilgiler yer alıyor: Veli Kanık ile Fatma Nigar Hanım'ın oğlu olan Orhan Veli, 13 Nisan 1914 tarihinde, Beykoz'da, Yalıköy İshakağa Yokuşu'nda, 9 numarada doğdu. Çocukluğu İstanbul'da geçti. İlk öğrenimini Galatasaray'da yaptı. Babasının işi nedeniyle, öğrenimine Ankara Erkek Lisesi'nde devam etti. Edebiyat çalışmalarına ilkokulda başlayan Orhan Veli, ortaokul 7'nci sınıfta Oktay Rıfat'ı, 1-2 yıl sonra da Melih Cevdet'i tanıdı. Sonraları Türk şiirine büyük yenilikler getirecek Garip akımının yaratıcıları böyle bir araya geldiler. O tarihten sonra üç arkadaş sürekli edebiyatla ilgilenip şiirler yazdılar, çeşitli sanat sorunları üzerine birlikte düşündüler, tartıştılar. O yıllarda öğretmeni Ahmet Hamdi Tanpınar'dan da büyük destek ve yakınlık gören Orhan Veli, liseyi bitirdikten sonra birkaç sene İstanbul Üniversitesi'nde felsefe okudu. Bitiremeden, 1936'da Ankara'ya döndü. Çeşitli memuriyetlerde çalıştı. 1941-1944 arasında askerliğini yapan Orhan Veli, terhis olduktan sonra MEB tercüme bürosunda çalıştı. Ancak şairlikle memuriyetin bağdaşamayacağını anlayınca, şairliği tercih ederek istifa etti. . 
 Geriye öyle güzel öyle anlamlı dizeler bıraktı ki, adeta hislerin tercüme olmuş haliydi.
“Ağlasam sesimi duyar mısınız,
Mısralarımda;
Dokunabilir misiniz,
Gözyaşlarıma, ellerinizle?
Bilmezdim şarkıların bu kadar güzel,
Kelimelerinse kifayetsiz olduğunu
Bu derde düşmeden önce.
Bir yer var, biliyorum;
Her şeyi söylemek mümkün;
Epeyce yaklaşmışım, duyuyorum;
Anlatamıyorum.”

Editör: TE Bilisim