Özel Haber: Türkan Çatal Yıldız

Ankara Su ve Kanalizasyon İdaresi (ASKİ) Genel Müdürlüğü verilerine göre Ankara barajlarında aktif kullanılabilir su yüzdesi 19,72 olarak ölçüldü. Sonbahar mevsimini neredeyse yağış almadan geçiren Ankara’nın kullanılabilir su oranını kışın yağacak kar oranı belirleyecek. Ankara Kent Konseyi bünyesinde kurulmuş olan Başkent Ankara Çevre ve İklim Meclisi’nin Başkanı Ömer Şan ise Ankara’nın yağış alamamasının en büyük nedenini yıllar önce Başkentte başlatılan kentleşme ile kurutulan 16 derenin yok olmasına bağlıyor. Şan, “Bülbül Deresi’nden tutun İncesu Deresi’ne kadar kurutulmuş 16 dere nereye gitti?” diye soruyor. 

AKK Başkent Ankara Çevre ve İklim Meclisi Başkanı Ömer Şan ile meclisin çalışmalarını ve Ankara iklimini konuştuk. Ankara’nın neden yağış alamadığını değerlendiren Şan, “Ankara çok sulak bir bölge ama Ankara’nın suları asfaltın altına gömülmüş durumda. Ankara ılıman bölge olması gerekirken derelerin akış yönü kesildiğinden kurak bölge olarak adlandırılıyor. Derelerin akış yönü kesildiğinden klimatik etkisi ortadan kaldırılıyor. Klimatik etki ortadan kaldırıldığında ise serinlik ortadan kalkıyor ve yağış alması engelleniyor” dedi. 

“ANKARA KENT KONSEYİ BİN 800’LÜK BİLEŞENLE EN GENİŞ KAPSAMLI KONSEY”

Öncelikle Başkent Ankara Çevre ve İklim Meclisi’nden bahsedebilir misiniz? Ne gibi çalışmalar yapıyorsunuz?

2019 yılında yeniden yapılanan Ankara Kent Konseyi’nin hem kuruculuğunda hem de 6 milyon Ankaralının ortak aklını oluşturan sivil toplum örgütlerinin çalışmalarını bir araya getirerek çalışmaları ortaklaştırabilecek yapılanma çalışmasında yer aldık. O dönemde Çevre ve Sıfır Atık Grubu Çalışmasını oluşturduk. Biz bu süreçte kendimizi geliştirerek Ankara Kent Konseyi’nin özelinde ve ülke genelinde yapabileceğimiz çalışmaları sergiledik. Bu doğrultuda çalışma grubumuzun alt çalışma grupları da oldu ve grubun meclise dönüştürülmesi gerektiğini dönüştük. Çalışmalarımız 2021’in başlarında başladı ve 21 Mart Dünya Su Günü’nde de ilk çalışmamızı yaptık. Su üzerine de sonrasında 4 buluşma gerçekleştirdik. 2022’nin mart ayında bu çalışmalarımızı sonlandırdık. Geçtiğimiz Eylül ayında da kuruluş çalışmamızı tamamlayarak ilk genel kurulumuzu yaptık ve meclisimiz kurulmuş oldu. Meclis çalışmamız ise Türkiye’deki ve Avrupa’daki ilk çalışma oldu. Özelikle Ankara Kent Konseyi (AKK) için bin 800’lük bileşenle en geniş kapsamlı konsey diyebiliriz. 

Başkent Ankara Çevre ve İklim Meclisi ile bulunduğumuz coğrafyaya sunabileceğimiz katkıları ele alıyoruz. Kent Konseyleri sivil toplum örgütlerinin yerel yönetimlere katılabilmesini sağlayan yapılanmalardır. Biz de genellikle bileşenlerimizin ortaya koyduğu projeler doğrultusunda gerek görmüş olduğu çalışmaları diğer sivil toplum örgütleri ve kentin yönetim bileşenleri ile değerlendirerek ve bu değerlendirmelerden süzerek tavsiye kararlarını ilgili birimlere ulaştırmak istiyoruz. 

2020 ve 2021 yıllarında ağaçlandırma günlerinde Afiyet Olsun, İsraf Olmasın projesi ile ağaçlandırmamızı tamamladık. Elmadağ Belediyesi’nin tahsis etmiş olduğu bir alanda kent ormanı oluşturduk, diğer çalışmalarımızda da çeşitli bölgelerde ağaçlandırma çalışmaları yürüttük. Bir diğer çalışmamamız da Ankara’daki sokak ağaçlarının çalışmalarını yapmak oldu. Bununla birlikte bir ağacın sudan havaya kadar kaplamış olduğu değer katkılarına kadar birçok şeyi barkod sistemi ile ortaya koyuyoruz, böylelikle o ağacın bir kimliği olmuş oluyor. 

1 HAFTALIK KAPANMA ANKARA’NIN YOĞUN KAR YAĞIŞI ALMASINI SAĞLADI

Pandemi ve bir süre evde kalmanın Ankara iklimine nasıl bir etkisi oldu?

Bir pandemi dönemini atlattık ve toplum hala onun sendelemesini yaşıyor. Aslında bu dönem tüm insanlık için bir deneydi. Bir insanın çevresel ve iklimsel etkilerini değerlendirebileceğimiz bir deneme oldu belki de. Çükü insanlar eve 1 hafta kapandığında Ankara kent merkezine kar yağdı ve o kar 1 haftadan fazla bir süre toprakta kaldı. O dönem insanlar pek önemsemese de bu aslında iklimsel bir değişimdi. Karın toprakta kalması beraberinde önemli bir sulama meydana getirdi, bunun da Ankara’ya güzel bir geri dönüşü oldu. 

İnsan faaliyetlerinin doğal yaşam alanlarına yapmış olduğu etkilerin sonucu olarak bir iklimsel değişiklik yaşıyoruz. Bizim meclis olarak ana düşüncemiz ise iklim değişikliğine uyum değil iklim değişikliğine neden olan faktörlerin ortadan kaldırılması için çalışmalar sürdürmek. Buna verilecek en iyi örnek ise Ankara’nın merkezinde Bülbül Deresi’nden tutun İncesu Deresi’ne kadar bulunan 16 tane dereni kurutulmuş olması. Bu dereler nereye gitti? Asfaltın altında hala akan dereler var. Gençlik Parkı özellikle su varlıklarının olduğu bölge ve koskocaman bataklık haline geldi. Dereler kadar önemli olan bir diğer su kaynağı da Ankara’dan çıkan Sakarya Nehri. Yani Ankara birçok su varlığının başladığı bölgede yer alıyor. Ankara çok sulak bir bölge ama Ankara’nın suları asfaltın altına gömülmüş durumda. Ankara ılıman bölge olması gerekirken derelerin akış yönü kesildiğinden kurak bölge olarak adlandırılıyor. Derelerin akış yönü kesildiğinden klimatik etkisi ortadan kaldırılmış oluyor. Klimatik etki ortadan kaldırıldığında serinlik de ortadan kalkıyor ve yağış alması engelleniyor. Yani derelerin üzeri kapatıldığından su döngüsü eksiliyor ve böylelikle bölgedeki yağış azalıyor, iklimsel etki yok ediliyor. Ankara’nın yağış alamamasının en büyük nedenlerinden birsi de bence bu. 

Başkent Ankara Çevre ve İklim Meclisi Başkanı Ömer Şan

“DOĞAL AFET DEĞİL, İNSANIN İNSANA YAPTIĞI AFET”

Kurutulan dereler için geri dönüşü mümkün mü?

Doğayı serbest bıraktığımızda doğa kendi kendini onarma kabiliyetine sahip. Bu muhteşem bir kabiliyet. Bir anda bir bakıyoruz ki bir alan olması gerektiğinin 4 katı yağış oluyor. Birçok yeri su basıyor. Çünkü çok önceden bu yana plansız kentleşme ile suyun akış yönü kapatılmış ve suyun suya ulaşması engellenmiş olduğu için su taşarak yoluna gitmeye çalışıyor. Bunlara doğal afet deniliyor ama bence insanın insana yaptığı bir afet. Doğa intikam aldı deniliyor ama doğa intikam almaz, doğa kendisini iyileştirmeye çalışır. Orman alanları gibi alanların imar izinlerine açılması, yeni yollar açılması gibi birçok faktör etkiliyor anlattıklarımı. Ormanlar da bu nedenlerden dolayı yanıyor esasında. Bunların tamamını bitirecek olan ise doğal yaşama yapılan etkileşimleri önleyerek iklim değişikliğinin önüne geçmemiz sağlanacaktır.

Peki bireysel olarak neler yapılabilir?

Bireysel olarak da yapabileceklerimiz var elbet. Çöp ve atık üretmemeye çalışmalıyız. Çünkü doğa atık üretmez. Plastik kullanmayarak buna başlayabiliriz örneğin. 

Teknolojik olarak baktığımızda cep telefonlarını çok sık değiştiriyoruz. Biz sıkça cep telefonu değiştirdikçe daha çok maden kullanılıyor ve doğa daha çok tahrip ediliyor. Tüketim toplumu olmadan, tüketimimizi geri dönüştürerek doğaya sahip çıkabiliriz, yaşamı ve tüketim alışkanlıklarımızı değiştirerek en büyük etkiyi yaratmış olacağız. En önemlisi ise bireysel çabalarımızı akılla, bilimsel zekayla birleştirebiliriz. 

Geçmişe baktığımız zaman dünyanın üzerinden trilyonlarca insanlar geçti. Dünyanın enerjisinin nasıl bu duruma getirildiği düşünüldüğü zaman, dünyanın var oluş sistemini daha ne kadar uzatabileceğimizi ve gelecek nesillere nasıl dünya aktarabileceğimizi düşünerek yaşayabilirizin mücadelesini vermeye çalışıyoruz. Biz de bu noktada geleceğe bir düşünce yapısı bırakmaya çalışıyoruz. Elimizden geldiğince sesimizi duyurarak ve insanlara ulaşarak bunu yapmaya çalışıyoruz. Bu noktada dağdaki kuşun da sudaki balığın da hakkını savunmamız gerekiyor. Bunu algılayabildiğimiz sürece daha güzel bir dünyada yaşayacağız ve geleceğe güzel bir dünya bırakabileceğiz. 

Editör: TE Bilisim