Haber: Kadir GÜRHAN Yufkacı ve Kadayıfçı esnafı, gıda ve enerji fiyatlarındaki artıştan dolayı zor günler geçiriyor. Gıda fiyatlarına neredeyse günlük gelen zamlar, sektöründe faaliyet gösteren birçok firmayı da olumsuz etkiliyor. Son günlerde un, yağ, şeker ve yumurta fiyatlarında yaşanan zam oranına yönelik konuşan Ankara Yufkacılar ve Kadayıfçılar Esnaf Odası Başkanı Mehmet Polat, yapılan zamların zam olmaktan çıktığını söyledi. Piyasada fırsatçılık yapıldığına işaret eden Polat, “Fırsatçılara izin vermemeliyiz. Bu durum ekonominin bize getirdiği fatura değil. 200 liralık 400 liraya satmak zam mıdır? Zam denildiğin de yüzde 3 ya da 5 olur. Ben utanıyorum bu durumdan” dedi. Şeker, yağ, yumurta gibi birçok ürüne zam geldiğini hatırlatan Polat, tedbir alınması gerektiğinin altını çizdi. Polat, “Tedbiri yetkililer alır. Mesela Devlet Denetleme Kurulu döviz artışını spekülatif bulduğu için araştırmaya başladı. Dövizden daha çok artan ürünler var. Bunları kim denetleyecek? İç pazardaki ürünlerimiz arttı. Un yüzde yüz arttı. Örneğin çıkacak olan asgari ücreti küçük esnaf olarak karşılayabilecek miyiz? Yani bize bir şekilde bir destekte bulunulması şart. Yoksa bu işi yürütecek halimiz kalmadı. İşçiye ihtiyacımız var ama çalıştıramıyoruz. Alıp çalıştıracak gücümüz yok. Alın teri değer bulmuyor, üretici zarar ediyor. Bu üreticiyi kim koruyacak. Koruyacak kimse de yok” diye konuştu.  “BEŞ AY ÖNCE 37 LİRAYA ALINAN YAĞ 110 LİRAYA ÇIKTI” 2018’de de yanı gelişmelerle karşı karşıya kaldıklarını belirten Polat, “Ama o zaman kuraklık yoktu. Elimizde buğdayımız vardı. Spekülatif dediğimiz hareketlerden dolayı döviz yüzde 25 artarken, bizim ürünlerimiz yüzde 100 arttı. Bir aylık süre içerisinde 190 TL olan un 380 liraya çıktı. 2020 yılında başlayan pandemi ile zaten zor durumda olan esnaf daha da zor duruma düştü. Bu sene kuraklık olduğu için ciddi derecede hububatımız azaldı. Ama yine de ürünün dörde üçünü aldık. Temelde buğdaysız değiliz. Öyle bir hava yaratıldı ki günümüz sıkıntıları da baş gösterdi. Şu an unda yaşanan artışları döviz artışları ile açıklayamayız. Aynı şekilde beş ay önce 37 liraya alınan yağ 110 liraya çıktı. Bunu nasıl bir döviz artışı ile mukayese edebiliriz ki? Küçük esnaf ve sanatkarlar büyük sıkıntılar yaşıyor. Bu durumda türeyen fırsatçılar var. Her zaman verdiğimiz mesaj ise; fırsatçılara lütfen izin vermeyin. Bir yerden bir düğmeye basıldı ve herkes zam yapmaya koştu. Çünkü bunu bu koşullarda izah edemiyorum” şeklinde konuştu. “BİZ DE ÜRÜNLERİMİZE ZAM YAPACAĞIZ, YAPMAK ZORUNDA KALIYORUZ” Polat, “Oda başkanları ve yöneticiler olarak esnaflara ‘sorunun kaynağı şudur’ diyemiyoruz. Biz, günlük kazandığı ile yaşayan insanlarız. Biz de zam yapacağız. Daha doğrusu yapmak zorunda kalıyoruz. Zam bitmedi ki hala birçok ürüne zam geliyor. Şeker, yağ, yumurta gibi birçok ürüne zam geldi. Tedbir alınması gerekir. Tedbiri de yetkililer alır. Mesela Devlet Denetleme Kurulu döviz artışını spekülatif bulduğu için araştırmaya başladı. Dövizden daha çok artan ürünler var. Bunları kim denetleyecek? İç pazardaki ürünlerimiz arttı. Un yüzde yüz arttı. Örneğin çıkacak olan asgari ücreti küçük esnaf olarak karşılayabilecek miyiz? Yani bize bir şekilde bir destekte bulunulması gerekir. Yoksa bu işi yürütecek halimiz kalmadı. İşçiye ihtiyacımız var ama çalıştıramıyoruz. Alıp çalıştıracak gücümüz yok. Alın teri değer bulmuyor, üretici zarar ediyor. Bu üreticiyi kim koruyacak. Koruyacak kimse de yok” ifadelerini kullandı. “BENİM ÜRÜNÜ FAKİR FUKARA YİYOR” Çıkarılabilecek bir KHK ile sorunun önüne geçici de olsa geçilebileceğini kaydeden Polat, “Bu tür durumlarda Cumhurbaşkanımız bir Kanun Hükmünde Kararname yayınlar, hiç olmasa bu kriz atlatılana kadar herkes yaptığı ürüne az miktarda kar marjini koyar  ve onun dışına da çıkamaz, çıkmamalı. Bu durum ekonominin bize getirdiği fatura değil. 200 liralık ünü 400 liraya satmak zam mıdır? Zam dediğin de yüzde 3 ya da 5 olur. Ben utanıyorum bu durumda. Bizim yufkanın karşılığı en az 40 TL olmalı. Peki ben bu ürünü bu fiyattan kime satabilirim. Benim ürünü fakir fukara yiyor. Artık öyle bir noktaya gelindi ki biz de zam yapmak zorunda kalacağız. Bugün hiçbir esnafımız para kazanamıyor. Zam zam olmaktan çıktı. Kurum kurmuşuz ama hiçbir yetkimiz yok. Sadece bir oda belgesi veriyoruz. Odacı mıyız biz? Bize de yetki verin. Biz de denetimimizi yapalım. Piyasada bizim de etkimiz olsun. Uncu kafasına göre zam yapmasın” diye konuştu. “YUFKA VE KADAYIFIN KDV’Sİ EŞİTLENMELİ” Koronavirüsün iş konusunda kendilerini fazla etkilemediğini söyleyen Polat konuşmasına şu şekilde devam etti: “Fakat yeri geldi izin alamadık, dışarı çıkamadık. Bazen bürokrasiyi geçemiyoruz. Birçok ilgili kuruma yazı yazdık ama cevap alamadık. Kendi oluşturduğumuz belgelerle çalışanlarımıza onların plakalarına izin çıkararak çalışmalarını sağladık. Açık olması gereken üç kurumdan biri biz olmalıyız. Ama bunu bürokrasiye anlatamadık. Bizi yok saydılar. Muhatabımızı bulamadık. Yazılar yazdık ama cevap alamadık. Biz elbetteki kurumlarımıza güveniyoruz ama bizi yok saymasınlar. İş hacmi olarak belki yoğun çalıştık ama çok kaybımız olmadı diyebilirim. “Bir de katma değer sorunumuz var. Yufkanın KDV’si yüzde 1, kadayıfın ve eriştenin KDV’si ise yüzde 8’dir. Bu iki ürün de aynı işyerinde yapılıyor. Kadayıf ve erişte temel gıda değildir diyorlar. Yufka da temel gıda değildir. Yetkim olsa bu KDV’yi sıfırlarım. Zaten altından kalkamıyoruz. Bir yanlış varsa onun üzerine gidilip düzeltilmesi gerekir. İki ürünün eşitlenerek düzeltilmesi lazım. Çünkü burada bir mağduriyet var. Aynı işyerinde, aynı usta marifetiyle ve aynı elle yapılan bir üründe bu farklar olmamalı. “  “HALK SAĞLIĞI SİYASET ÜSTÜ OLMALI” Gıda ve Kontrol Genel Müdürlüğünün 2020 yılının Nisan ayında bir genelge yayınladığını ve bu genelge ile pazarlarda, ister açık olsun ister pakette olsun yufka satışının yasakladığını hatırlatan Polat, “Biz böyle bir şey olmaz dedik. Yufka nerede satılırsa satılsın benim ona bir muhalefetim olamaz. Pazar zaten bizim kültürümüz. Osmanlı’dan bize gelen bir kültür. Pazarları iyi koruyup yaşatmalıyız. Pazar esnafı da yufkayı keyfine göre satmasın. Ambalajda satsın. Kar, yağmur, çamur oluyor. Bunlardan ürüne zarar gelmemeli. Bir zehirlenmeye karşı da ambalaj önemli. Tüketici hakları da bu şekilde korunabilir. En azından herhangi bir zehirlenmeden sonra ürünün nereden geldiğini tespit edebiliyoruz. Pazardan aldığınız bir elmayı yıkayabilirsin ama bir yufkayı yıkamak mümkün değil. Bu durum halk sağlığını doğrudan etkileyen bir şey. Halk sağlığı siyaset üstü olmalı. Halk sağlığı çok önemli diyoruz ama uymuyoruz. Bugün başkasının yarın ise senin çocuğunun başına gelebilir” açıklamasında bulundu. “GIDA KONUSU TERÖRDEN DE DAHA TEHLİKELİ” Gıda sektörü sahipsiz gördüğünü dile getiren Polat, konuşmasına şu şekilde devam etti: “Mesela yediğimiz ürüne güvenebiliyor muyuz? Güvenilir gıda aldığımızdan emin miyiz? Bugün yediğimiz birçok gıdadan dolayı hastalanıyoruz. Bazen gıdaların neler yaptığını tahmin edebiliyoruz. Herkes hastanede genç de yaşlı da. Bunun yüzde 70’ini gıdaya bağlıyorum. 15 liraya baklava satılıyorsa nasıl güvenli gıda yedeğimizden bahsedebiliriz? 100 liradan satılanın da güvenli olduğunu söylemiyorum. Ama bunu denetleyebiliriz. Tabi bu da ancak bize yetki verilerek olabilir. Türkiye’de yetki paylaşılmıyor. Bize sorumluluk veriliyor ama yetki verilmiyor. Gıda sektörüne ciddi manada el atılması gerekiyor. Gıda konusu terörden de daha tehlikeli. Gıda bu çünkü. Biz devletimize ve kurumlarına güveniyoruz. Ama bizi de yetki paylaşımının içine almalılar. Kendi kurumumu yönetmeye ve denetlemeye hazırım. Bana yetki versinler altı ayda olumsuz bir yufkacı bulamazsınız. Kimsenin de canını yakmam. Ben, çocuğuma yedirmediğimi başkasının çocuğuna da yedirmem. Yedirene de müsaade etmem.  Hayatında yufka görmemiş insanlar oturup bize standart belirliyor. Nihayetinde fakirimiz, fukaramız var. Yapılan zammın önü kesilmeli. Biz Ahiyiz, un 500 lira da olsa ürünü mutlaka halkımıza ulaştırmalıyız. Yiyemeyecek hale getirmemeliyiz, en sağlıklı gıdaları getirip üretip onlara sunmalıyız. Pazardaki arkadaşlarımız da kanunlara, hijyen şartlarına uymalılar.      
Editör: TE Bilisim