TBMM’de düzenlenen partisinin grup toplantısında konuşan İyi Parti Genel Başkanı Meral Akşener, Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak'ı sert bir dille eleştirdi. Albayrak'ı eleştiri oklarının hedefine alan, 'ekonomistlere' ilişkin sözlerine Akşener de tepki gösterdi. Akşener, "'Ekonomide işler iyi gitmiyor' diyenler de bir nevi teröristmiş. Her şey bitti bu mu kaldı? Damat Bey, haddini bil! Kayınpederden torpilli olsan da, sen bu milletin bakanısın. Çarşıda pazarda etiketlerden canı yanınca, 'Neler oluyor?' diye soran vatandaşıma terörist diyemezsin" ifadelerini kullandı. Partisinin grup toplantısında konuşan Meral Akşener'in konuşmasından satır başları şöyle; "ERDOĞAN VE DİYANET İŞLERİ ATATÜRK'E BİR FATİHA'YI ÇOK GÖRDÜ" Sayın Erdoğan ve Diyanet İşleri, kendisine bir Fatiha’yı çok görseler bile, cuma hutbesinde anmaya çekinseler bile, bu ülkenin has evlatları, onu hayırla anmaktan vaz geçmeyecek. Türk’ün vefalı evladı, ruhun şad, mekânın Cennet olsun. "MEKTUBU SURATLARINA ÇARP" Sayın Erdoğan, Boş laflarla vakit kaybetmeyi bırak da milletimizin onurunu çiğneyen mektup rezaletinin cevabına hazırlan. 13 Kasım’da “Dostum” dediğin Trump’la görüşmeye gidiyorsun. Boş işlerle uğraşmayı bırak da; bu aziz millete yapılan hakaretin karşılığını cebine koy, git suratlarına çarp. Milletinin haysiyetine, istiklaline ömür adamış kahramanlarla, ve isabetli işleriyle uğraşmaktan artık vazgeç. Mukaddesatımızı ekran koruyucu yapıp, Cumhuriyetimize taarruz etmekten artık vazgeç. Oturduğun koltuğu sana bahşeden, o beğenmediğin Cumhuriyetin milletimize verdiği haktır, yetkidir. Başının üzerinde taşıman gerektiği yerde, canın sıkıldığında Cumhuriyetimize dil uzatmaktan artık vazgeç. Dava arkadaşlarım; 81 yıl önce, milletimizin istiklali ve istikbali için çarpan yüreklerin hayali, hedefi, elbette bugünlerde yaşadıklarımız değildi. Geçen hafta, İstanbul ve Antalya’da, İstikbalden umudunu kesmiş vatandaşlarımızın intihar haberleri, yüreklerimizi dağladı. İki aileyi aramızdan koparan buhranın nedenlerini, iyi anlamak, iyi anlatmak zorundayız. 17 yıl boyunca, Başbakanlık önüne fırlatılan yazar kasayı konuşan iktidarın, bugün yaşanan daha büyük felaketleri görmezden gelmesini de kabul edemeyiz. Hele, bu gerçekleri dile getirenleri terörist ilan eden damat cehaletine karşı, milletimizin hakkını, hukukunu korumakla mükellefiz. Kendisine göre, “Ekonomide işler iyi gitmiyor.” diyenler de bir nevi teröristmiş. Her şey bitti bu mu kaldı? Damat Bey, haddini bil! Kayınpederden torpilli olsan da, sen bu milletin bakanısın. Çarşıda pazarda etiketlerden canı yanınca, “Neler oluyor?” diye soran vatandaşıma terörist diyemezsin. Ay sonunu getiremeyince, “Bu hale nasıl geldik?” diyen vatandaşıma terörist diyemezsin. "NE OLACAK HALİMİZ?” DİYEN ANNELERE TERÖRİST DİYEMEZSİN" “Tencereyi kaynatamıyorum. Yarım kilo kıymayla 4 yemek yapıyorum” diye kahrolup, evlatları için “Ne olacak halimiz?” diyen annelere terörist diyemezsin. Mahvettiğin ekonominin yükü altında ezilen, “Yarın ne yapacağım?” diye soran vatandaşımı teröristlikle suçlayamazsın. O makamın görevi, çarşıdaki, pazardaki yangını söndürmektir. Tencerenin kaynamasını sağlamaktır. Bunları beceremediğini yüzüne vuran aziz milletime hakaret etmek değildir. "İŞSİZLİK REKOR KIRIYOR. YUVALAR YIKILIYOR” Tek bir vatandaşımızı, tek bir işçimizi, memurumuzu, çalışanımızı, iş insanımızı, akademisyenimizi, kalan az sayıda gazetecimizi, gerçekleri dile getiriyorlar diye terörist ilan eden, bu nobranlığa geçit vermeyeceğiz. Türk Milleti sizden iş bekliyor, aş bekliyor. Oyunu verdi, karşılığını beklemek elbette en doğal hakkı. Bağrından çıktığınız milletimize bu kadar tepeden bakmaktan vazgeçin. Hayat şartları malum. Ya bir yol bulun, ya da yoldan çekilin. İşsizlik rekor kırıyor. Yuvalar yıkılıyor. Milletimiz borç batağında, 3 milyon 300 bin kişinin hesabına haciz geliyor ve her yeni güne bir intihar haberiyle uyanıyoruz. Pırıl pırıl aileler yok oluyor, ocaklar sönüyor. Bir ülkede analar babalar yavruları ile intihar ediyorsa, yolun sonuna gelinmiştir. İnsana, ölmek yaşamaktan daha cazip gelir mi? Ama saray sefasına kurban edilen Türkiye’de, gelebiliyor maalesef. Acımız büyük. Allah rahmet eylesin. Allah taksiratlarını affetsin. "KENDİLERİNİ 2001 KRİZİYLE KARŞILAŞTIRACAK KADAR DÜŞTÜLER" Kardeşlerim, Tüm bunlar olurken bu arkadaşlar, dillerinden 2023 vizyonu lafını düşürmüyorlar ama, acizliklerini gizlemek için, ekonominin durumunu, 2002 şartlarıyla karşılaştırmaktan da utanmıyorlar. 4 yıl sonrayı hedef gösterip, 17 yıl öncenin şartlarıyla yarışıyorlar. Bunun özeti şudur: 17 yılda bir arpa boyu yol alamadılar. Böyle söyleyince Sayın Erdoğan çok kızıyor ama, durum maalesef böyle. Yarışacak, rekabet edecek onca gelişmiş ülke varken, bugünü ve kendilerini 2001 kriziyle karşılaştıracak kadar düştüler. 2001 yılı, Türkiye’nin derin bir ekonomik krizden geçtiği yıldır. Hadi Türk tarihini bilmiyorsunuz da, bari kendi partinizin tarihine bir göz atın. 2001 krizinden sonra, iktidar neden değişmiş, onu öğrenin. Millet sizi, 2001 krizini bir daha yaşatmamanız şartıyla o koltuğa oturttu. Peki bunlar ne yaptı? 17 yılın sonunda, Türkiye’yi 2001 yılına geri döndürdüler. Başarı diye sundukları bu. Kriz günlerinin şartlarından başarı süzmeye kalkıyorlar. İktidardakiler, kendinize gelin! Vatandaşımın feryadını artık duyun. Bu millet sizi o koltuklara kendisine hizmet edin diye oturttu, israf içinde sefa sürmeyi bırakın, işinizi yapın. Siyaset, acı içinde kıvranan milletimizle dalga geçme yeri değildir! "KADINLAR KALKINMADAN, ÜLKE DE KALKINAMAZ" Bakın; Türkiye, çok önemli bir iş gücünden mahrum bırakıldı: Nüfusun yüzde 50’sinden fazlasının, kadınlarımızın, aklından, fikrinden, becerisinden gerektiği gibi yararlanmıyoruz. Bunları söyleyince de bazıları bozuluyor. “Kadının yeri evidir” diyorlar. Üstelik bu kafalar, bu haksızlığa mukaddesatımızı da gerekçe yapıyor. Hatırlatmak isterim ki Peygamber efendimizin ilk eşi, Hazreti Hatice anamız, çalışan, ticaret yapan, haramilerle mücadele eden, saygın bir tüccardı. Mukaddesatımızdan gerekçe uydurmaya kalkanlar için, buyurun size en güzel örnek. Biz diyoruz ki bir toplumda kadınlar kalkınmadan, ülke de kalkınamaz. Kadınlar huzura kavuşmadan, ülke de huzura kavuşamaz. Kadınlar güvende olmadan, ülke de güvende olamaz. Kadınlar ekonomik bağımsızlığa ulaşmadan, ülke de ekonomik bağımsızlığa ulaşamaz. Türkiye’de çalışabilir durumdaki kadınların sadece yüzde 34’ü bir işe sahip. Yani her 3 kadından sadece biri çalışıyor. Bu oran dünyada yüzde 50 seviyesinde. Almanya gibi ülkelerde ise bu oran yüzde 75’e kadar çıkıyor. Dünyanın en güçlü ülkeleri, aynı zamanda kadının da güçlü olduğu ülkeler. Dünyanın en varlıklı ülkeleri, aynı zamanda kadının da varlıklı olduğu ülkeler. Alman kadınları, bilimden sanayiye her alanda, potansiyellerini gerçekleştirip ülkelerinin gelişmesine büyük katkılar sağlarken bizim kadınlarımız, var olabilmek, ayakta durabilmek, hayata tutunabilmek için mücadele ediyor. Hayatın her alanında önlerine konulan bariyerlerle uğraşıyor. Hakkını, hukukunu koruyamıyor, hor görülüyor, şiddet görüyor. AKŞENER'DEN NAFAKA TEPKİSİ: TÜRKİYE’DE, BOŞANMANIN ASIL MAĞDURU KADINLARDIR Biz kadınlarımız için olumlu adımlar beklerken, iktidar, onların hayatını daha da zorlaştıracak adımlara hazırlanıyor. Nafakayla ilgili düzenleme de bunlardan biri. Türkiye’de, boşanmanın asıl mağduru kadınlardır. Ekonomik kriz ortamında, milletimizin en zorda olan kesimlerinden biridir boşanmış kadınlar. Hem ekmeğinin peşinde koşmak zorunda olan, hem de çocuklarına iyi bir gelecek kurmak için, didinen kadınlardır onlar. Bazı istisnalar haricinde, boşanmaların yükü, ağırlıklı olarak onların omuzlarındadır. O yüzden, ikinci yargı paketi hazırlığındaki iktidarı, şimdiden uyarıyorum: Boşanmaların, özellikle de ekonomik mağduru olan kadınların, hak ve hukukuna dikkat edin. Onları, daha da ağır hayat şartlarına mahkûm etmeyin. (Kadir GÜRHAN)  

Editör: TE Bilisim