Beslenme alışkanlıklarımız ve sağlıklı beslenme hayatımızda ve yaşam tarzımız da birçok şeyi etkiliyor. Doğru ve sağlıklı beslenmenin hayatımızın her alanında etkili olduğunu dile getiren Diyetisyen Dr. Ümit Zehra Akat’la keyifli bir o kadar da bilgilendirici bir söyleyişi gerçekleştirdik.  Sağlıklı beslenme alışkanlığını bir yaşam biçimi haline dönüştürmemizi söyleyen Akat, doğru ve bilinçli beslenmenin önemine dikkat çekti. Merhabalar, öncelikle sizi okuyucularımıza tanıtmak isteriz 1984 yılı Hacettepe Üniversitesi Beslenme ve Diyetetik bölümünden mezun oldum. 20 yıl Emniyet Genel Müdürlüğü yemekhanesinde çalıştım ve oradan emekli oldum. Daha sonra Özkaya Tıp Merkeziyle yollarımız kesişti  ve tam 12 yıldır da bu kurumun bünyesinde çalışmalarımı sürdürmekteyim. Doğru bilinen beslenme yanlışları nelerdir? Beslenmeyi bir bütün olarak ele almak gerekir. Beslenme de diyet de bir insanın kendisiyle mücadelesidir.  Bizi doğuştan getirdiğimiz birtakım özelliklerimiz belirliyor. Bakıyorsunuz  bazısı 1 kg baklava yiyor bir şey olmuyor. Bazı insanlarda az yemesine rağmen kilo alıyor.  Örneğin, kişinin metabolizması  diyor ki ben şu kadar yakarım. Bunun üstünde yersen yağ olarak depolarım diyor ve doğal olarak bu insanlar kilo alıyor. Sosyal alışkanlıklarımız, yeme alışkanlıklarımız tüm bunlar işin içine girince diyet dediğimiz olayda biraz sıkıntı yaşıyoruz. Tam bu noktada insanın doğasına karşı bir mücadelesi başlıyor. Çünkü, vücut belirli bir kalorinin üstünde alınanı biriktiriyor. Bu depolanan şeyleri önce vücudumuzdan atmamız gerekiyor. Kısaca depoları boşaltıp daha sonra da bunu devam ettirip, istikrarını sağlamak gerekiyor. 3) - Metabolizmayı hızlandırmak için neler yapılabilir? Öncelikle bu işte mucize bir şey yok. Metabolizma doğuştan getirdiğimiz bir özelliktir. Bunun değiştirilmesi o kadar kolay değildir. Diyetle v  ilaçla bunu tam anlamıyla sağlamak mümkün değildir. Bir miktar sporla kaslarımızın yaktığı enerjiyi fazlalaştırabiliriz. Bunun için yeme programımızla birlikte sporu da beraberinde götürürsek  bizim için daha iyi olur.  Zaten bu program multidisipliner bir program. Tek başına diyet yapmak bir şey ifade etmiyor. Mutlaka ama mutlaka diyetin yanına bir aktivite koymamız ve diyete başlamadan evvel kişide birtakım tahliller yapmamız lazım.  Dahiliye uzmanının ve diğer hekimlerimizin de kontrolünden geçmesi bizim için önemlidir. Hipotiroid, İnsülin, Polikistikover rahatsızlıklarının diyete başlamadan önce tespit edilmesi hem hasta açısından hem bizler açısından işleyişi kolaylaştırır. Önce o tarz hastalıkların tedavisinin yapılması ve vücuttaki bu uyumsuzlukların kaldırılması gerekir. Tok tutan veya zayıflamaya yardımcı olan besinleri bize aktarabilir misiniz? Günlük almamız gereken besinler olan  proteinleri, karbonhidratları, yağları, vitaminleri ve minarelleri  belirli bir plan program dahilinde belirlenen miktarda almamız lazım. Bunların içinde proteinler ve yağlar tok tutan besinlerdir fakat kalorileri çok yüksek olduğu için onları kullanamıyoruz. Bir danışan kapıdan girdiği zaman ilk önce onun analizini yapıyoruz. Yağ miktarını, beden kitle indeksini, metabolizmasını tespit ediyoruz ona göre bir plan yapıyoruz. Tüm bu işlemlerden sonra dahiliye doktoruna gönderiyoruz. Dahiliyede hipotiroidine bakılıyor, b12’sine  bakılıyor yani zayıflamasının önüne geçecek olan şeyler ortadan kaldırılıyor. Tüm bunlar ortadan kaldırıldıktan sonra hasta bize geliyor. Hastanın analizi sonucu bir kalori tespitinde bulunuyoruz. Bu kalorinin ortalama yüzde 40’ı karbonhidratlardan gelecek, yüzde 15 20’si  yağlardan gibi bir kalıp var. Danışanın durumuna göre programını hazırlıyoruz. Danışan 15 gün sonra yağdan yarım kilo veriyorsa bu diyet sana uydu diyoruz. Bu programın içinde de toplam 6 öğün oluyor. Danışanın aç kalmamasına önem veriyoruz. Şunu ye, bunu ye tok tutar şeklinde değil de bir orkestra gibi düşünmemiz lazım. Tek çeşit olmayacak çok çeşit ve dengeli beslenmeye gayret edeceğiz. Diyet yaparken kendimizi arada sırada ödüllendirmeli miyiz? Bu konu hakkında söyleyecekleriniz nelerdir? Kendimizi ödüllendirme yok çünkü bütün bir diyet aslında ödül şeklindedir. Kısıtlama yok, sadece sağlıklı beslenme var. Besinleri değiştirerek tükettiğimiz için ister İskender yiyin ister işkembe çorbası için herhangi bir kolestrol ve sağlık sorununuz yoksa bunları yeme hakkınız var. Aldığımız besinleri vücut yakabiliyorsa bir sorun teşkil etmiyor. Önemli olan bu saydığımız besinleri sürekli olarak tüketmemek. Zaten kişi sağlıklı beslenmeyi öğrendiği zaman tükettiği besinleri değiştire değiştire  her şeyi yiyebiliyor şeker ve karbonhidratlar hariç. Özellikle basit karbonhidrat tüketimini kısmamız lazım. Buna kana çabuk geçen karbonhidrat diyoruz beyaz pirinç, nişastalar ve beyaz ekmek buna dahil.  Bizim kana yavaş geçen şekeri tercih etmemiz lazım ki kan şekerini çok yükseltmeyelim. Son zamanlarda çok çeşitli zayıflama kürleri ortaya atıldı. Bunları doğru buluyor musunuz? Piyasada  o kadar çok zayıflama reçeteleri var ki artık bu bir sektör haline geldi. Bu büyük pastadan herkes pay almak istiyor. Denize düşen yılana sarılır misali insanlarımız da bir mucize bekliyor. Çoğu insan, 10 sene de aldığı kiloyu 10 günde vermek istiyor. İnsanlarımız aceleci olduğu için zaman meselesini halledemiyoruz. Kişinin ihtiyaçlarını karşılayıcı, dengeli ve tutarlı diyetlerle belirli zamanlarda insanlar kilo verebilir.  Bizim temel amacımız yağ oranından vermektir. Çünkü biz, birikimlerimizi yağ olarak depoluyoruz, harcamalarımızı da yağ oranından yapmalıyız. Örneğin, 1 kg yağ yakmak için 7bin ile 8 bin kalori arası harcamamız lazım. Vücudumuzda oluşan ödemi yok etmek için neler yapabiliriz? Ödemi vücudumuzdan atmak için 2 litreye yakın  su tüketmek yerinde olur fakat vücutta biriken ödemi gidermek için kişinin kendisini zorlamasının taraftarı değilim. Birtakım el yapımı ilaçlarla, ve ürünlerle kişiler vücutlarından ödemi atmak istiyor bunu kesinlikle doğru bulmadığımı belirtmek isterim. Sebebine gelecek olursak, bu vücudun tamamıyla doğal bir bir seyridir.  Örneğin, vücudumuzda hormon seviyelerin değişmesi sonucu su tutulumunun gerçekleşmesi gibi. Tatlıdan vazgeçemeyenler için önerileriniz nelerdir? İki türlü tatlıdan vazgeçememe durumu vardır. Birincisi insülin yüksekliği durumu. İnsülin yükseldiği zaman yağ yakamıyoruz ve iştahımız açılıyor, her şeyi yemek istiyoruz. Kişide böyle bir sıkıntı varsa zaten ilaçla kontrol altına alıyoruz. İkincisiyse alışkanlıklarımız. Alışkanlıklarımızdan kolay kolay vazgeçemiyoruz. Tatlı esasında uyuşturucu gibidir. Beyinde reseptörlere  yapıştığı için bizler onu devamlı arıyoruz, bağımlısı haline geliyoruz. Bununla mücadele etmek gerekir bunun için de biz danışanlarımıza program dahilinde psikologla görüşme imkanı sağlıyoruz. Ramazan ayında hem oruç tutup hem de kilo almamak için neler yapabiliriz? Ramazan ayında diyete başlamayı uygun görmüyorum fakat diyete başlamış olan hastalarımıza şöyle yapıyoruz; gündüzü gece yapıyoruz. İftarı, akşam yemeği kahvaltıyı da sahura çeviriyoruz ve diyetimizi ikiye bölüyoruz.  Ramazanda beslenmemize dikkat etmek için iftarda önce çorbamızı içeceğiz, 10 15 dakika oyalandıktan sonra beyaz et ağırlıklı, hazmı kolay ve hafif besinler tüketmeye gayret  edeceğiz. Daha çok ayran, cacık gibi besinleri yemeğimize dahil edeceğiz. Tatlı tercihi olarak sütlü tatlıları tüketmemiz daha yararımıza olur. Son olarak sizin eklemek istedikleriniz ve önerileriniz var mıdır? Öncelikle insanın  kendiyle mücadele verip bir karar vermesi lazım. Kendine ‘ben bu kararı vereceğim , vücudumu tanıyacağım bundan sonraki yaşantımı böyle sürdüreceğim  demesi lazım. Öyle bir sayfalık diyet listesiyle, sabit listelerle bu iş  olmuyor. Bizim için önemli olan bu alışkanları yaşam tarzımız haline getirebilmek. Danışanımızın her yerde yemek yemesini sağlayabilmek de bu açıdan önemlidir çünkü insanların yaşantısı değişebilir Örneğin; seyahat gerektiren işler var, nöbetli işler var yani her birimizin iş yaşamı değişik. Kişinin her yerde ve her koşulda yemek yiyebilmesi için değişim listesi dediğimiz bir liste var. Benim okuyucularımıza önerim mutlaka diyet eğitimi alıp bunu bir eğitim şekline dönüştürsünler. Sağlıklı beslenmeyi yaşam tarzı haline getirmeleri hem kendileri için hem bizler için önemlidir. İşe böyle başladıkları zaman diyeti yarıda kesme veya bırakma gibi durumları daha aza iner. İnsanlar bir müddet sonra ben yapamıyorum diyor. Bu yüzden diyetin kendilerine uygunluğunu sorgulamaları lazım. Kendilerine şöyle bir soru sorabilirler ben bu diyeti ömür boyu yapabilir miyim? Bahsettiğim gibi asıl mesele, sağlıklı beslenme alışkanlığını bir yaşam biçimi haline dönüştürebilmektir. (Ekin Hazal DOĞRUYUSEVER)

Editör: TE Bilisim