Dün akşam Ankara’da, kadınların tuvale dokunuşuna tanıklık edeceğiniz bir karma sergi açıldı. Bu sergi, iş kadınlarından gazeteciye, yaşam koçlarından yazılımcılara çeşitli mesleklerden ve farklı yaşlarda kadınlardan oluşan ressamların 33 tablosunun yer aldığı karma bir sergi. Ressam Keriman Kılavuzu hariç diğer 8 ressam da amatör. Sergiyi, 29 Şubat’a kadar Sergimiz.com Sanat Galerisi’nde gezebilirsiniz. Biraz sergiden ve ressamlardan söz edeyim. Resimler, Ressam Keriman Kılavuz’un iki ayrı atölyede ders verdiği öğrencilerinin çalışmaları. Keriman Kılavuz, 1998 yılından beri resimle uğraşıyor. Kılavuz, resim sanatının o günden beri kendisi için vazgeçilmez olduğunu belirtiyor ve ekliyor: “Çok çeşitli hocalardan ders aldım. Öğrendiklerimi birileriyle paylaşmayı kendime ilke edindim. Doğayı sevdiğim için karışık teknikle peyzaj, natürmort ve portre ağırlıklı çalışıyorum. Öğrencilerim de karışık teknikle değişik tarzda resimler çalışıyorlar. Onlar da rengârenk resim (naif), portre, dekoratif peyzaj gibi mutlu oldukları tarzda tablolar yapıyorlar.” Keriman Hoca’nın öğrencileri de resimleri kadar rengârenkler. Örneğin, Ece Ungun. Yazılımcı/sistem analisti. Tuvalde farklı tarzlara imza atıyor. Doğa, kadınlar, hayvanlar öncelikleri. Dersler sırasında atölyenin müzik/yeme içme sorumlusu. Yeri gelmişken belirteyim, yaptığı enfes kurabiyeler nedeniyle öğrencilere kilo aldırdığı için eleştiriliyor. Neriman Koçhisarlı’nın mesleği ise denetçilik. Atölyenin en renkli kişisi. Hayvanlar, manzara, doğa -ağırlıklı olarak çiçek- çalışıyor. Son dönemde resimlerini mozaikle de renklendirmeye başladığını öğrendik. Üst düzey yönetici Sevgi Yıldırım, ay yapmaya bayılıyor. Mevlana, Hiç temalı tabloları da var ve büyük tuvallerle çalışmayı tercih ediyor. İş kadını Olcay Yıldırım Ünver, doğa ve balerin kızları ile tanınıyor ama yoğun iş temposundan dolayı atölyenin devamsızı. Peki, ben bu kadar özel bilgiye nasıl ulaştım. Tabii ki Keriman Hoca’dan ders alan Şule Türker’den. Yani bizim Şule’den… Şule, Ankaralı gazeteci-yazar arkadaşımız. Mesleğe hemen hemen aynı dönemde başladık. Uzun yıllar farklı yayın organlarında birlikte haber peşinde koştuk. Son dönemde birçok gazetenin Ankara bürosu kapandı ya da personel azaltıldı. Şule de bu furyadan etkilendi. Ancak o kadar hayat dolu ve çalışkan ki evde oturmak yerine kendisini, ertelediği hobilerini hayata geçirmeye adadı. Yakından biliyorum, atölyeye ilk gidişi, aynı sergide resimleri yer alan kız kardeşi Ece Ungun’un “itelemesiyle” oldu. Bir derse konuk olarak gitti. Sonra ikinci derse, sonra üçüncü derse, sonra dördüncü derse konuk oldu. Ece bir gün “Kalıcı gibisin artık kendine malzeme alsan” dedi. Peki, sonra ne oldu? Şule Türker’den dinleyelim: “Bir yıl öncesine kadar ‘resim yapacaksın’ deseler gülerdim ama hem oradakilerin pozitif enerjisi hem farklı bir üretim yapmak bana çok iyi geldi. Son yıllarda insanlar, ‘sanat terapisi’ adı altında bu alana yöneliyor. Ben de fark ettim ki gerçekten insanın ruhuna iyi geliyor. Tüm hafta boyunca çeşitli gerginlikler, koşuşturma yaşadıktan sonra resim yaparken tüm bunlardan sıyrılıp kafanızdaki düşüncelerden uzaklaşıyorsunuz. Bir anlamda meditasyon gibi.” Aslında Türker ailesinin ressamı baba Bahtiyar Türker. Yazar da olan Bahtiyar Türker, yaşayan asker ressamlardan. Resim yeteneğini genetik olarak çocuklarına da aktarmış. Şule, derslere başladığında yapmaya çalıştığı ilk resminin kilolu ama neşeli bir kadının yüzü olduğunu belirtiyor. Bilinçsiz bu seçiminin, resimlerinin temasını belirlediğini aktarıyor. Türker, “Neşeli, renkli, üreten, eğlenen kadınlar. Şimdi kadın çalışan Türk ve yabancı ressamlardan da ilham alarak kendi tarzımı oturtmaya çalışıyorum” diyor. Bir kez daha anımsatalım: Sergi, 29 Şubat’a kadar Sergimiz.com Sanat Galerisi’nde gezilebilir.

Editör: TE Bilisim