Ülkemizde kuvvetler ayrılığı prensibi vardır. Yaşama, yürütme ve yargı erki birbirinden bağımsız hareket eder. Cumhuriyetin bize kazandırdığı en önemli gelişmedir. Böylece kanun koyucu; anayasa ve kanun ile çerçeveyi belirler. Hükümet tüzük, yönetmelik ve genelgelerle; pratik hayatta düzenleme yapar. Bazen kanun boşluğu oluşursa KHK kanun hükmünde kararname ile yasal düzenleme icra organları tarafından yapılır. Ancak meclis kanun yaparsa KHK ortadan kalkar. Yargı ise anlaşmazlıklar, kanuna aykırılıklar, başvurular karşısında devreye girer. Anayasa ve kanunlara uygunluğu denetler. Hak ve cezayı belirler. Üsküdar Aziz Mahmut Hüdayi türbesinden sahile yürürken Fatih Sultan Mehmet hanın yargılandığı mahkemeyi görürsünüz. Kadı yanına oturan padişaha geç davacının yanında dur der. Suçlu olarak sultan ilam edilince, davacı bu adalet karşısında davasından vazgeçer. Tabi ki bunun dışında hayat alanları vardır. Yaşam sadece devlet ve yargı binalarından oluşmaz. Bürokrasinin binaları hayatın nizamını tek başına belirleyemez. Çünkü insan unsuru vardır. Dertleri, sevinçleri, sorunları ve istekleriyle bir toplum var. Dinamik ve çağın gereklerini yaşaması gereken. İşte hayatın akışını, bir toplumun evveliyatını bilmesini ve geleceğe umutla bakmasını sağlayan medya unsuru devreye girer. 4. Kuvvet denilmesinin ana nedeni bireyin ve toplumun yaşanan sosyal olaylar karşısında sesi olduğu içindir. Medya kimsenin görmediğini görmek, duymadığını duymak, dile getiremediğini söylemek, fikir üretmek, olaylar karşısında düşünmek zorundadır. Medya çalışanları 24 saati gözlemlemek, yaşamak ve araştırmak zorundadır. Topluma yön gösteren, onun ihtiyaçlarını hisseden, üzüntü ve sevincinde yanında olması gereken basındır. Herkes sabah kalktığında neler öldüğünü merak eder. Bugün akıllı telefonlar sayesinde ve de internet ile tüm basını anında takip edebiliyoruz. İşte bu yüzden algı kavramı hayatımıza girdi. Bir gelişmenin ve etkisinin duyurulması çok geniş kitlelere hitap ediyor. Kötü kullanıldığı takdirde tam bir çamur at izi kalsın meselesi. Adınız bir kere olumsuz bir yerde geçerse temizlemek ve gerçeği anlatmak o kadar zor. Aksine durumda şöhretin kapıları hemen açılıveriyor. Hani bir söz vardı. Herkes 15 dakikalığına şöhret olacak diye. Tam anlamıyla yaşanıyor. Doğu Anadolu bölgesinde eskiden gazeteler bir gün sonra ulaşırdı. Herhangi bir dergiyi bulmak son derece zordu. Gazete dağıtımı son derece zahmetli bir işti. Şimdi dijital ortamda milyonlara ulaşabiliyorsunuz. Tabi ki bu dönüşümün yerel gazeteler açısından daha bilinçli ve adilane yapılması gerekiyor. Bunu anlayacak ve şekillendirecek vizyona ihtiyaç var. Newyork Times ve Washington Post bunun en temel örnekleri. Başkent Ankara İstanbul merkezli ulusal basın tarafından yok sayılıyor. Şehir haberlerinin ulusal başına yansıması imkansız gibi. Alibeyköy deresi taştığında medya ele alır, Bitlis deresi çok gündeme gelmez. Öncelikle ülkede ki İstanbul egemenliğinde medya yapılanması değişmeli. Örneğin 26 kalkınma ajansı başta kendi haberlerini yapmak için yerel medyalara güç katmalı. Çaldıran ilçesinde hem kayak tesisi hem termal tesis kuruluyor. Gündem olamıyor. İlin takımı değil üç büyüklerin haberleri yapılıyor. Sincan Fatih kavşağında ki yüzme havuzu niye bitirilemiyor. Başına yansıyan yok. 1960 öncesi Zafer ve Ulus, 1980 öncesi Cumhuriyet ve Tercüman gazeteleri vardı. Faydalı fikir çatışmaları sayesinde ülke iyi kötü demokrasi mücadelesi veriyordu. Bu ülkede Türkçü de İslamcı da Alevi de Kemalist de düşünebilmeli ve yazabilmelidir. Ulus çıkarlarına ve yasalara uymak, kendi aklını üstün görüp kimseyle alay etmeden yazabilmek ve yayın yapabilmek erdemdir. 1980 yönetimi tabloid yayın anlayışını desteklemiştir. Kitleleri apolitik yapabilmek için pornografik yayın ve sinemanın önünü açmıştır. Fikir yerine popülizm geçti. Arabesk bir yaşam tarzı oluşturulmaya çalışıldı. Askeri okullarda suni bir Kemalizm yerleştirilmeye çalışıldı. Sonucu 15 Temmuz FETÖ darbesi yapan hainler çıkarttı... Müslüman çocukları cemaat eliyle biz denetleyelim dediler. Sorgulamayan ve eleştirmeyen bir nesil oluşturdular. Kendi milletinin üstüne bomba attı ve ateş açtı, hatta tank ile ezdi. Medya bu gelişmeler karşısında iş bitirme, tehdit ve şantaj yeri oldu. Sunucu olarak güzel ve seksi kızlar önemli oldu. Açı var mı efendim diyen şaklabanlar ana haber sunmaya başladı. Dijital bir terör örgütü olarak FETÖ /PDY de amaçlarına ulaşmak için her yolu kullanmayı mubah gördü. Dikkat edin bilişimciler kalkışma anında her yerdeydi. Bugün bile asparagas haberler yapıyorlar. Yandaş medya da ise televizyonlar izleniyor, ne de gazeteler okunuyor. Adeta halk hükümetten nefret etsin diye goygoy yapılıyor. Tartışma programları ya körler sağırlar birbirini ağırlar ya da Hacivat Karagöz oyunu. Yapı bitti oyun paydos denilmeli. Muhalefet sadece istemezük diyor. Alt yapı olmadan, araştırma ve dosya olmadan; portakal satan uyanık kabzımal misali medya kullanıyor. Bize bizi, insanı insana insanla anlatan, toplumun gerçek dert ve sevincini kovalayan medya lazım. Yasama, yürütme ve yargı medyaya  destek olmalı. Basın ve tanıtım birimleri oluşturulmalı. Tüm resmi kurumlar basınla sıcak temasta olmalı. Medyada fizik değil zihin önemli olmalı. NOT Anadolu Üniversitesi SODİGEM Sosyal Medya ve Dijital Güvenlik Eğitim Uygulama ve Araştırma Merkezi tarafından hazırlanan FETÖ /PSY başlıklı rapor. Muhakkak okunmalı.(İHA)

Editör: TE Bilisim