Mustafa Kemal Paşa önderliğinde yürütülen Millî Mücadelenin teşkilatlandırılması çalışmalarının en önemli bölümü, Ankara’da açılacak olan Millî Meclis’in hazırlık faaliyetleri idi. Millet Meclisi’nin açılması için alınan ciddi tedbirlerden biri ülkenin içerisinde bulunduğu duruma göre, Meclis’le ve seçimle ilgili bir tebligat hazırlanıp bunun tüm yurtta yayınlanmasıydı. 19 Mart 1920’de yayınlanan bu tebliğde, memleket işlerini idare etmek ve denetlemek için olağanüstü yetkilere sahip bir Meclis tanımı yapılırken, yasama, yürütme ve yargı güçlerinin tek elde yani Büyük Millet Meclisi’nde toplanması kastedilmişti. Vekillerin seçimleri tüm yurtta kesintisiz olarak devam etmiş, 29 Mart’ta Sivas, Kayseri, Malatya, Tokat, Yozgat ve Kastamonu illeri seçimleri tamamlayarak vekillerini Ankara’ya göndermişlerdi. İstanbul’dan Meclis’e katılacak olanlarsa, daha önce 1919 seçimleri ile seçilmiş olup Meclis-i Mebusan’ın İtilaf Devletlerince kapatılmasından sonra buradan kaçarak Ankara’ya ulaşan milletvekilleriydi. Bu grup Ankara’daki Meclis’in iki ayrı seçimle oluşmasına neden oldu. Çünkü İstanbul’dan bir önceki Meclis’ten gelen 82 milletvekili de vardı. Türk milletinin iradesini, egemenliğini temsil eden Büyük Millet Meclisi 23 Nisan Birinci Büyük Millet Meclisi, 23 Nisan 1920 günü halkın coşkusu ve törenle açıldı. Memleketin her tarafından seçilerek gelen mebuslar ile İstanbul’dan Ankara’ya ulaşan mebuslar, bütün hükûmet memurları ve Ankara halkı, ayrıca yurdun çeşitli bölgelerinden Meclis’in açılış törenini görmeye gelen kişiler vardı. Öncelikle Hacı Bayram Cami’nde Cuma namazı kılındıktan sonra, toplanan kalabalık ellerinde sancaklarla Meclis’in önüne gelmişler ve kapı önünde dualar okunup kurbanlar kesildikten sonra Meclis açıldı. Bu yıl 102. yılını kutladığımız Meclis’in açılış tarihi aynı zamanda “23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı.”  Atatürk, Nisan 1929’da Meclis’in açılış tarihini çocuklara armağan etti ve 23 Nisan ilk defa 1929 yılında “Çocuk Bayramı” olarak da kutlanmaya başlandı. 1979'da, ilk olarak altı ülkenin katılmasıyla uluslararası boyuta taşıdığımız bu millî bayrama, ortalama olarak her yıl kırkın üzerinde ülkeden gelen ve Türk çocuklarının misafiri olan yabancı ülke çocukları da katılıyor.    “23 Nisan’ın Millî Bayram Addine Dair Kanun”, Birinci Büyük Millet Meclisi’nin açılışından bir yıl sonra 23 Nisan 1921’de kabul edildi. Kanun, 2 Mayıs 1921’de Resmî Gazete’de (Ceride-i Resmiye’de) yayımlanarak yürürlüğe girdi.    İki maddeden oluşan kanunun birinci maddesinde, “Türkiye Büyük Millet Meclisinin ilk yevmi küşadı olan 23 Nisan günü millî bayramdır”; ikinci maddesinde ise “Tarihi kabulünden muteber olan işbu kanunun icrasına Büyük Millet Meclisi memurdur” ifadeleri yer alıyordu. Atatürk, 23 Nisan 1921’de “Millî Bayram” olarak kutlanmasına karar verilen “23 Nisan Bayramı”nı, 23 Nisan 1929 tarihinde çocuklara armağan etti. Böylece 23 Nisan ilk defa 1929 yılında “Çocuk Bayramı” olarak kutlandı.   27 Mayıs 1935 tarihinde çıkarılan “Ulusal Bayram ve Genel Tatiller Hakkında Kanun” ile 23 Nisan tarihi “Ulusal Egemenlik Bayramı” bayramı olarak kutlanmaya devam edildi. 1981 tarihli “Ulusal Bayram ve Genel Tatiller Hakkında Kanun”da değişiklik yapıldı. 20 Nisan 1983’te yapılan değişiklikle, "23 Nisan Ulusal Egemenlik Bayramı”nın adı, “Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı” olarak değiştirildi. Çocuk Hakları Bildirgesi Leh eğitimci Janusz Korczak'ın 1919 yılında yayınlanan "How to Love a Child" (Bir Çocuğu Nasıl Sevmeli?) adlı kitabında çocuk haklarından söz etmiş ve konuyu gündeme taşımıştı. Çocuk haklarına dair ilk metin ise 1917 yılında, Ekim Devriminin ardından Proletkult isimli sosyalist kültür örgütünün Moskova Şubesi tarafından "Çocuk Hakları Bildirgesi" ismiyle kaleme alındı. Resmîleşen ilk metin ise 1924 yılında Milletler Cemiyeti tarafından kabul edilen Cenevre Çocuk Hakları Bildirisidir. Bu bildirge Birleşmiş Milletler tarafından kuruluşunda kabul edilmiş, 20 Kasım 1959 tarihinde Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Bildirisi olarak güncellenmiş ve 20 Kasım 1989 tarihinde daha geniş olan “Birleşmiş Milletler Çocuk Haklarına Dair Sözleşme” ile değiştirilmiştir. Çocukların yetişkinlerden daha farklı ihtiyaçlara ve haklara sahip olması gereğinden yola çıkan BM, bu sözleşme ile çocuk haklarını güvence altına almayı hedeflemiş ve taraf devletleri 54 maddeden oluşan sözleşme maddeleri gereğince kendi iç hukuklarında değişim yapmaya zorlamıştır. Toplam 193 ülke tarafından imzalanan sözleşme en fazla sayıda ülke tarafından imzalanan ve en kısa zamanda yürürlüğe giren uluslararası belge olma özelliğine sahiptir. Cinsiyet, din, dil, ırk ve sosyal statüye bakılmaksızın çocukların güvenli ve sağlıklı koşullarda barınması ilkeleri üzerine kurulan sözleşme, uluslararası platformda mutabakata varılmış, değiştirilmesi mümkün olmayan standartları ve yükümlülükleri içermektedir. Onaylayan devletlerin kendi iç hukuklarında gerçekleştirecekleri düzenleme ve değişimleri kontrol etmek ve her beş yılda bir bu değişiklikleri yayımlamak için BM tarafından bir Çocuk Hakları Komitesi de oluşturulmuştur. Dünyadaki tüm çocukların başta eğitim, sağlık olmak üzere öncelikli yararlarının korunması tüm toplumları ilgilendiriyor. Çocuk haklarını insan hakları olarak tanımlayan BM ve benzeri kuruluşlar şu ilkelere dikkat çekiyorlar.  
  • Çocukların yaşam ve gelişme hakkının korunması.
  • Çocuğa karşı yapılan her türlü ayrımcılığın önlenmesi.
  • Çocuğun öncelikli yararı ve korunması.
  • Çocuğun katılım hakkının geliştirilmesi ve korunması.
  • Çocuklara ilköğretim eğitimi görme hakkının sağlanması.
  • Çocuklara toplumsal cinsiyet eşitliği sağlanması.
Mülteci Çocuklar UNİCEF verilerine göre dünyanın birçok ülkesinde savaşlar nedeniyle göç eden çocuk sayısı 2016 yılında rekor düzeye ulaştı. Batı Afrika ve Suriye başta olmak üzere savaşlardan kaçan çocukların aileleriyle veya ailesi olmadan göç etmeleri dikkat çekti. UNİCEF’e göre 2016 yılının Ocak ayından itibaren kadar yanlarında kimsesi bulunmayan ve ailelerinden ayrılmış 20 binden fazla çocuğun İtalya’ya ulaştığı tahmin ediliyor. Orta Akdeniz’de 3.100 kişinin boğularak hayatını kaybetmesi sebebi ile 2016 en tehlikeli yıl olarak kayıtlara geçti. Denizde boğularak ölen çocuk sayısı ise bilinmiyor.  2015 yılında Muğla’nın Bodrum ilçesinde sahile vuran Aylan bebek, minik bedeniyle Suriyeli göçmenlerin yaşadığı dramın sembolü hâline geldi.  Aylan bebek dünyayı sarsan ölümü yetkilileri göçmenler konusunda harekete geçirmişti. Günümüzde savaşlar bitmediği gibi yeni savaşların başlaması ile göçmen ailelerin ve çocukların dramı katlanarak büyüyor.  Çocuk hakları denilince artık ilk başta göçmen çocuklar akla geliyor.  Sevgi, eğitim, yaşam, sağlık ve korunma hakkı Çocuk hakları,  tüm çocukların doğuştan sahip olduğu; eğitim, sağlık, barınma, yaşama, oyun, fiziksel, psikolojik veya cinsel sömürüye karşı korunma gibi haklarının hepsini birden tanımlamakta kullanılan evrensel bir kavram. Eğitim hakkı, çocukların en önemli haklarından biri.  Çocuğun en temel hakkı olan yaşama hakkı ile eğitim hakkı arasında yakın bir ilişki bulunuyor. Yaşama hakkının yanı sıra, çocuğun bedensel, zihinsel, duygusal, sosyal ve ahlak gelişimi için eğitime ihtiyacı var. İnsanın doğuştan getirdiği yeteneklerini geliştiren en önemli araç eğitimdir. Bugünün küçükleri yarının büyükleri olan çocuklarımızın sosyal ve kültürel değerlerimiz çerçevesinde yetiştirilmesi en öncelikli görevlerimizden. Bu konuda sorumluluk anne-babalara ve yöneticilere ait. Sevgi, eğitim, yaşam, sağlık ve korunma hakkı, çocukların en doğal hakları. Çocuklarımıza yapılan yatırım aynı zamanda geleceğimize yapılan yatırımdır.   “23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı”nı yürekten kutluyor, yeryüzünün neresinde olursa olsun çocukların açlık, savaş, terör ve göç sebebiyle yaşadıkları mağduriyetin son bulması için acil önlemler alınmasını diliyoruz.    

Editör: TE Bilisim