Kadın cinayetlerinin sayısı her geçen yıl artarak devam ediyor. 2015'te 303, 2016'da 328, 2017'de 409 kadın öldürülürken 2018 yılında ise 440 kadın öldürüldü. Gazetemize konuşan Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu üyesi Avukat Rüya İnanır ise toplumsal cinsiyet eşitsizliğinin ortadan kalkmasının kadın cinayetlerine çözüm olacağını ifade etti. 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü öncesinde Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu üyesi Avukat Rüya İnanır ile şiddetin tanımından, şiddetin nasıl durulması gerektiğine kadar birçok konuda konuştuk. İnanır, 2018 yılında 440 kadının, geçtiğimiz Şubat ayında ise 31 kadının öldürüldüğünü belirterek, kadın cinayetlerinin büyük kısmının kadınların eşleri, sevgilileri, eski eşleri ya da ayrılmak istedikleri sevgilileri tarafından, yani onları tanıyan kişiler tarafından gerçekleştiğini söyledi. “KADINLARA EKONOMİK ŞİDDET UYGULANIYOR” Öncelikle şiddet nedir? Şiddettin tanımı İstanbul Sözleşmesinde açık bir şekilde yapılmıştır. Şiddet, bireyin fiziksel, cinsel, psikolojik veya ekonomik yönden zarar görmesiyle ya da acı çekmesiyle sonuçlanan veya sonuçlanması muhtemel hareketleri, buna yönelik tehdit ve baskıyı ya da özgürlüğün keyfi engellenmesini de içeren, fiziksel, cinsel, psikolojik, sözlü veya ekonomik her türlü tutum ve davranıştır. Şiddet, özel veya kamusal alanda (evde, aile bireyleri arasında, sokakta, iş yerinde) meydana gelebilir. Şiddet ise kendi arasında fiziksel, cinsel, ekonomik, psikolojik diye türlere ayrılmaktadır. Son zamanlarda ekonominin de kötüye gitmesinden dolayı biraz ekonomik şiddete yoğunlaşmak gerekiyor. Şunu da söylemek gerekir ki kadınlar işgücüne dahil edilmeyerek kadınlara ekonomik şiddet uygulanıyor. Kadınların büyük bir bölümü için ev işi ile meşgul denilerek iş arıyor olmasına rağmen iş gücünden değerlendirilmiyor. Ve bu yüzden kadınların iş gücüne katılımı ve işsizliği normal verilerin daha da altında çıkıyor. Yani işsiz kadın sayısı yüzde 11,4 olarak telaffuz ediliyor, ama işsiz kadın sayısı bu sayının daha üstünde. Bu esasında ev içerisinde maddi olarak getiriyi sağlayan erkeğin uyguladığı ekonomik şiddetin dışında kadına devlet tarafından da uygulanan ekonomik şiddetin uygulandığının göstergesidir. Bu aynı zamanda kadınların iş hayatında güçlendirilmemesine de işarettir. “440 GERÇEK SAYIYI YANSITMIYOR” Siz kadın cinayetlerine ilişkin veri topluyorsunuz. Bunu nasıl sağlıyorsunuz? Biz Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu olarak kadın cinayetleri üzerine veriler topluyoruz. Bununla da aynı zamanda kamuoyunu harekete geçirmeye çalışıyoruz. İstanbul Sözleşmesinin kapsadığı konularla ilgili davaları takip ediyor, aynı zamanda kamuoyu oluşturmaya çalışıyoruz. Bu anlamda 2011’den beri kadın cinayetlerine ilişkin veri topluyoruz ve bu sayı her geçen yıl artıyor. Geçen yılın istatistiğine bakacak olursak, öldürülen kadın sayısı 440. Geçtiğimiz Şubat ayında ise 31 kadın öldürüldü. Biz ise verileri bize başvuran ailelerden, şiddet gören kadınların başvurması ile veya basından öğrenerek topluyoruz. Bazı kadınlar basın yoluyla şiddet uygulandığının yayılmasını istemediklerinden medyaya yansımıyor. Bizde o sayılarda bulunuyor. Ama biz 440 sayısının ise gerçek sayıyı göstermediğine inanıyoruz. Çünkü basına yansımayan ya da bize gelmeyen ölümler de oluyor. Kadın cinayetleri son zamanlarda daha mı çok kamuoyu tarafından konuşuluyor yoksa bu kadın cinayeti sayının artmasıyla daha mı görünür hale geldi? Terim olarak kadın cinayeti kavramı bile yeni yeni literatüre girmeye başladı. Öncesinde aşk cinayeti, töre cinayeti gibi kavramlar kullanılarak konu gerçekliğinden uzaklaştırılıyordu. Kadın cinayetlerine ilişkin bir mücadele başladıktan sonra devlet kadın cinayetlerine dair veri tutması gerekiyorken bunu yapmadı. Biz bundan dolayı bu görevi almış olduk. Kadın cinayetleri sadece daha görünür hale gelmiyor, aynı zamanda artış da gösteriyor. Ama kadın cinayetleri buna bağlı olarak da artış gösteriyor diyebiliriz. Sebeplerine bakacak olursak o ise şöyle: Kadınlar bir yargı mekanizmasına başvurduğunda yargının eksiksiz bir soruşturma yapacağına ve caydırıcı cezalar vereceğine ilişkin kadınlar bir algıya sahip değiller. Çünkü kadınlar bu mekanizmalara başvurduklarında gerektiği gibi sonuç alamıyorlar. Bu sebeplerden dolayı kadınlar da sosyal medyayı bir araç haline getirmiş durumdalar. Kadınlar artık doğrudan gidip karakola başvurmak yerine önce sosyal medyadan seslerini duyuruyorlar, daha sonra gerekli ilginin oluştuğuna inandıktan sonra gidip şikâyetçi olmaya başladılar. Bu ise yargı mekanizmasının ne kadar kötü işlediğinin sonucudur. Bu aynı zamanda işe de yarıyor. Şule Çet davası ya da İstanbul’da öldürülen Aysun Yıldırım davası gibi. “6284 SAYILI KORUMA KANUN’U ‘KADINLARIN ŞİFRESİ’” Bu sizce kadınlar açısında çözüm mü? Ya da kadınlar şiddete, tacize vs. uğradıklarında ne yapmalılar? Nasıl bir yol izlemeliler? Kadınlar öncelikle kendilerine sunulan haklarını bilmeliler. 6284 Sayılı Koruma Kanun’u biz ‘kadınların şifresi’ olarak kabul ediyoruz. Kadın bu kanunu bilse ve karakola gittiğinde bana 6284 sayılı kanun uygulansa dese dahi bu kanunu orası uygulamak zorundadır. 6284 sayılı kanunda ise uzaklaştırma kararından, elektronik kelepçe, kadının kimlik bilgilerinin değiştirilmesi gibi birçok yol var. Fakat insanlar bunun geniş kapsamda uygulanması bilmediklerinden ya da hâkimlerin dahi tam olarak kanunu bilmediklerinden dolayı kanun tam olarak işlemiyor. Hatta bu kanunda mülteciliğe ilişkin bile karar var. Ya da kadına mali yardım sağlanması gibi bir hak da var. Bundan dolayı bu kanunu kadınlar bilmeli ve bunun geniş olarak uygulanması için hak talep etmeliler. Bunun haricinde ise eğer bir şiddet ortaya çıktıysa şiddetten korunmak için İstanbul Sözleşmesi çok açık şekilde açıklıyor. Savcılıklara ya da karakollara başvurmak gerekiyor. Eğer ki buradan bir sonuç alınamazsa Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu’na da başvurabilirler. Bize bu aşamada çok başvuran arkadaşımız var ve her birinin davalarını takip ediyoruz. Sürecin doğru işlemesi için de platform olarak elimizden geleni yapıyoruz. “TOPLUMSAL CİNSİYET EŞİTSİZLİĞİ SON BULMALI” Peki, kadına şiddettin son bulması için neler yapılmalıdır? Yine bu konuda İstanbul Sözleşmesinin çeşitli maddeleri var. Bunlardan birisi ise devletin toplumsal cinsiyet kavramını ortadan kaldırması için kurumlarını harekete geçirecek olması ile ilgilidir. Kadına yönelik şiddetin nedeni olarak ise eşitsizlik gösterilir. Eşitsizlik sonucunda siyasete katılımdan iş hayatına katılıma kadar birçok konuda kadınların karşısına çıkmaktadır. Bunu kökünden çözebilmek için öncelikle toplumsal cinsiyet eşitliği sağlanmalıdır. Türkiye’nin bu anlamda yapacağı toplumsal cinsiyet eşitsizliğini ortadan kaldıran işlere imza atmak olacaktır. Bunu ise tüm kurumları ile birlikte yapmalıdır. Devletin mevkilerinde yer alan kişilerin de buna dikkat etmeli, toplumsal cinsiyet eşitsizliğine yol açacak söylemlerden kaçınmalıdır. Çünkü onların kullandığı söylemlerin toplumda bir karşılığının olduğu unutulmamalıdır. Önümüzde yerel seçimler var ve toplam Belediye Başkan aday sayısı Türkiye’de 2 bin 889. Kadın aday sayısı 385, erkek aday sayısı ise 2 bin 504. Örneğin 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddetle Mücadele Günü ve 8 Mart Dünya Emekçi Kadınları Günü’nün olduğu dönemlerde bizim istatistiklerimize göre kadına şiddette ya da kadın cinayetinde bir azalma olduğu görülüyor. Bunun nedeni ise siyasilerin, sanatçıların ya da toplumda karşılığı olan insanların kadına şiddete karşı söylemlerinin bir sonucu olarak görüyoruz. Kadına sen erkekle eşitsin, erkeğe de kadına sen şiddet uygulayamazsın denilmediği sürece bu sürüp gidecektir. Var olan eşitsizlik zaten yıllardır süre gelen köklü bir eşitsizlik. Biz bunun üzerine politika üretmeliyiz. Bunun önüne geçmeye çalışmalıyız. Kadını iş hayatına kazandıracak, onu hem siyasete hem de kamusal alana kazandıracak politikalar üretmeliyiz. “KADINLARI HAK ETMEDİKLERİ BİR KAZANCIN PEŞİNDELERMİŞ GİBİ GÖSTERİYORLAR” Son zamanda nafaka tartışılmaya başladı. Bununla ilgili neler demek istersiniz? Kadın erkek arasındaki ekonomik eşitlik dikkate alınmayıp kadının neden nafaka aldığı tartışılıyor. Kadının nafaka hakkı Medeni Kanun’da düzenlenmiş olup cinsiyet belirtilmeden kadının ve erkeğin de alabileceği bir hak olarak sunulmaktadır. Burada esasında neden hep kadınların nafaka almak zorunda kaldıklarında bakmak gerekir. Demek burada bir ekonomik eşitsizlik var. Kadın iş hayatına katılamamış, evde erkek çalışmış. Uzun süren evlilikleri düşünürsek birde kadın 30 yıl boyunca çalışmamış, hiçbir şekilde sosyal güvencesi yok ve 30 yıldan sonra çalışabileceği bir meslek de yoksa ne yapabilir? Kadınları sanki hak etmedikleri bir kazancın peşindelermiş gibi gösteriyorlar. Fakat nafaka sürekli yatan bir para da değil. Neticede bir başkasıyla evlenildiğinde ya da sigortası yatmaya başladığında kesilir. Bu tür şeylerin tartışmaya açılması bile doğru değildir. Bunların üzerine yenisini eklemeye çalışırken, elde olunan hakları da almaya çalışıyorlar. Son olarak 8 Mart programınızdan bahsedebilir misiniz? Ankara’da saat 18.30’da kadınlar Sakarya Caddesi’nde eylem yapacaklar. Sloganımız ise şöyle olacak: “Öldürülmediğimiz, yönetebildiğimiz, eşit olabildiğimiz, çalışabileceğimiz şehirleri yaratacağız.” Bununla hem 31 Mart’ta yapılacak yerel seçimlere hem de sonrasında yapılacak diğer seçimlere dikkat çekmek istiyoruz. Bizler aynı zamanda kadın dostu projeler üreten siyasetçiler istiyoruz. (Türkan ÇATAL YILDIZ)

Editör: TE Bilisim