Türkiye’nin yerli ve milli imkânlarla geliştirdiği Bayraktar TB2 Silahlı İnsansız Hava Aracı (SİHA), ilk ihracat başarısını Katar’a gerçekleştirmeye hazırlanıyor. 2018 yılında imzalanan anlaşma kapsamında bu yıl Katar’a, 6 adet Bayraktar TB2 teslimatı yapılacak. Bugün sizler için İHA ve SİHA’ların ne olduğunu hem de Türkiye’nin bu teknolojiye kavuşma macerasını oldukça uzun ve kapsamlı bir şekilde derledim. Tarih boyunca savaşlardaki en büyük sıkıntı, insan kayıplarıydı. Bu da devletleri yeni arayışlara itecekti. İnsan sayısı ve teknolojik üstünlük, mücadelede galibi belirliyordu. Savunma sanayindeki her gelişme, savaşın da kaderini etkiliyordu. Teknoloji baş döndürücü bir hızla gelişirken savaşlar, giderek daha karmaşık hal alıyordu. 1900’lü yılların başında kara ve denizden oluşan 2 boyutlu savaşlar, uçak ve zeplinlerin kullanılmaya başlaması ile üç boyutlu hale dönüyordu. Savaş alanlarında çığır açan teknolojilerden biri de İnsansız Hava Araçlarıydı. İHA’lar hasta olmuyor, acıkmıyor ve uyumuyordu. Uçuş esnasında yakıt ikmali yapılabildiği için günlerce uçabiliyordu. İnsanın dayanma gücünün bile çok ötesinde bir çeviklikle çok yüksek hızlarda, ani manevralar yapabiliyordu. Onunla iletişim halindeki personelin hayatını riske atmadan çeşitli görevlerin altından kalkabiliyordu. Ayrıca pilotlarını eğitmek, normal uçak pilotlarından hem daha ucuz hem daha hızlıydı. Ancak bu teknolojiye ulaşabilmek için çok uzun yıllar geçmesi gerekiyordu. Şimdi biraz geriye gidelim: Tarih 1849… Avusturya ordusu, Venedik şehrini yok etmek için bomba yüklü sıcak hava balonları yani ilk İHA’ları bu şehre doğru gönderecekti. Gemiden salınacak 100’ü aşkın balona, bomba ve kronometre monte edilmişti. Rüzgâr, Venedik’e doğru esmeye başlayınca balonlar serbest bırakılacaktı. Kronometrelerin süresi dolunca da bombalar balonlardan ayrılıp yere düşecek ve patlayacaktı. Kronometreler ve dehşet saçan bombalar iyi iş çıkarıyordu. Ancak balonların gideceği yol ve yön, rüzgârların insafına kalıyordu. Balonların önemli bir kısmı Venedik’in semalarından süratle geçti. Çoğu da şehri kuşatmış Avusturya askerlerinin bulunduğu bölgeye düştü.  Bir kısmı ise rüzgârın ters yönde esmesi nedeniyle salındıkları gemilere geri döndü ve ölümcül yüklerini bıraktı. Bu balonlar, gelecekteki İHA’ların ataları olacaktı. Ancak balonlarla bombardıman 1899’da, Lahey Barış Konferansı’nda imzalanan sözleşme ile yasadışı ilan edildi. 1900’lü yılların başında yakıtlı uçuşlarda büyük ilerleme sağlanmıştı. Bu da askeri mühendisleri, uçan bombalarla deneyler yapmaya yöneltmişti. Amerika Birleşik Devletleri ordusu “Böcek” olarak isimlendirilen ilk İHA roketlerini geliştirmek için çalışmalara başladı. “Böcek”, raylar üzerinde hareket eden ve tekerlekli yük taşıyıcısı denilen ahşap bir çerçeveden fırlatılıyordu. Birinci Dünya Savaşı 1918’de sona erdiğinde Böcek’in testleri tamamlanmamıştı. Bu nedenle savaş alanında nasıl bir yıkıma sebep olacağı öğrenilemedi. Birinci Dünya Savaşı sona ermiş ama kozlar paylaşılamamıştı. Dünya yeni bir savaşa doğru yaklaşıyordu. Özellikle Avrupa, olası bir savaş için askeri hazırlıklarını artırmıştı. 1930’lu yıllarda İngiliz mucitler uçakları, kokpitteki pilotların yerine radyo dalgalarıyla kumanda ederek yönlendirmeyi başardı. Bu ilk İHA’lar, İngiliz Kraliyet Donanması tarafından, hareketli hedefler olarak eğitim amacıyla kullandı. Ancak mühendisler, bu araçları savaş alanına gönderme planlarını yapmaya çoktan başlamıştı. Birçoğu sivil 50 milyon insanın öldüğü İkinci Dünya Savaşı boyunca jetler ve roket motorlarında sağlanan gelişmeler inanılmazdı. Güdümlü insansız bombalar ve füzelerin, ilk uzun menzilli İHA uçuşlarını gerçekleştirmeleri mümkün olacaktı. Füzeler, hedefe yöneltilmiş olarak fırlatılıyorlardı. Yerleşik bir pusula, bombanın rotasında ilerlemesini sağlıyordu. Sarkaç duyargası ise yukarı ya da aşağı yönde yalpalanmasını engelliyordu. Füzeler fırlat ve unut silahlarıydı. Fırlatma sonrası fırlatan tarafın füze üzerindeki etkisi son derece sınırlıydı. Devamı yarın…

Editör: TE Bilisim