Yıl 1944… Alman ordusu uzun süredir üzerinde çalıştığı bir bombayı tamamlamıştı. Gizli bir İHA silahı olan V-1, bilinen adıyla “Vızıltı” bombalarını İngiltere’ye fırlatacaktı. Her bir V-1 bombası bir şehri vuracaktı. Büyük bir hasara yol açacak kadar kusursuzdu. Amerikalı ve İngiliz komutanlar, kuzey Fransa’daki V-1 üslerini darmadağın etmek için mühendislere kendi İHA’larını inşa etme emri verdi. Amerikalı ve İngiliz uçuş mürettebatı kod adı Afrodit olan çok gizli bir görev için hazırlığa girişti. Eski B-17 bombardıman uçakları elden geçirilecekti. B-17’lere güçlü patlayıcılar ve uzaktan kumanda araçları yüklendi. Afrodit, kokpitinde pilotların olduğu İHA’ları havaya yönlendiriyordu. Bir B-17 de hemen arkasından onu takip ediyordu. Pilot, rotasına girince İHA’nın telsiz kumandalarını etkinleştiriyor ve ardından paraşüt kullanarak uçaktan atlıyordu. Ana uçağın mürettebatı ise İHA’yı, amaçlanan hedefe yönlendiriyordu. Belirlenen hedeflere yirmiden fazla Afrodit İHA’sı sevk edildi. Ancak sadece biri başarılı oldu. O bile hedefine tam ulaşamamıştı. Çünkü telsiz kontrol sistemi son derece yetersizdi. Bu yüzden pek çok İHA, ya planlanandan çok önce karaya iniyor veya denize düşüyordu. 1945’te üsleri yok edilene kadar V-1 ve V-2 İHA saldırıları, İngiltere’de büyük hasara yol açacaktı. İHA çalışmaları İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra uzun bir duraklama dönemi yaşadı. Vietnam Savaşı ile birlikte İHA’lar semalarda yeniden görülmeye başlanacaktı. Gerçek anlamda bir silah sistemi olarak ilk kezse 1982 Beka Hava Muharebesi’nde İsrail tarafından kullanılacaktı. İHA’lar, 1980’li yıllardan itibaren birçok ülke silahlı kuvvetleri envanterine girdi. Bosna-Hersek, Kosova, Afganistan, Irak savaşlarında kullanımıyla birlikte muharebe alanlarına yeni bir anlayış getirecekti. Başlangıçta, alternatif güç ve istihbarat için kullanılıyorlardı. Sonraki aşamalarda silahlandırılarak özellikle yüksek değerli ve hassas hedeflere karşı etkin bir saldırı sistemi haline getirilecekti. Bugün birçok havacılık otoritesine göre, üretim aşamasında olan yeni nesil F-35 uçağının, son insanlı savaş uçağı olacak. Hatta 6. ve 7. nesil savaş uçaklarıyla birlikte artık pilotların kokpitlerde olmayacağı belirtiliyor. Herhangi bir savaş alanında kullanan ülkeye, muazzam avantajlar sağlayan insansız araçlar aslında içinde pilot bulunmayan robot araçlardan başka bir şey değil. Bu araçların çoğu, yerde bulunan pilotların, radyo dalgaları ile gönderdiği komutları izleyerek veya aracın üzerindeki duyargaları ve bilgisayarları kullanarak uçuyor. İHA’lar ve uçaklar, şekillerinin temelde aynı olması gibi pek çok benzer özelliğe sahip. Ancak İHA’larda iç mekân, çok farklı bir şekilde kullanılabiliyor. Hemen hemen tüm İHA’lar ortamı inceleyebilecek kameralara ve gelişmiş sensörlere sahip. Bazıları bu bilgiyi, telsiz ve uydu hatları kullanarak gerçek zamanlı olarak işletmenlere gönderiyor. İHA tasarımcıları, pilotlara, aracı kullanmak için oturacakları yer, güvenlik araç gereçleri için de alan ayırmak zorunda kalınmadığından çok çeşitli şekil ve ebatlarda araç tasarlama konusunda gayet özgür.

  1. yüzyılla birlikte savaş şartları da değişiyordu. Konvansiyonel savaş tehlikesinin önüne asimetrik tehditler çıkmaya başlayacaktı. Küreselleşen terör, siber kabiliyetlerle birlikte değişime uğradı.
Orduların bu nedenle İHA ve özellikle de silahlı İHA’ları tercih etmesinin çeşitli nedenleri bulunuyor. Bunlardan biri, savaşlarda pilot kaybının azaltılması. İHA’ların kontrolü, operatör pilotlar tarafından bir kumanda merkezinden yapılıyor. Pilotlar, uçağın üzerindeki kameralar ve sensörlerden gelen görüntüleri kontrol merkezindeki ekranlarda takip ediyor. Böylece İHA yönlendirilerek, istenilen bölgenin üzerinde uçabiliyor. Saldırı içinse bir tuşa basmak yetiyor. Pilot uçağın içinde olmadığı bu araçlar düşürülme riski bulunan bölgelere daha rahat gönderilebiliyor. Düştüğünde pilotun ölmesi, yaralanması veya esir düşmesi riskler bulunmuyor. İHA’ların bir diğer avantajı da savaş uçaklarının uçabileceğinden çok daha uzun süre havada kalma potansiyeli. Savaş uçaklarını uçuran pilotlar belirli bir süre havada kalabilirken bir İHA, vardiyayla çalışan operatör pilotları sayesinde onlarca saat havada kalabilir. İnsansız Hava Muharebe Araçları çoğunlukla iki operatörü tarafından kontrol edilir. Pilotlardan biri uçuşla ilgilenirken, sensör operatörü olan yardımcı pilotsa kameralar, klavye sistemleri ve haberleşmeyi denetler. Her operatörün önünde, İHA’daki farklı kameralardan elde edilen görüntülerin aktarıldığı ekranlar vardır. Operatörler farklı kamera ve sensörler kullanarak görüntüyü büyütebilir. İHA’ların çoğu herhangi bir evde bulunan bir bilgisayar klavyesi veya oyun konsollarında kullanılanlara çok benzeyen bir kumanda aygıtı aracılığıyla yönetilir. Gelişmiş İHA modelleri, otomatik olarak iniş ve kalkış yapabiliyor. Otonom şekilde uçabiliyor ve merkezle iletişiminin herhangi bir nedenle kesilmesi durumunda üsse kendiliğinden geri dönebiliyor. Yapay zekânın giderek artan etkinliği sayesinde silahlı İHA’ların, saldırılar da dâhil olmak üzere tüm kararları, otonom olarak alması için çalışmalar yürütülüyor. Gelişmiş İHA pilotu olmak, büroda çalışmaktan çok farklı değil. Bu pilotların askerî bir üste yaşamaları zorunluluğu da yok. Normal bir ev yaşantısı sürdürebiliyorlar. Devamı yarın…  
Editör: TE Bilisim