Anadolu’da türbelerin ve dini sembollerin bulunduğu ziyaret hanelerin önemi çok büyüktür. Önemin büyük olmasının nedeni ise İslamiyet inancıdır. İnanç sahibi Anadolu halkı, bu türbeleri ziyaret eder, dilek tutar ve hasta ise hastalığına şifa için dua eder. Hatta çoğu öğrencinin sınav öncesi bu türbelere giderek dua ettiğini de biliriz. Fakat size aşağı da anlatacağım hikaye tüm bunların dışında bir hikayedir. Ve bu hikayeyi okuduğunuzda toplumun ne kadar değişime uğradığını, toplum arasında inanç ve diğer konular da bir güven kalmadığını göreceksiniz.  Hikaye şöyle; Hacı Bayram-ı Veli’nin doğduğu Zülfadl (Sol-Fasol) köyünden bir genç askere çağrılmıştı. Yetim olan bu temiz genç, babasından kalma birkaç altınını, annesinden kalan hatıra bilezik ve küpleri emanet edecek bir kimse bulamadı. Hepsini küçük bir çekmeceye koyup, Hacı Bayram-ı Veli’nin türbesine getirdi. Türbeyi ziyaret edip; “Ya Hazret-i Hacı Bayram-ı Veli! Beni vatani vazifemi yapmak için çağırdılar. Annemden ve babamdan kalma şu hatıraları emanet edecek bir kimse bulamadım. Bu küçük çekmeceyi zatı alinize emanet bırakıyorum. Eğer askerden dönersem, gelir alırım. Şayet dönemezsem, istediğiniz bir kimseye verebilirsiniz!” diye münacaat etti. Sonra çekmeceyi sandukanın kenarına koyarak ayrıldı. Aradan yıllar geçti. Gencin askerliği bitti ve emanetini almak üzere Hacı Bayram-ı Veli’ye geldi. Ziyaretini yapıktan sonra, çekmeceyi koyduğu yerde buldu. Hiç dokunulmamıştı. Orada türbeyi bekleyen türbedara; “Bu çekmece benimdir. Askere gitmeden önce emanet bırakmıştım. Şimdi alıyorum.” dedi. Türbedar; “Tabi, alabilirsen al. Çünkü ben, bir defasında bu çekmecenin yerini değiştirmek istedim. Fakat bütün uğraşmalarıma rağmen yerinden bile oynatamadım. Bunda bir hikmet olduğunu düşünerek, bir daha elimi bile sürmedim.” Genç, çekmecenin yanına gelip, Hacı Bayram-ı Veli’ye teşekkür etti ve emanetini alarak köyüne döndü.